🌿BÖLÜM 30🌿

2.3K 185 55
                                    

••|HÜZNÜN TORTUSU|••


Bazı hisler vardır. Anlatılmaz. Anlatmaya değil kelimeler ,harfler dahi yetmez.Sadece göz yaşlarıyla kendini avutup durursun.

Bazı yaralar vardır. Her kabuk tutuşun da tekrar tekrar kanattığın ve ilk acıdan daha fazla acı veren yaralar. Bunu bildiğin halde tekrar tekrar kanattığın yaralar.

Şüphesiz Ezra'nın düşünmeyi ertelediği , sürekli kanattığı yarası ise öz ailesi idi.Her şeyden kaçabiliyor ama kendi düşüncelerinden asla kaçamıyordu.

Her duasında böyle iyi bir ailede büyüdüğüne şükretse de evlatlık olduğunu öğrendiğinden beri içini yakıp kavuran, yiyip bitiren bir şeyler vardı. Düşündükçe beyni patlıyor , ruhu hırpalanıyordu.

Her saniye biraz daha karanlığa battığını hissediyor ve bu çıkmazdan kurtulmak için Allah'a dualar ediyordu.

"Artık susma Ezra yalvarırım susma bir iki kelime et. Et ki yüreğim ferahlansın artık."

Yekta , eşinin  bitmek bilmeyen sessizliğinden rahatsız olduğunu belirtircesine sitemle konuştu.

Koskoca iki gün geçmişti ama Ezra'nın ağzından ' gitme , yanımda kal ' haricinde tek bir kelime dahi çıkmıyordu.

Yekta bu yüzden kafayı yemek üzereydi. İki gündür evde sadece sürekli düşünen , ağlayan bir cesetle yaşıyormuş gibi hissediyordu.

Her geçen saniye onun ve bebeklerinin sağlığına zarar gelmesinden biraz daha korkuyordu. Ama ne yapsa yapsın  Ezra'nın moralini düzeltemiyordu. Oysa onun bir gülüşüne her şeyi feda edebilecek kadar çok seviyordu.

Yekta , Ezra'nın gözlerinin tekrar dolduğunu farkedince sinirle ayağa kalktı .

"Hazırlan. Gidiyoruz."

Ezra dolu gözleri ardından eşine nereye dercesine baktı hüzünle.

Yekta yaptığı ani sinir patlamasından anında pişman olarak Ezra'nın yanı başına gidip ellerini tuttu.

Avuç içine bir öpücük kondurup kahveliklerini Ezra'nın gözlerine çevirdi.

"Her gün biraz daha yıkılışını seyredemem. Buna ne ruhum dayanabiliyor ne de senin için alev alan kalbim...En iyisi çok geçmeden senin şuan çamurlara bulaşmış düşüncelerini temize çıkartmak..."

Diyip sustu.

Dudaklarını yavaşça eşinin anlına değdirdi Yekta. Burunları arasında bir kaç santim kalacak kadar yakınında kaldı.Bir kaç saniye onun gözlerini izleyip bu yakınlıktan dolayı hızla çırpınan kalbini duymamaya çalıştı.

"Bu yüzden ailene gidiyoruz Ezra..."

Ezra delicesine başını sağa sola sallamaya başladı. Göz yaşları sicim gibi yanağından süzülürken eşinin ellerini sıktı.

"Şuan kaldıramam Yekta...Lütfen... Olmaz."

Dedi sayıklarcasına.

Yekta hala eşinin gözlerine bakıyordu.

Tek elini kaldırarak göz yaşlarını sildi. Baş parmağıyla yanağını okşadı nazikçe.

"Çiçeğim...Güzelim...Şu zamana kadar zaten hep erteledin. Sonraya attın. Düşünmemeye çalıştın."

Diyerek sustu. Ezra ise hala durmadan yaş akan gözlerini şaşkınca eşine çevirdi.

"Bunları arada öylece boşluğa dalan gözlerinden, bebeğimizle konuşmalarından biliyorum. Sence de artık zamanı gelmedi mi?"

Nar ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin