-Bella
Ertesi sabah biraz erken kalkmıştım. Aslında baya bi erken kalkmıştım. Güneş daha yeni yeni doğuyordu. Askılımın üzerine geçirdiğim hırka ile birlikte aşağıya indim. Terliklerimle birlikte paytak paytak yürüyerek sürgülü balkon camının önüne kadar geldiğimde perdeyi açmıştım. Yeşilliklere doğru baktıktan sonra sürgülü camı ittirdim ve dışarıya çıktım. Suratıma doğru yumuşak bir sonbahar rüzgarı çarpıyordu. Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. Yeşilliklere doğru yürümeye başlamıştım. Arka bahçeyi görmeyeli gerçekten uzun zaman olmuştu. Kendi kendime tebessüm ederek iyice ilerledim. Bütün bahçe sarı-kırmızı yapraklarla kaplıydı.
Geldiğim yoldan geri döndüm ve evin içerisine girdim. Arkamı döndüğüm sırada merdivenin alt tarafında bulunan duvarda bir iz olduğunu fark ettim. Kaşlarımı çatarak ağır adımlarla duvara doğru ilerliyordum. Bu izi daha önce hiç fark etmemiştim.
Duvarın dibine kadar geldiğimde olduğum yere çöktüm ve elimi girintili duvara doğru koydum. O sırada gözlerimin önüne bir görüntü gelmişti. David ile ikimiz bu evdeydik. Şu anda Anna için kavga ettiğimiz anı görüyordum. David'in beni sevdiğini itiraf ettiği ilk gün.... ona attığım yumrukla beraber kendini kaybedip bana saldırdığı anlar... gözlerimi açıp arkamı döndüm. Adeta o sesleri duyuyordum. Merdivenlerin önüne kadar geldiğimde kendimi ve David'i orada gördüm.
Koşarak merdivenlerin ortasına koşarken David hemen arkamdaydı. O sırada ayak bileklerimden tutarak beni merdivenlerden düşürdü. Bu görüntüden sonra karnımı tutarak geriye doğru tökezlemiştim. Yere düştüm. Görüntü bir türlü gitmiyordu. Karşıma tekrar baktığımda David'in beni duvara doğru fırlattığını görmüştüm.
"Hayır!" Diye bağırdım ve David'e doğru koştum. Tam onu engellemek için harekete geçecektim ki dengemi kaybedip yere düşmüştüm.
"Bella!"
Gelen sesle olduğum yerde kalakaldım. Doğrulduğumda karşımda Chris'i bulmuştum. Hızlıca yanıma kadar koştu ve bulunduğum yere oturdu.
"Bella neyin var?" Diye sorduğunda nihayet kendime gelmiştim. Nefes nefese etrafıma bakındım.
"Ben....ben bir şey gördüm." Dedim ve kafamı merdivenin altındaki göçük duvara doğru çevirdim. Fakat duvar gayet normaldi. Neler olduğunu anlayamamıştım. Kafam fazlasıyla karışmıştı.
"Ne gördün Bella?" Diye sorduğunda ona doğru baktım. O sırada bir şey daha fark ettim. Ben....hatırlayamıyordum. Suratımı buruşturarak düşünmeye başladım fakat boştu.
"Hatırlamıyorum." Dedim sonunda Chris'i daha fazla merakta bırakmak istemeyerek.
Beni yerden kaldırıp koltuğa oturtmuştu. Hâlâ hatırlamak için kendimi zorluyordum. Bu çok sinir bozucu bir şey idi.
"Bella beni korkutuyorsun." Dediğinde yine ona bakmıştım.
"Ben iyiyim. Gerçekten....endişelenmene hiç gerek yok. Sadece bugün Tessa ile konuşsan olur mu? Hani şu psikolog işi vardı ya." Dedim elini tutarak.
"Elbette konuşurum. Ama sen iyisin değil mi?"
"İyiyim. Herhalde uyku sersemi olduğum için biraz yalpaladım." Dediğimde yanımdan kalktı ve mutfağa doğru ilerledi. Geri döndüğünde elinde su ile dolu bir bardak vardı. Bardağı bana uzatarak tekrar yanıma oturdu. Tebessüm ederek suyu içtim ve boş bardağı önümdeki küçük sehpanın üzerine koydum. Sonrasında kendimi geriye doğru çekerek kalçamı koltuğun gerisine dayadım ve tekrardan Chris'e baktım.
"Chris ben iyiyim. Gerçekten....benim için endişelenmene gerek yok."
"Neden bu kadar erken kalktın? Saat daha 7 bile olmamış."
"Kalktım işte."
"Pekala... Öyle ise hadi kalk. Yukarıya çıkalım." Dediğinde uzattığı elini tutarak ayağa kalktım. Birlikte odaya doğru yol aldık.
.....
-David
"Pekala Casey....işte geldik." Dedim kafamı ona doğru çevirerek. Tebessüm ederek elimi tutmuştu.
"Bıraktığın için teşekkür ederim ağabey." Dedi ve çantasını düzelterek arabadan indi.
Arkasından içeri girene kadar bakmıştım. Artık bizimle birlikte kalıyordu ve bir zamanlar hepimizin okuduğu okula gidiyordu. Her sabah onu bırakma bahanesiyle de burayı görmüş oluyordum. Burası benim için gerçekten önemli bir yerdi. Çünkü birçok şeyi arkadaşlarımla burada yaşamıştım. İyi ya da kötü olması fark etmez. Anılarla dolu bir yerdi.
Nihayet peşimi bırakmayan düşüncelerimden sıyrılıp arabayı sürmeye başladığımda telefonumun sesini duymuştum. Tek elimle direksiyonu kullanmaya çalışarak cebimden telefonu çıkardığımda Bella'nın aradığını gördüm. Telefonu açıp kulağıma dayadım.
"Bella?"
"David! Nasıl gidiyor?"
"Güzel. Az önce Casey'i okula bıraktım."
"Bunu duyduğuma sevindim. Şimdi neredesin peki?"
"Aslında eve gidecektim. Her şey yolunda mı?"
"Evet yalnızca görüşelim mi diyecektim."
"Pekala....nerede buluşmak istersin?."
"Aslında buraya gelsen iyi olur. Evdeyim."
"Tamam öyleyse birazdan oradayım. Bu arada Chris evde mi?"
"Az önce Tessa ile bir konu hakkında konuşmak için çıktı."
"Öyle mi? Ne hakkında konuşacak?"
"Önemli değil. Yani küçük bir durum varda o yüzden...."
"Pekala öyleyse eve gelince konuşuruz." Dedim ve telefonu kapatıp arabayı Bella'nın evine doğru ilerlemeye başladım......
-Chris
Kafenin kapısından adımımı atar atmaz gözlerim Tessa'yı aramıştı. Kenardaki masadan bana el salladığını gördüğümde hızlı adımlarla oraya doğru ilerledim.
"Selam tatlım." Demesiyle ayağa kalkıp beni öpmesi bir olmuştu. Ayrıldığımızda karşılıklı olarak oturduk.
"Sen iyi misin Tessa.....telefonda konuştuğumuzda sesin pek iyi gelmiyordu."
"Her şeyi anlatacağım ama sen öncelikle konuşmak istediğin şeyi söyle."
"Tessa neler oluyor?"
"Chris anlatacağım...."
"Ben sadece şey diyecektim. Bella kendini çok dolu hissediyor. Açıkcası onun için endişeleniyorum. Bir psikolog tanıdığın falan var mı? Ya da birini önerebilecek herhangi bir arkadaşın."
"Psikolog bir arkadaşım yok fakat istiyorsan bulabilirim."
"İyi olur." Dedim ve boğazımı temizledim. O sırada görevli adam elindeki kahveyi önüme bırakmıştı. Görevli yanımızdan ayrıldığında kafamı kaldırıp Tessa'ya baktım.
"Neler oluyor Tessa? Sen benimle ne konuşacaktın?"
"Neler olduğunu bende anlamış değilim Chris....."
Anlamamış bakışlarla ona bakmaya devam ediyordum. Saçının bir tutamını kulağının arkasına sıkıştırıp tekrar bana baktı.
"McCrow kardeşleri hatırlıyorsun değil mi?"
"Profesyonel avcılardan mı bahsediyorsun?"
"Evet onlar.....dün gece onlardan bir telefon aldım." Dedi ve bir süre sessiz kaldı. Kaşlarımı çatarak ne diyeceğini beklemeye başlamıştım.
Derin bir nefes aldıktan sonra nihayet konuşmuştu.
"Din akşama doğru Jackson'u ormanda ölü bulmuşlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtlar Arasında (6. kitap)
Lobisomem"Neden her şey tam normale döndü....artık tamamen mutlu olacağız dediğim zaman yine bir şey ortaya çıkıyordu?? Belki de bu benim lanetimdi! Hatta varolmamın sebebi idi..." İnsandan kurtadama kadar her türlü canlıya kendini kaybettiren ve bir zehir...