🌿 BÖLÜM 2 🌿

8.5K 472 128
                                    

••|HASTANE KORİDORLARI|••

Yazar'dan;

Bazı zamanlar susardı dil. Susardı yürek ve konuşurdu gözler.Konuşurdu ciğerini delip geçen acı. Konuşurdu yırtık ruhundan sızan karanlık. Ve bazen de susmaktan yorulup  konuşurdu yürek.Kendini parçalasa da bulamazdı elini tutup ona her şeyin iyi olacağını söyleyen birilerini...

Yekta derin bir nefes aldı.Saymadan devirdiği yılların  hepsi aşağı yukarı böyle geçmişti. Canı hep yanmıştı. Düştüğünde koştukları olmuş , ama kendi düştüğünde  dayanacak bir direği bile olmamıştı Yekta'nın.Oysa çocukluğunda daldığı uykularda hep güzel bir geleceği ve ona sadece sarılacak bir babayı düşleyerek geçmişti.

Böyle masum hayaller kuran çocuğun   düşleri aldığı her yaşta siyaha boyanmış , yanmış yıkılmıştı.
Ve geriye  koca bir enkazla , dumanı hala üzerinde tütmekte olan koca bir yığın kül kalmıştı. Acıdı Yekta'nın ruhu o an. Ve kanadı  yürek mabedinin  kan kırmızısı çiçeği.

"Erkek adam ağlamaz." diyen herkese inat dökülmek üzere olan gözyaşları birikti göz bebeklerine. Hemen kendine geldi Yekta. O herkesin bildiği güçlü Yekta olmalıydı. Gözleri aynadan arkada ki  vücuda değdi.

"Hele böyle bir güzellik karşısında daha da dik durmalıyım." diye geçirdi aklından.

Ama  asfalt yolu ezip geçen bu arabayı biraz daha hızlı sürmez ise kalbini titreten bu kız da , annesi gibi kayıp gidecekti ellerinden.O an Yekta'nın yüreği sızladı tekrar. Annesizliğinin hüznü çalındı yüzüne. Hıncını gazdan çıkartırcasına basıp artırdı hızını. Ve dakikalar sonra acil kapısının önüne gelip yine aynı hızla çıktı arabadan. Arka kapıyı açarken ,

"Acil sedye ! Acele edin !" "

Diye bağırdı içeriye doğru.

Hastanenin girişinde anında hareketlenmeler başladığında Yekta , dikkatlice aldı Ezra'yı. Gene aynı dikkatle bıraktı sedyeye ve son kez yüzüne bakıp  nöbetçi doktora döndü.

"Araba çarptı. Muhtemelen bir kaç kemiği kırıldı  ve iç kanama riski  var."

Yekta ,  muhtemel sebepleri aceleyle sıralerken bir yandan da hastane koridorun da sedyenin ardından  gidiyordu. Aceleci adımları acil müdahale odasının önünde biterken son kez baktı Ezra'nın kana bulanmış güzel yüzüne. Ve hemşire'nin kapıyı kapatmasıyla seyri son bulduktan hemen sonra koridorda olta atarken buldu kendini. Meraklı bir kaç dakikalık bekleyişin ardından kafasını kaşıyarak rahatsız hastane sandalyelerine attı kendini.

Aldığı her nefes demirden yumruk gibi göğsüne iniyor ve  midesini bulandırıyordu. Bu hastane koridorları annesinin yokluğunu , onu kaybedişinin soğuk nefesini vuruyordu yüzüne. Her şey yalandı da bu koridorlarda ki acı gerçekti. Mesela şuan oturduğu bu sandalyelere kaç kişi umut dolu bekleyişlerle oturmuş , kaç kişi acı ile çökmüştü. Ya da şu duvarlar kaç kez şahit olmuştu kaybedişin  acı haykırışlarına. Gözü biraz önce Ezra'yı içeri aldıkları odaya kaydı Yekta'nın.

"Kaç ruhun  bedenden çıkışına şahit oldu bu oda?"

Diye fısıldadı tek nefeste dolan gözlerinin eşliğinde.Daha sonra eğdi başını ve istemsizce sandalyeyi sıkmaya başladı elleri. Yüreği öyle çaresiz di ki daha önce hiç göremediği , kokusunu içine çekemediği annesinin acısıyla kavruluyordu yine.Cayır cayır yanıyordu da göz pınarlarından akan yağmurlar bile durduramıyordu bu yangını.

Derken acil girişte ki hareketliliği farketti Yekta. Daha sonra bir annenin  acı feryadı değdi kulaklarına.

"Ne olur onu kurtarın. Ne olur.. Ne olur.. Benim ondan başka kimsem yok... Lütfen kurtarın..."

Nar ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin