42. Bölüm

841 91 2
                                    

Chris'in yanındaydım. Elleri zincirliydi. Parmaklıkların arasında öylece bana bakıyordu.

"Herhangi bir gelişme var mı?"'diye sormasıyla gözlerimi ondan ayırmadan kafamı sallamıştım.

"Bugün Tessa ile akşama doğru gidip sürüyle düzgünce konuşacağız. Eğer...saldırıya geçerlerse biz de geçeceğiz." Dediğimde kafasını sallamıştı.

"Sen nasıl hissediyorsun?"

"Bilmiyorum....bazen dürtü geliyor ama sonra gidiyor. Sanırım....sanırım aklımı kaçırıyorum Bella."

"Dayanmak zorundasın Chris.....benim için...bizim için dayanmak zorundasın." Dedim gözlerimden akan yaşlara lanet ederek.

Şu anda o, canımdan çok sevdiğim adam perişan bir halde karşımda duruyordu. Ne yapacağını bilemez halde...kafası karışık bir halde....

"Size asla zarar vermek istemiyorum. Bazen düşünüyorum...acaba aklımı tamamen kaçırdığım da bile seni idrak edebilecek miyim?" Bunu demesiyle beraber parmaklıklara iyice yaklaşmıştım. Ona dokunmak, onu sevmek istiyordum.

"Biz birbirimizden güç buluyoruz öyle değil mi?.....elbette beni hatırlayacaksın."

"Bella senden bir şey istemek istiyorum ve bu benim senden son isteğim olacak."

"Chris lütfen..."

"Hayır! İkimizde bu hikayenin nasıl biteceğini çok iyi biliyoruz....ama benim için sorun değil! Gerçekten! Seni tanıdığım için gerçekten çok mutluyum. Seninle beraber hayata döndüm ben. Şimdi lütfen beni dinle!" Deyip derin bir nefes aldıktan sonra devam etmişti.

"İlerleyen zamanlarda kendimi daha sık kaybedeceğim ve bu beni daha da çıldırtacak! Gerçekten delirdiğim ve size ciddi bir zarar vermeye başladığım zaman...sadece beni öldür tamam mı!? Senden yalnızca bunu istiyorum Bella! Benim böyle bir şey yapmama izin vermeden öldür beni!"

Artık daha çok ağlamaya başlamıştım. Olduğum yere çöktüğümde karşımdaki parmaklıklara dayanarak ağlamaya devam ettim. Karşımda o da ağlıyordu. Ellerindeki zincirlere rağmen bana daha çok yaklaşmaya çalıştı. Parmaklıkların yakınına geldiğinde ise zinciri zorlayarak ona doğru uzattığım elimi tutmuştu.

"Seni kaybetmek istemiyorum!" Demiştim hıçkırıklarıma engel olamadan.

"Beni kaybetmeyeceksin!.....nerede olursa olsun. Beni hep yanında hissedeceksin!" Dediğinde elimi ona daha çok uzatarak yüzünü okşamaya başlamıştım. Gözlerini kapatıp kendini bana teslim etmişti.

"Seni seviyorum!" Demiştim.
"Seni ilk gördüğüm zamandan beri çok seviyorum."

Gözlerini açarak tebessüm etmeye başlamıştı.

"Buraya geldiğinde Eric'in evinde katıldığın ilk partiyi hatırlıyorsun değil mi? Seni ilk kez orada görmüştüm. İlk kez birine karşı tuhaf hislerle kuşatılmıştım. Bütün gece seni izledim. Tek başına rahatsızlandığını gördüğümde ise seni rahatsız etme riskini göze alarak yanına geldim." Deyip gülmüştü.
"Beni başından savmaya çalışmıştın! Ama sonra kendi kendine bana teslim olmuştun. Seni hastaneye götürdüğüm zaman daha adını bile bilmiyordum. Sonrasında okulda sürekli beni izlediğini fark etmiştim. Ondan sonra senin de beni sevdiğine emin olmuştum.......bunu fark ettiğim gün dünya gözüme daha da farklı görünmeye başlamıştı. Seninle konuştuğum her dakikada kendimi, yeni doğuyormuş ve gittikçe büyüyormuşum gibi hissettim. Sonrasında, ikimizde berbat olaylarla karşılaşıp gerçekleri öğrendiğimizde birbirimizi kaybedeceğimizden çok korkmuştum. Hayatımda daha önce o kadar korktuğumu hiç hatırlamıyorum. Şimdi ise yine aynı korku içerisindeyim. Bu beni ölüme daha da yakınlaştırıyormuş gibi hissediyorum."

"Öyle söyleme....ben hâlâ bir seçenek, bir umut olduğuna inanıyorum." Dediğimde hiçbir tepki vermemişti.

İçeriye aniden birinin girmesi ile ürpererek arkamı dönmüştüm. Bunlar Eric, Ed, David ve Tessa idi.

"Pekala Bella!" Diyerek bana doğru birkaç adım attığında doğrulup ayağa kalkmıştım.
"Zaman geldi!"

....

Chris'i, çocuklara emanet ettikten sonra Tessa ile işi bitirmek için harekete geçmiştik. Akşam olmak üzereydi. Alana yaklaştığımız sırada yavaşlamıştık. Ağaçların arasından zar zor görebiliyorduk ama yine hepsi toplanmıştı. Aralarında tartışma yaşıyorlar gibilerdi.

"Hazır mısın?"

Tessa'nın bu sorusuna karşılık kafamı salladığımda onlara doğru ilerlemeye başlamıştık.

"Herkese iyi akşamlar diliyorum!" Diye söze başlar başlamaz çevredeki 26 kişi birden kafasını çevirip bize bakmıştı. Arka taraftan kız kardeşin çıkması ile gözlerimi ona sabitlemiştim.

"Neler oluyor?" Diye sorduğunda Tessa suratını buruşturarak konuşmuştu.

"Heyecanlanmaya gerek yok! Sadece doğru düzgünce konuşmak için gelmiştik." Dediğinde ben devam etmiştim.

"Ailemden değer verdiğim biri...sizin lanet olası zehriniz yüzünden ölmek üzere! Öncelik olarak nazik bir şekilde sormak istiyorum. Siz de benim gibi nazik bir şekilde cevaplayın...lütfen!" Dedikten sonra biraz duraksayıp konuşmuştım.
"Panzehiri nereden bulabilirim?"

Herkes birbirine doğru bakıyordu. Kısa süren sessizliği kız kardeş bozmuştu.

"Ne yazık ki zehrin panzehirinden çok kendisiyle ilgileniyoruz. Bu sebeple panzehir hakkında herhangi bir bilgimiz yok!"

"Bakın...sanırsam anlamıyorsunuz!" Dediğimde kız kardeş bana kaşlarını çatarak bakmaya başlamıştı.

"Herhangi bir şekilde....bir tedavisi olmalı! Şimdi bilen düzgünce söylesin. Yoksa ilerleyen zamanlarda elinizde hiçbir şey kalmayacak!" Dediğim sırada hepsi aynı anda bize ilerlemeye başlamışlardı.

"Kimi ne ile tehdit ettiğinizi sorabilir miyim?" Diye sormuştu kız kardeş, çıkardığı pençelerinden akan sıvıyı bize gösterdikten sonra.

"Seni, hayatınla tehdit ediyoruz tatlım!" Diye tepki gösterdiğimde bende ona ilerlemeye başlamıştım. Tessa'da ağır adımlarla yanımdan geliyordu.

"Bakın! Artık başınızdaki iki sürü başkanı öldüğüne göre ortada intikam diye bir şey kalmamış demektir." Demiştim arkadaki topluluğa bakarak.

"İntikamımızın sona erip ermediğine sen mi karar vereceksin?"

"Aslında çoktan karar verdim biliyor musun? Şimdi her şey sonlanacak ve siz bu şehri terk edeceksiniz! Tabii eğer kalmak istiyorsanız siz bilirsiniz ama kendinize mezarlardan birini beğenmek zorunda kalırsınız!" Dediğim sırada kız kardeş hırlamaya başlamıştı.

"Biz bu kadar fazla iken bizi mezara sokabileceğinizi mi düşünüyorsunuz yani?"

"Hayır!" Demişti Tessa önünde bağladığı ellerini iki yanına indirirken.
"Aslında sizi mezara sokacağımızı biliyoruz!"

İşte tam o anda kız kardeşin yanındaki dişlerini bize doğru gösteren kadının boğazına pençelerini geçirmesi ile birlikte savaş başlamıştı. Herkes az önceki hızlı ölüm şokunu atlattıktan sonra üzerimize gelmeye başlamışlardı. Şu saatten sonra kimsenin canı bağışlanmayacaktı.

Kurtlar Arasında (6. kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin