🌿BÖLÜM 31 🌿

2.3K 168 61
                                    

••|KÜL GRİSİ|••


~3 Hafta Sonra~

Sükût nakışlarını giydirdiği harfler ,  yüreğinin üzerine taşlarla kazıdığı  kelimelerinin kanadını kırıyordu. .

Sustuğu her kelime içinde yeni bir depreme gebe oluyor ve her depremde kor alevler peydah oluyordu.

Yüreği parçalanıyor ve o her defasında o kor parçaları elleriyle avuçlayıp tekrar birleştiriyordu.

Elleri   yanık izleri ile dolu olsa da  yüreği daha çok yanıyordu Ezra'nın.

En çok ta yalan dünya da ki tek gerçeğin ölüm olduğunu unutup , tüm umutlarını bağladığı şeyin boş çıkması ; ellerine prangalar vuruyor ve kör deliklere sürüklüyordu onu ve ruhunu.

Kendi elleriyle  kurduğu toz pembe hayallerinin  yanıp kül grisine dönüşünü tekrar tekrar izliyordu.

Aşinası olduğu sıcak beden ve ciğerlerinin hasret  kaldığı o koku bedenini çepeçevre sardığın da daha da yaklaştı göğüs çukuruna.

Daha sonra huzur bulduğu adamın boynuna doladı kollarını içli hıçkırıklarını feda ederek...

Oysa eskiden bu kadar ağlamaz, hatta hissizleştiğini düşünürdü. Ne  ara bu kadar değişmişti öyle.

Yekta göz yaşlarıyla bedenini ıslatan eşine daha sıkı sarıldı. Ona  şuan bir babanın düşen çocuğuna duyduğu merhametin aynısını duyuyordu.

Onu üzen her şeyden nefret ediyor , göz yaşlarını akıttığı her anı silmek istiyordu hafızasından.

Burnunu eşinin saçlarına dayayarak derin bir nefes kopardı bağımlısı olduğu o muhteşem kokudan Yekta.

Ellerini eşinin gece kadar siyah kuzguni saçlarını okşarken buldu bir kaç saniye sonra.

"Ağla. Ağlama demeyeceğim sana . ağla ki akıt zehrini. Ağla ki sönsün yüreğinde ki yangın."

Oksijenden bir kaç nefes daha alıp başını eşinin başının üzerine koydu Yekta. Diğer elini eşinin parmaklarının arasından geçirip dudağına yasladı ve  bir öpücük kondurdu.

Birleştirdiği ellerini bebeklerinin üzerine koydu ve göz bebeklerini eşinin göz bebeklerine kitledi.

"Seni  annesiz geçen yıllarımdan en iyi ben anlarım.  Ama şunu unutma sen bu yaşına kadar zaten bir anneyle büyüdün. En güzel zamanlarında , ağladığın da hastalandığında yanı başında olan , kokusuyla şifa bulduğun bir annen oldu. Evet belki şuan bende annemi buldum ama yitip giden geçmişte ki yaram kanar hala. Neyse... Sana  Demek istediğim  hala seni yetiştiren annen hayattayken ona dört elle sarıl. Kokusunu içine doya doya çek."

Dedi Yekta ve bakışlarını Ezra'nın karnına değdirerek devam etti yüreğinden dökülen kelamlara.

"Ve evladımız için , kendin için biraz kendine gel çiçeğim. Zaten  seni iyileştireceğim derken daha da yıkmış olmak , yaşadığım acıların aynısını sana yaşatmış olmak canımı fazlasıyla yakıyor..."

Yekta günlerdir sırtında yük gibi taşıdığı suçluluk duygusuyla gözlerini kaçırdı.  Alalede bir noktaya sabitleyip tekrar devam etti cümlelerine.

"Ama sen hep demez misin ne geliyorsa Allah'tan .Ölüm de yaşam da Allah'tan değil mi? "

Ezra yavaş yavaş dinen gözyaşları eşliğinde başını aşağı yukarı salladı.

Nar ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin