41. Bölüm

822 85 6
                                    

Ertesi gün akşamüzeri Ed ile Eric yine onların toplandıkları yerdeydiler. Tessa, David ile birlikte Chris'in yanındayken bende Ed'den gelecek olan mesajı bekliyordum. William kardeşinin yokluğunu kaç gündür fark etmişti ve onu alıkoyduğumuzdan sonraki her toplantıda kardeşinin bahsini geçiriyordu fakat bu konuda hiçbir şey yapmıyordu.

Toplantı bittiğinde ve William oradan ayrıldığında Ed bana bunu bildirecekti. William da alandan ayrıldığında ise onu bir köşede sıkıştıracaktım.

Ay ışığının altında sabırsızlıkla Ed'den bir haber bekliyordum. Kısa bir süre sonra tekefonuma bildirim gelmesi ile birlikte kalbim daha da hızlı artmaya başlamıştı.

"Alandan ayrıldı! Harekete geçebilirsin!"

Suratıma alaycı ifademi takındıktan sonra gelecek olan ayak seslerine odaklanmaya başlamıştım. Beklediğim o çıtırtı seslerini duyduğum da ise hiç beklmediği bir anda adamın önünü kestim.

"İyi akşamlar bayım!" Dediğimde neler olduğunu anlamışcasına konulmuştu.

"Nasıl yardımcı olabilirim bayan?"

"Valla bekledik bekledik bir türlü bizim karşımıza çıkamadınız. Biz de dedik ki madem bunların karşımıza çıkmaya cesaretleri yok! Öyle ise biz karşılarına çıkıp onlara biraz cesaret verelim dedik....eh şimdi de buradayım işte!"

Adam yüzüne alay edercesine gülümsemesini takınmıştı. Beklemediğim bir anda tam pençelerini bana saplayacaktı ki çevik bir reflex ile onu bileğinden yakalayarak pençelerine doğru baktım.

"Demek bu sıvılar ile karşınızdakini zehirliyorsunuz ha?" Dediğimde bileğini daha çok sıktırmaya başlamıştım.
"Samanta ile kardeşin Thomas'ta da aynı pençelerden vardı da ondan dedim."

Bunu dediğimi duyar duymaz suratı bembeyaz kesilmişti. Bileğini elimden kurtularak bana doğru bir yumruk sallamaya çalıştığında elini tekrar engelleyerek onu geriye ittirmiştim. Arkasındaki ağaca sertçe çarptığında ise inlemişti.

"Sizinle şurada güzel güzel konuşmaya çalışıyorum fakat sizin yaptığınıza bir bak!" Dediğimde hırçınlaşarak konuşmuştu.

"Thomas ve Samanta nerede?"

"Aslında Samanta'yı uzun bir süre önce kaybettik. Thomas hâlâ yaşıyor ama...işte o kadar yalnızca yaşıyor. Ne yazık ki bazı algıları çalışmıyor o kadar. Tabii eğer o kadar acıyı sende çekseydin senin de fonksiyonların bozulurdu." Dediğimde dişlerini sıkarak tekrar konuşmuştu.

"Ona ne yaptın?"

"Ona ne yaptım biliyor musun?" Dedim sert bir şekilde ve onu omuzlarından ittirerek ağaca doğru yapıştırdım.
"Pençelerinin ve dişlerinin hepsini teker teker yerinden söktüm! Üstelik bunu hiçbir uyuşturmaya yer vermeden yaptım. Ortalık biraz battı tabii ama....buna değerdi öyle değil mi?" Dediğim sırada beni sert bir şekilde ittirmişti.

"Kardeşime bunları yaptığına pişman olacaksın!" Diye bağırarak üzerime yürümeye başladığında hızlı bir şekilde doğrulmuştum. Bende ona yaklaşmaya başlamıştım.

"Aslında sen benim sevdiğim insanın hayatını mahvettiğin için pişman olacaksın!" Diye bağırdığımda ellerini boğazıma sarmıştı.

"Kardeşim nerede seni delta kurusu! Söyle bana kardeşim nerede?"

Boğazımı ellerinden kurtardığım sırada ellerini sıkıca tutarak onları ters döndürmüştüm. Bunu yapmamla birlikte çığlık atarak yere doğru düşmüştü.

"Asıl sen bana söyle! Panzehiri nereden bulacağım?"

Buruşmuş suratıyla bana bakıyordu. Bunu sormamla birlikte suratına tiksindiren gülümsemesini takınmıştı.

"Şu işe bak tatlım! Panzehir falan yok! O sevdiğin insanın işi artık bitti. Üçüncü evreye geldiğinde onu hiçkimse kurtaramaz!"

Sözlerine karşılık olarak fazlasıyla sinirlenmiştim. Hatta o kadar sinirlenmiştim ki eğer beni biraz daha zorlarsa kafasını yerinden koparabilirdim.

"Son kez soruyorum! Panzehiri nerden bulacağım."

"Ve ben de sana son kez söylüyorum. Panzehir diye bir şey yok!"

Doğru söylediğinden emin olduğum anda tek bir hamle ile üzerine doğru atlayıp göğsüne oturmuştum. Pençelerimi boğazına saplayıp arka tarafından çıkardığımda ise artık işi bitmişti. Pençelerimi kan havuzundan çektiğimde ise adamın üzerinden kalkarak arkama bakmadan yoluma devam etmiştim.

...

Eve geldiğimizde durumu Ed ile Eric'e anlatmıştım.

"Artık her şeyin sonuna geldik çocuklar! O adamı öldürdüm ve yarın aynı şekilde tam akşamüzerinde gölün kenarında da kan akıtacağız."

"Bella ya ikimizden birine daha pençelerini saplarlarsa? Zehir sana etki etmiyor olabilir ama bu bizim için geçerli bir durum değil." Demişti Eric derin bir nefes alarak.

Aslında o çok haklıydı. Onları böyle bir tehlikeye atamazdım.

"Haklısınız....ben bunu düşünemedim. Bencillik ettim üzgünüm."

"Hayır özre gerek yok. Ben yalnızca hatırlatmak istedim." Dediğinde elimi dizine doğru koymuştum.

"Öyle ise yarın Tessa ile birlikte bu işi halledeceğiz. 28 kişilerdi. Onlardan iki kişiyi daha öldürdim ki onlar sürünün başındalardı. Geriye 26 kişi kaldı." Diyerek kendi kendime hesap yapmaya çalıştığımda işimizin aslında çok kolay olduğunu fark etmiştim.

Eskiden olsa bir karıncayı bile incitmeye kıyamaz...incitenlere de çok kızardım. Şimdi ise kendi başıma bir savaşa gidiyorum ve bu sefer inciten taraf fazlasıyla ben olacağım.

Kurtlar Arasında (6. kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin