14. Bölüm

997 94 7
                                    

Üçümüzde kitapla uğraşmayı bırakıp koltuklara geçmiş oturuyorduk. Ed ve Eric bardaklarından şarap yudumlarken bende onları izliyordum.

"Acaba şimdi onlarda bizim yanımızda olsalar durumumuz nasıl olurdu?" Diye sormuştu Ed.

"Kate ve Jess'den mi bahsediyorsun?"

"Evet. Kesinlikle onlardan bahsediyorum."

"Bilmiyorum. Sanırım aynı olurdu."

"Peki ya bu kızlar nasıl? Şey ve şeyden bahsediyorum...."

"Kayla ve Diana'dan mı?"

"Evet."

"Dönüşeli birkaç ay oldu. Yani daha tecrübesizler. En son epsilonlarla baş etmeye çalıştığımızda yanımızdalardı. Nasıl oldu bilmiyorum ama bir şekilde onların ellerinden kurtulmayı başardılar."

"Ne olursa olsun onların yerini tutamazlar."

"Ed! Biz Kayla ve Diana'yı, Kate ve Jessica'nın yerine almadık. Onlar David'in sürüsünden. David bir karar verdi ve onları dönüştürdü. Onlara bu gözle bakamazsın."

"Biliyor musun? Sanırım haklısın! Veee sanırjm ben sarhoş olmaya başladım. Her neyse..." dedi ve elindeki bardağı masanın izerine bırakarak ayağa kalktı.

"Ben yatıyorum çocuklar. Size iyi geceler." Diyerek merdivenlerin yolunu tuttu.

Ed yukarı çıkar çıkmaz Eric ile yalnız kaldığımızı fark ettiğimde bende ayağa kalkmıştım. O sırada Eric de hızlı bir şekilde ayağa kalktı.

"Bella lütfen!.....çok uzun zaman oldu. İçimde biriktirdiğim, söylemek istediğim fakat söyleyemediğim bir sürü şey var. Buraya gelmekte ki tek amacım bu olayı kullanarak seninle konuşabilmekti. Sizinle...konuşabilmekti." Dedi ağlamaklı bir şekilde. Gözlerinin içine doğru baktım. Ona zerre kadar güvenmiyordum.

"Pekala." Dedim soğuk bir sesle.
"Eminim bunu yapabileceğin bir sürü kişi var. Yarın onlardan birini seçip içini dökebilirsin." Dediğimde yüzünü buruşturarak konuşmaya çalışmıştı.

"Bella ben gerçekten..."

"Sakın!" Diye bağırmıştım. Başladığı cümlesini bitiremeden.
"Sakın o cümleyi üzgün olduğunu söyleyerek tamamlamaya çalışma! Neden biliyor musun?.......çünkü bu kelime sende anlamsızlık buluyor. Çünkü üzgün olman hiçbir şeyi değiştirmiyor. Çünkü sana bakınca tek gördüğüm şey Kate'in ölümü oluyor." Dedim ve ona birkaç adım yaklaştım.

"Sana bakınca gözümün önüne Kate'in senin kıçını kurtarmak için kendini nasıl feda ettiği geliyor. Sana bakınca...gözümün önüne Kate'in cansız vücudu geliyor. İşte bu yüzden!....bu yüzden üzgün olman hiçbir şeyi ifade etmez. Sen onu mahvettin. Bu yüzden izgün olman benim için artık hiçbir anlama gelmiyor." Dedim ve sert bir şekilde arkamı dönerek merdivenlerin yolunu tuttum. Onu orada öylece karanlıkta yalnız bırakarak yukarı çıkmıştım.

Koridorun başına gelmemle beni Chris'in karşılaması bir olmuştu.

"Aman tanrım! Sen uyumamış mıydın?"

"Ed'in de yukarı çıktığını görünce onu öldürmemen için kalktım. Ama sanırım iyi bir iş çıkardın." Dediğinde tepkisizce zemine bakmıştım.

"Balkona çıkıp biraz hava almak ister misin?" Diye sorduğunda kafamı sallamıştım. Aynı hizada yürüyerek balkona çıktığımızda derin bir nefes aldım.

"Eskiden bu eve girmeye bile korkardım."

"Haklısın. Ağız alışkanlığı olarak sürekli 'Bill'in evi' dediğimiz için içimde bir ürperti oluyor."

Kafamı ona doğru çevirmiştim.

"Bir an önce beni bulmalarını istiyorum Chris."

"Niçin böyle bir şey istiyorsun ki?"

"İçim kin, nefret ve öfkeyle dolu. İlk defa böyle bir şey hissetmiyorum ama bu çok farklı. Sanki...sanki.."

"Birini öldürmeden rahat edemeyecekmişsin gibi değil mi?" Diye sorduğunda şaşkınlıkla ona bakıyordum. Şu anda duygularıma tercüme olmuştu.

"Kesinlikle öyle! Birini öldürmeden rahat edemeyecekmişim gibi geliyor."

"Ve işte biz buna 'dürtü' diyoruz Bella. Sonunda sana da oluyor işte." Dediğinde suratımı buruşturmuştum.

"Bu histen nefret ediyorum. Kramp gibi geliyor."

"Biliyorum." Diyerek iki kolunu birden bana sardığında gözlerimi kapatmıştım.

"Sancılı bir karın ağrısı gibi."

O anda daha fazla kendimi tutamayıp gözyaşlarımı serbest bırakmaya başlamıştım.

"Çok uzun bir süredir canım yanıyor Chris. Çok fazla yanıyor.."

"Şişşşttt!" Dedi ve beni kendine çevirerek suratımı ellerinin arasına aldı. Ardından baş parmaklarıyla akan gözyaşlarımı sildikten sonra gözlerini gözlerime sabitleyerek konuştu.

"Acıdığını biliyorum. Belki hissedemiyorum ama emin ol ki tahmin edebiliyorum." Dedi ve derin bir iç çekti.
"Evet acı seni değiştirir...ama aynı zamanda seni çok güçlü yapar."

Biraz durduktan sonra yine devam etmişti.

"Ve ne yazık ki şu da bir gerçek ki.......bazen gerçekten berbat ve korkunç şeyler, mükemmel insanların başına gelir."

Derin bir iç çektiğimde dudaklarını alnıma doğru bastırmıştı. Ayrıldığında kollarımı sıkıca onun boynuna sardım ve bir daha hiç bırakmayacakmış gibi ona yapıştım.

Kurtlar Arasında (6. kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin