Israrla çalan telefon yüzünden ilk uyanan Nazlı oldu.
"Yaaa yeter artık birisi şu telefona baksın kimin telefonu bu"
Çalan Selim'in telefonu idi. Gözlerini açmadan yattığı yerden telefonunu aldı .
"Alo"
Karşıdan gelen sesle kendine geldi birden.
"Ko ko koç günaydın"
Karışda ses iyice şiddetlenmişti. Saat öğleni geçmiş antrenmana geç kalmışlardı. Telefonu kulağından uzaklaştırarak aynı koltukta ayak ucunda uyuyan keremı ayağıyla dürterek uyandırmaya çalıştı.
"Kerem uyan çabuk uyan antrenmana geç kaldık"
Kerem de gözünü açmaya çalışarak saate baktığında onunda etekleri tutuştu. Hemen toparlandı
"Geliyoruz de geliyoruz de"
"Sıkıysa sen söylesene"
Selim tekrar telefona döndü "hemen geliyoruz beş dakikaya oradayız" Dedi ve telefonu kapattı.Selim ve kerem salonun ortasında bir o yana bir bu yana dolaşıp duruyorlardı telaşla. Bir yandan eşyalarını toplarken arabanın anahtarını bulmaya çalışıyorlardı.
Selim anahtarı bulunca heyecandan bağırdı "bingooo"
"Buldun mu ?"
"Buldum abıcim buldum işte." Yastığın arkasına düşünüş anahtarı alıp elinde sallayarak kereme gösterdi.
"Yakala" dedi
Kızlar da onların sesine uyanmış Ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.
İrem uyuku sersemliği ile "Biraz sessiz olun yaa uyuyoruz burada"dedi
Kerem "Aşkımm günaydın güle güle" diyerek yanağından öperek Selim'le beraber koşarak evden çıktılar
Salon tekrar sensizliğe büründüğünde tekrar uykuya daldılar.Çocuklar işli hızıyla okula doğru yol alırken onları bekleyen süprizlerden haberleri yoktu. Havuza geldiklerinde önce kafeteryadan ortamı kontrol ettiler. Koç diğerleri antrenman yapıyorlardı.
titrek adımlarla içeriye girip koçun yanına gittiler.
"Selam koç"dedi Kerem "biz geldik"
Fırtına öncesi sessizlik gibiydi. Koç onlara bakıp sadece gülümsedi yarım ağızla.
"Hey hey hey çocuklar buraya bakın kimler gelmiş."
Havuzda bulunan herkes bir anda işlerin bırakıp onları alkışlamaya başladı. Çocuklar ne olduğunu anlamasalarda etrafta iyi şeylerin dönmediği belliydi.
Herkes yavaş yavaş dışarıya çıkmaya başladı.
Koç Tarık beyin sesiylE irkildiler "
İki dakika içerisinde saha da sizi bekliyorum."
Onlar eşofmanlarını giyinip sahaya geldiklerinde arkadaşlarının ve tanımadıkları insanların tribünde olduklarını gördüler . Sanki futbol maçında izlemeye gelmişlerdi.
İlerideki bekleme yerinde Tarık beyi gördüler yüzünde korkunç bir gülümseme belirdi onları görünce. Korkarak yanına gittiler.
"Hazır mısınız"
"Hazırız" dediler ikisi birden onları bekleyen sonun Ne olacağından habersiz
"Koşu pozisyonu al"
Hemen parkura gidip hazır beklediler be Tarık beyin düdüğünün sesiylE koşmaya başladılar.
Bu koşunun bir kaç turla bitmeyeceğinin farkındaydılar ama cezalarının bu kadar kolay olacağını düşündüklerinden ise ucuz yırttıklarını sanıyorlardı.
üçüncü turu bitip dördüncü tura başlarında ne kadar daha devam edecekleri konusunda tahminlerde bulunurlarken tribündekilerin heyecanına anlam veremiyorlardı.
"Hadi kooççç" diye bağıranlar alay edenler
Başladıkları noktaya geldiklerinde Tarık beyin düdüğü tekrar çalıdı.
Kerem kurtulduklarına sevinirken selim bundan emin değildi.
Tarık bey gülerek karşı tarafa bakarken tribünlerden coşkulu sesler gelmeye başladı. Ne olduğunu anlamak için arkalarını döndüklerinde ise bu kadar kolay kurtulamayackalrını anladılar.
"Yooo hayır olamaz" dedi Kerem
Takım arkadaşları birbirine bağlanmış ve bağlanmamış olan onlarca araba lastiği getiriyordu. Selim şöyle bir yutkundu "biz bittik kerem bittik"
Tarık bey yerinden kalkarak yavaş adımlarla tribündeki herkesi rahatça görebilecek bir yere geldi. Çocuklardan birinin koşarak getirdiği megafonu alarak konuşmaya başladı.
"Arkadaşlar öncelikle hepiniz hoş geldiniz."
Alkışlar alkışlar
"Bütün burda bir rekor denemesi yapacağız ve denemede bu arkadaşlarımızın en fazlar kaç lastikle koşacağını tahmin edenede beşbin türk lirası büyük bir ödülümüz olacak. Bahisler benim düdüğüm ile başlayıp yine benim düdüğüm ile son bulacaktır. Ayrıca birden fazla tahminde karışıklığın önüne geçmek için bahislerde getirenin sıralaması önemlidir."Kerem ve Selim soluğu Tarık beyin yanında alırlar "koç allah aşkına yapma bunu bari parayı kaldırsak"der Selim
"Koç acaba parayı verip kurtulsak Nasıl olur acaba" dedi herzaman ki ukalalığı ile "hatta bin lira daha fazla verelim bene dersin"
Selim keremin karın boşluğuna bir dirsek savurdu "saçmalamasana senin tuzun kuru tabi ben veremem o kadar para"
"Tamam oğlum bende merak etme." Tarık beye döndü "Hı ne dersin koç tamam mu bitti mi"
"Hı hı bitecek bitecek merak etmeyin siZ.
Metin iki üç tane ile başlıyoruz" mdeyip yerine doğru yürürken para ödülünü onbeşbine çıkartan ananonsunu yapıyordu.Sinan kızlarla birlikte kahvaltı yaparken telefonuna bildirim geldi ikinci defa. Bu kez dayanamayarak telefona baktı.
Bildirimlerde ki canlı yayını açınca kahkahalara boğuldu gördükleri karşısında.
Kızlar tuhaf tuhaf baktılar.
"Aşkım iyi misin?"dedi nazlı
Sinan kahkahaların arasında yarım yamalak cevap verebildi. "Evet ben iyiyim ama Selim ve kerem pek iyi değil sanırım şunlara bakın ya koptum gerçekten. Tarık hoca bu sefer gerçekten canlarına okumuş"
İrem hemen telefonu elinden aldı. Seda da hemen yanına gitti telefona bakmak için.
Çocukların hali gerçekten içler acısıydı bellerinde beşer tane lastik ve lastiklerin üstlerindeki ikişer kişiyi kan ter içinde çekmeye çalışıyorlardı.
İrem koşarak telefonunu alıp geldi. Sinan ve nazlı hala gülüyorlardı.
İrem hemen keremin telefonunu aradı. İzledikleri canlı yayından telefonun sesi duyuldu. Oradaki birilerinde olmaktadı telefon.
Telefon açılınca İrem heyecanla konuşmaya başladı. "Alo aloo hemen telefona keremi ver hemen hemen"
Telefonu açan takım arkadaşları Melih'ti. "Koooç irem arıyor"dedi gülerek
Tarık bey eliyle telefonu getirmesini işaret etti. Arkadan kerem onu kurtarması için bağırıyordu.
İrem kibarca "Tarık bey"dedi "sizce de birazcık ağır olmamış mu bu ceza"
Seda'nın kulağı telefonda bir gözü canlı yayında idi.
"İremcim sen buraya Ne kadar çabuk gelirsen onların cezasıda o kadar çabuk bitecek"
"Yaaa dayıııı dayıcım canım benim biraz abartıyorsun"
Tarık bey görüşürüz diyip yayından ona el sallayarak telefonu kapattı.
Tarık bey İrem'in erkek arkadaşın olduğu için keremi pek sevmiyordu.
İrem ve Seda acele ile çıkarken Leyla da uyanıp kahvaltıya iniyordu. Neler olduğunu söyleyince Nazlı ve Sinan'ın kahkahalarına katılarak Seda ve İrem'in evden ayrılışını izledi.
Daha sonra nazlı ve Sinan ile okula gittiler.
Önce kahraman yüzücülerin halini görmek için havuza gittiler. Karşılaştıkları manzara gerçekten içler acısıydı.Çocuklar kafeteryada kendilerinden geçmiş irem ve Seda başlarındaydılar. Yanlarında ki kalabalık hala iddiayı tartışıyordu. Görünüşe göre Selim kazanmıştı.
Sinan alkışlayarak kalabalığın arasına daldı .
"Bravoo bravoo Selim tebrik ederim kardeşim seni. Bu anı ölümsüzleştirmek gerek hemen bi selfi alalım"dedi dalga geçerek.
O sırada Leyla telefonu çalınca konuşmak daha sakin bir yer aradı. Dışarıya çıkarken havuz kenarında Tarık Beyla konuşan Ozana takıldı. Onu izlediğini fark ettirmeden bir süre öylece kalakaldı. Ondan tarafa bakacağını hissettiğinde hemen dışarıya attı kendini
"Evet Evet burdayım pardon Koray"dedi "ben bekliyorum o zaman seni burada"
Koray kulüp arkadaşlarından biriydi. Toplanan kitaplar ve oyuncakları birlikte çocuklara götüreceklerdi. Tekrar içeriye girmesine gerek kalmadan Koray arabayla geldi. Ama Leyla onu görünce şok olmuştu. Arabanın üstünde bir sürü uçan balon vardı. Sanki Up filminden fırlamış gibiydi araba her an uçacak gibi duruyordu."Koray sana inanamıyorum"dedi mutluluk ve şaşkınlık içerisinde.
"Çocuklar sevinir diye düşündüm"
"Buna bayılacaklarından eminim."
Koraya sarılırken camdan Ozan'ın onları izlediğini gördü. Başını çevirdi
"Gidelim mi bir an önce" huzursuz olmuştu birden uzaklaşmak istiyordu.
Dayanamayıp tekrar baktığında Ozan yerinde yoktu.
Arabaya binip ordan uzaklaşırken aklındakileri savuşturdu. Yoktu artık Ozan yoktu onun için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günbatımı
Roman d'amourYaşadığımız sürece bir sürü insanla tanışırız bazılarını sever bazılarından kaçarız bazıları kalbimizin kıyısına kadar gelir o kişi olmadığını anlar kapıları kapatırız. O kapılar sadece bir kişi için ardına kadar açılır .Ondan sonrası muamma. Ya sa...