Gizem ne diyeceğini,ne yapacağını bilemedi.Bir büyü kitabı bulmuştu ve bu kitap dedesinine aitti.Kitabın yüzü vardı,konuşuyordu ve büyü yapma konusunda bir yardımcı asistandı.
Gizem tanışmak için elini uzatmayı düşündü ama kitabın eli yoktu."Merhaba." demekle yetindi.Kitap:
-"Büyük üstad nerede?" dedi.Bir de başlarına Büyük Üstad çıkmıştı.
-"Büyük Üstad kim?"
-"Onu tüm büyücüler tanır."
-"Ama ben bir büyücü değilim."
-"Ha,bir dakika!Sen onun torunusun!"
Gizem,dedesinin büyücü olmakla yetinmeyip bir de Büyük Üstad olduğunu duyunca ağzı açık kaldı.Munko bunu gördü:
-"Telaşlanma Prenses.Üstad'ın torunuysan sana kızmaz."
-"Bana tüm olayları anlatır mısın Munko?"
-"Tabii ki.Senin deden Büyük Üstad ve her gün Büyücüler Ortaokulu'nda 6 saat ders veriyor.Ama dur dur dur!Bunları sana anlatmam yasak!"
-"Hadi ama Munko!Kimse bilmeyecek."
O sırada kapı çarpıldı.Dedesi olduğu odadan çıkmıştı.Ama etrafınsa kırmızı dumanlar vardı.Gözlerinin her tarafı kapkaraydı.Gözlerinden ateş çıkıyordu.Vücudunun dışını sanki kırmızı bir atmosfer kaplıyor gibiydi.Etrafı kırmızı dumanlarla sarılı elini uzattı ve:
-"Munko'mu hemen bana geri ver!" dedi.
Gizem çok korkmuştu.Munko'yu eline aldı ve Munko'nun yüzünü kendine doğru çevirdi:
-"Ne yapayım?" dedi sesi kısılarak.
Sonra dedesine döndü:-"Dede,Munko'yu sana vermezsem beni öldürecek misin?" diye sordu korkulu gözlerle dedesine bakarak.
Dedesinin gözündeki karanlık ve etrafındaki kırmızı duman yavaş yavaş solarak kayboldu.Torununun yanına doğru gitti,ağlayarak ona sarıldı:-"Bunu nasıl düşünebilirsin?Ben asla sana zarar vermem!Sen benim torunumsun!" dedi.Hala ağlıyordu.
Nazlı uykuya daldıktan sonra Gizem,elinde Munko ile dedesinin yanına gitti.Dedesiyle bu konu hakkında konuşmalıydı.
Dedesi,mutfakta radyodan seksenli yılların türkülerini dinliyordu.Gizem,kapıyı tıklatıp içeri girdi:
-"Dede,biraz konuşabilir miyiz?" diye sordu.
Dedesi,önce tereddüt etti,sonra radyoyu kapattı ve eliyle yanındaki sandalyeye iki kez vurdu.Gizem,Munko'yu serbest bıraktı ve sandalyeye oturdu.Munko da serbest kaldığı için mutfakta bir o yana bir bu yana uçuyordu.
-"Sana biraz soru sorabilir miyim,Munko ile ilgili?" dedi Gizem başını hafifçe yana eğerek.
-"Maalesef hayır tatlım.Bunlar gizli kalması gereken özel büyücü sırları.Zaten yeterince şey öğrendin." dedi dedesi.
-"O zaman bana büyücü olmayı öğret.Ben hep gerçek olmayan şeylere meraklıyımdır,beni biliyorsun." dedi Gizem gülümseyerek.
Dedesi ona kızgın bir bakış attı ve:
-"Büyüler,gerçek olmayan şeyler değiller.Sıradan insanlar büyücüleri kıskandıkları için böyle yalanlar uydururlar!Sana büyü yapmayı öğretemem.Daha sende büyücü kanı var mı onu bile bilmiyorum." dedi.
-"Ben senin soyundanım,sen de büyücüsün.Bende de herhalde büyücü kanı vardır." dedi Gizem.
-"Büyücü kanı sadece her nesilde bir büyücü adayında vardır.Tabii bazen değildir.Bakarsın bir neslin büyücüsü amcanken,diğer neslin büyücüsü sensin." dedi dedesi.Konuşmasını esneyerek bitirdi.
-"Peki,bir neslin büyücüsü sensin.Şu an 30-40 yaşlarında olan neslin büyücüsü kim?" dedi Gizem.Gittikçe heyecanlanıyordu.
-"Şans eseri,büyücü teyzen oldu.Ona büyü yapmayı öğrettikten sonra bizi satıp gitti.Annesinin cenazesine bile gelmedi!" dedi dedesi sinirlenerek.
-"Şu büyücü olan teyzem,benim hiç görmediğim teyzem mi? dedi Gizem gözlerini faltaşı gibi açarak.
-"Kızım senin 30 tane teyzen yok.1 tane var.O işte." dedi dedesi.Belli ki bu konudan sıkılmıştı.
Sonra dedesi yavaşça sandalyesinden kalktı.Gizem'e döndü:
-"Bana bu konu hakkında daha ne kadar soru soracaksın?" dedi.
-"Seninle bir anlaşma yapalım;Munko bende kalsın,ben de bir daha bu konuyu açmayayım." dedi Gizem.
-"Neden onu istiyorsun ki ne yapacaksın?" dedi dedesi şaşırarak.
-"Büyü öğrenmeye çalışırım." dedi Gizem.
-"Olmaz.Derslerini aksatırsın.Büyü dünyası senin düşündüğünden daha karmaşık bir yer.Hayal bile edemezsin." dedi dedesi.
-"Ama dede..." Gizem'in cümlesi yarım kaldı.
-"Uzatma!" diye bağırdı dedesi."Munko'yu ancak ben öldükten sonra alabilirsin!" diye ekledi.
Gizem sustu.İşin bu kadar ileri gidebileceğini düşünmemişti.
Tam da yeni bir hayata adım atmaya hazırlanırken dedesi tarafından engellendiğine inanamıyordu. Dedesinin;"Munko'yu ancak ben öldükten sonra alabilirsin!" sözleri bir gün sonrasında bile kulağında çınlıyordu.
Bir büyücü olabilirdi.Dedesinin ona neden büyücü olması için izin verilmediğini anlayamıyordu.Dedesiyle arasını yeniden düzeltmek de zor görünüyordu.
Bunları düşünürken camı izliyordu.Büyücülük düşüncesini camdaki yansımayı görene kadar sürdürdü.Camdaki yansımayı gördü.Bu gördüğü kişi kavgalı olduğu servis arkadaşı Kabadayı Melih'ti.Birden gözlerini faltaşı gibi açtı ve yana doğru başını hızlıca çevirdi.Kabadayı Melih yanıns oturdu.
-"Keşke izin alsaydın!" dedi Gizem,Kabadayı Melih'ten hoşlanmadığını gösteren bir tavırla.
-"Koltuk senin mi kızım?Serviste herkes bulduğu ilk yere oturur.Ya,yoksa burayı o savunduğun pısırığa mı tutuyorsun?" dedi Kabadayı Melih alaycı bir tavırla.
-"Oturmaya geldiysen kes sesini ve otur!Sana laf yetiştirecek halim yok!" dedi Gizem sinirlenerek.
-"Ne oldu koskoca Reis Gizem'e?Korktun mu yoksa?" dedi Kabadayı Melih sırıtarak.
Gizem ise gülerek;"Geçen yediğin dayak seni tutmadı galiba,yine çenen düşmüş." dedi.Kabadayı Melih kalktı ve çantasını alıp;"Açık alanda bu tavırları sergileseydin seni dayak manyağı ederdim ama şanslısın,servisteyiz." dedi ve kin dolu bir bakış atarak arka koltuklara geçti.Gizem yine gülerek devam etti;"Senden korkan senin gibi olsunBiz bu gözdağı verenleri çok gördük." dedi,bu sefer elini Kabadayı Melih'in oturduğu koltuğun yanına koydu.Kabadayı Melih tam cevap verecekken servis anı bir fren yaptı ve Kabadayı Melih en arka dörtlü koltuğun açıkta kalan kısmında olduğundan en öne fırladı.E tabii önünde de Gizem vardı.Beraber servisin ortasında yuvarlanıp en ön koltuğa tosladılar.
Servisteki herkes bir yerlere tutunup kendilerini korurlarken laf dalaşına giren Kabadayı Melih ve Gizem ise yerde üst üste duruyorlardı.
En sonunda kimse ağzını açmayınca Gizem;"Kalk üstümden!100 kilo musun nesin suyum çıktı altta!" diye bağırdı.
-"Abi demezsen kalkmam." dedi Kabadayı Melih gülümseyerek."Hadi,abi de!" dedi.
Gizem tam kendini savunmak için ağzını açmıştı ki servis şoförü arabanın sorunu var mı yok mu bakmış,yanlarına gelmişti.Elini uzatıp ikisini yerden kaldırdı.Gizem'in eli çizilmiş ve dirseği morarmışken,Kabadayı Melih'in ise dudağı kanıyordu.
Gizem yerden kalktı.Dirseğinde bir sızlama hissetti.Dirseğinin morardığını anlamıştı.Sesini çıkartmadı.Yere düşen çantasını aldı ve okula vardılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Kitap
FantasyGizem, dedesinin ölümüne kadar kendisini sıradan bir kız sanıyordu. Ne dedesinin bir büyücü olduğundan ne de kendisinin bir gün bir büyücü olacağından habersizdi. Bir yandan liseye başlamanın getirdiği zorluklar, düşmanları, aşık olduğu Metin, bir y...