9. Bölüm

1K 106 11
                                    

-Bella

Hızlı bir şekilde kitabı elime alarak arabadan indim ve karşımda duran yere bakarak kapıyı kapatttım. Buraya gelmeyeli gerçekten çok olmuştu. Tahta kapının önüne kadar geldiğimde kapı kendiliğinde aralandı. İçeriye girdim ve etrafıma bakınıp kadına seslendim.

"Tera?"

"Ne istiyorsun?" Gelen sesle arkama döndüğümde kadını karşımda bulmuştum.

"Sana ihtiyacımız var!" Dedim elimdeki kitabı göstererek.

"Yalnız gelmişsin.....hem de buraya kadar..."

"Neden yalnız gelmeyeyim ki?"

"Hadi ama Bella....ikimizde tehlikenin farkındayız. Dışarıdaki yaratığın ne tür bir yaratık olduğunu biliyoruz. Zaten sende bunun için buradasın. Yanılıyor muyum?" Dediğinde hiçbir tepki vermemiştim.

"Demek sende Theta'dan haberdarsın."

"Ne için buradasın?" Dedi ve kitapların bulunduğu rafın önüne doğru geçti.

"Theta'dan haberin olduğuna göre onun hakkında da birçok şey biliyor olmalısın."

"Theta hakkındaki bilgileri o kitapta da bulabilirsin." Dediğinde ona birkaç adım yaklaşmıştım.

"Burada her şey yazıyor mu bilmiyorum. Tek bildiğim şey panzehirin ne olduğunu yazmamış.."

"Olmayan bir şeyi yazmasını bekleyemezsin!"

"Olmayan bir şey mi? Ne yani böyle bir panzehrin olmadığını mı söylüyorsun?" Diye sorduğumda kafasını sallamıştı.

Uzun bir süre sessiz kalmıştım. Kadın elini bana doğru uzatıp kitabı işaret ettiğinde kafamı sallayıp kitabı ona doğru vermiştim.

Kitabı eline aldıktan sonra içini açtı ve arkasını dönerek kitabı incelemeye başladı.

"Tera...bir şeyler bildiğini hissediyorum. Lütfen söyle...eğer bir şey biliyorsan söyle!" Dediğimde bana doğru dönmüştü.

"Birçok şey biliyorum ama bu kitaptan fazlasını değil!" Dedi ve oradaki sandalyeye doğru oturdu. Arkamı dönüp camdan dışarıya doğru bakmıştım.

"Eğer o zehir bizden birinin kanına bulaşırsa neler olacağını biliyorsun değil mi?" Dedim arkamı dönmeden.
"Bu kurtboğanı diri diri boğazından geçirmek gibi bir şey olur ki...o bile daha az acı vererek öldürür." Dediğimde arkamı döndüm ve kadına doğru yaklaşmaya başladım.

"Size yalnızca tek bir tavsiyem var!" Dedi ve gözlerini gözlerimden ayırmadan ayağa kalktı.
"Eğer siz kurtlardan birinin kanına bu zehir bulaşırsa.....işte o zaman çabalamayın. Hayatına direkt son verin! Emin ol ki daha az acı çekecektir!" Dedi ve elindekini bana doğru uzattı.

Kitabı aldıktan sonra hiçbir şey söylemeden kapıyı çekip çıkmıştım. Arabaya bindiğimde kitabı yan tarafıma koydum ve iki elimle direksiyonu iyice kavrayarak karşıma baktım.

Öyle bir şey olmayacaktı.....bizden hiçkimse zarar görmeyecekti. Buna izin vermeyecektim.

.....

Eve gider gitmez eski çalışma odasına girdim ve olduğum yere çökerek kitabı önüme açtım. İlk sayfasını açarak incelemeye başladım. Bu kitabı öncesinde de böyle bir incelemeye aldığımı hatırlıyordum fakat ne yazık ki hiçbirinde de sonuna kadar gelememiştim. Çünkü çok kalın bir kitaptı. Theta'nın bulunduğu sayfayı açtım. 543. Sayfayı.....

Sayfalar yalnızca Theta hakkında bilgi veriyordu. Bunun dışında en ufak bir bilgi bile yoktu. O sırada sayfaları rastgele çevirmeye başlamıştım. Gözüme bir şeyin çarpması ile duraksadım. Karşıma Basilisk'in temsili bir resmi çıkmıştı. O sırada aklıma atlattıklarımız geldi. Bayan Will, Stella'nın beni öldürmeye çalışması, David'in alfa olması...

Aniden duraksadım ve kafamı kaldırıp karşımda duvara doğru baktım. Hızlıca ayağa kalktım ve kitabı odadan aldığım çantanın içine koyduktan sonra üzerime bir ceket geçirip evden çıktım.

Eskiden okuduğum okula gidiyordum. Liseye....Bayan Will'i görmeyeli uzun zaman olmuştu.

-Chris

David ve Tyler ile birlikte salonda oturuyorduk. Bir zamanlar bende burada kalıyordum. Aslında üzerinden tam olarak 6 ay geçmişti.

"Şu Theta denen şey.....hepinizden güçlü mü?" Diye sordu Tyler oturduğu yerde doğrularak. David bana doğru baktığında kafamı olumsuz anlamda sallamıştım.

"Hayır! Delta, Theta'dan daha güçlü.....alfa ile eşit. Alfadan tek farkı pençelerindeki zehir oluyor."

"Yani bu....bir Delta'ya zarar veremez anlamına mı geliyor?"

"Pençelerini saplayıp zehrini kullanmadığı sürece veremez. Fakat bu onun kendini savunma şekli....yani böyle bir şey yapacağını herkes biliyor."

"Herhangi bir tedavisi yok mu? Demek istediğim ben virüsü kaptığım zaman panzehir olarak bir Basilisk'in kanını içmiş ve iyileşmiştim. Yine böyle bir panzehir yok mu?" Diye sorduğunda bu sefer sorusunu David cevaplamıştı.

"İşte bizde tam olarak bunu bulmaya çalışıyoruz Tyler."

"Ve umarım içimizden birine bir zarar gelmeden bulmuş oluruz." Diye de eklemiştim.

-Bella

Hızlı bir şekilde arabadan indiğimde çantayı boynumdan geçirdim ve giriş kapısının önünde durdum. Burayı gerçekten özlemiştim. Bahçedeki genç kız ve erkeklere doğru baktım. Bir zamanlar biz de bu konumdaydık. Fakat onlardan bir farkımız vardı. Biz gündüzleri normal öğrenciler olmaya çalışırken akşamları hayatlarımız için savaş veriyorduk. Her ne kadar bazılarımızı kaybetmiş olsak bile....hâlâ bu şavaşın birer parçasıydık.

Normal adımlarla binaya giriş kapısına doğru ilerlerken herkesin bana baktığını hissedebiliyordum. Sanki hepsi beni tanıyormuş gibi gözlerini dikmişlerdi. Karşıma Casey'nin çıkmasıyla birlikte duraksamıştım.

"Casey! Nasılsın tatlım!?!"

"Bella..." dedi ve bana doğru sarıldı. Ayrıldığımızda birbirimize bakıyorduk.

"Burada ne arıyorsun?" Diye sordu gözlerini benden ayırmadan.

"Bayan Will'i arıyordum. Onunla önemli bir konu hakkında konuşmalıyım."

"Odasında olmalı." Dedi koridorun sonunu göstererek.

"Pekala...gitsem iyi olacak. Kendine dikkat et!" Dedim ve suratımdaki ifadeyi bozmadan Will'in odasına doğru ilerledim. Kapının önüne geldiğimde duraksamıştım. Onu göreceğim için heyecanlı mıydım yoksa değil miydim bilmiyorum. Şu anda tek düşündüğüm şey başımıza gelecek olan felaket idi. Yavaş bir şekilde kapıyı çaldım. İçeriden "Gir!" Sesini duymamla kapıyı açmam aynı anda olmuştu.

İçeriye girdiğimde Will'i masa başında buldum. Beni gördüğünde şaşkınlıkla ağzını açtı ve ayağa kalkarak yanıma gelmişti.

"Bella! Burada ne arıyorsun?" Diye sordu ve bana sıkıca sarıldı. Bende ona sarılmıştım.

"Aman tanrım......sen nerelerdeydin öyle?"

"Merhaba Bayan Will!" Dediğimde ayrılmıştık.

"Aman tanrım...bu şu anda çok garip olacak ama sanırım sizi özlemişim." Dedim gülümseyerek. Ellerini saçlarımda gezdirip o da gülümsemişti.

"Ben de seni özlemişim İsabella." Dediğinde suratımı bir hüzün kaplamışçasına ona baktım. Nihayet üzüntülü ruh halimden çıkıp kendime geldiğimde sertçe yutkundum ve konuştum.

"Sizinle çok önemli bir şey konuşmalıyım!"

Kurtlar Arasında (6. kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin