22.Bölüm: Evde Dolaşan Aşık

433 250 83
                                    

sa ama bizim çok eğlenerek yazdığımız bir bölüm oldu. Evet, kısa ama maalesef bundan sonra böyle olacak. Öteki türlü sizi çok bekletiyoruz ve böylesinin daha iyi olduğunu düşündük. Bölümler kısa olacak ama en az iki haftada bir bölüm yayınlayacağız. Bu bölüm biraz Mete ve Ece ağırlıklı. Onlarla ilgili düşüncelerinizi de yorum yaparsanız seviniriz...

İyi okumalar...

Mete'nin ağzından:

Arabamı Ece'nin evinin önünde durdurup, telefonumu sessize aldım ve onu beklemeye başladım. Attığı snaplerden hala gelmediği açıkça belliydi ve bu yüzden ona minnet duyuyordum. Gerçi ben ona dünyaya geldiği için bile minnet duyuyordum ama orası ayrı meseleydi. Ona minnet duyduğum en az elli şeyi düşünmeye başlarsam işin içinden çıkamazdım. Sadece o minnet duyulası biriydi, hepsi bu!

Sitenin otopark kapısından çıkan birini görünce içim kıpır kıpır olmuş, heyecanlanmıştım. Aklıma gelen ani düşünceyle elimi camdan uzattım. Adama elimle durmasını belirten bir işaret yapıp, durmasıyla arabadan indim. "Bugün şanslı günündesin Mete Cihangir, dünya senin etrafında dönüyor. Ah, bir de Ece dönse!" diye geçirdim aklımdan.

"Birader benim kuzen burada oturuyor, ona sürpriz yapacağım ama bende otoparkın kumandası yok. Hayrına bir açsan da, girsem!" deyiverdim. Kuyruğum sıkışınca ne de güzel yalan söylüyordum. Allah'ım, her şekilde mükemmeldim.

"Tabii kardeşim, geç." Duyduğum ses yüzümü güldürürken, "Sağ olasın!" deyip arabaya bindim. Bu gün gerçekten de şanslı günümdeydim.

Adam, otoparkın kapısını açınca gaza basıp, sitenin içine girdim. Kornaya basıp, adama selam vermeyi de unutmadım. Arabamı boş bir yere park ederken, "Umarım Ece, arabadan tanımaz ve geldiğimi anlamaz!" diye mırıldandım. Beni görmesi demek, planlarımın suya düşmesi demekti. Üstelik gecenin sonunda ondan bir öpücük almak yerine babayı alıp, tıpış tıpış evime dönerdim.

Arabanın ön koltuğunu geriye doğru yaslarken, yan koltuktan telefonumu aldım. Zamanımı boş geçirmemek adına İnstagramda gezindiğim sırada Ece'nin hikâyemi izlediğini fark ettim. Yine dayanamayıp beni stalklamıştı. İçten içe Ece'nin bana yanık olduğunu biliyordum. Hatta buna emindim. En az Berke'nin de Aleyna'ya yanık olduğunu bildiğim kadar... 

Berke'de Ece gibi hislerini pek belli etmiyordu ama hislerini sindirmeye çalıştığını biliyordum. O ve âşık olmak aynı cümle içinde bile kullanılamazken, Aleyna'ya nasıl baktığını görüyordum. Ben onun en yakın arkadaşıydım ve bazı insanların göremeyeceği şeyleri rahatlıkla görebiliyordum. Mesela onu öperken tereddüt edişini ya da onu alttan alttan etkilemeye çalışıp, spor salonunda daha sık zaman geçirmesini... Berke, Aleyna'ya ne kadar yanık olursa olsun, onu incitmekten korkuyordu. Bunu da görebiliyordum. Tabii çoğu zaman Ece ve Aleyna'ya gıcık olmasını anlayışla karşılıyor, çoğu zaman bende onlara gıcık oluyordum. Aslında onların da genellikle bizden nefret etmelerini saymazsak, bu önemli bir şey değildi.

Sırıtarak Ece'ye mesaj attım ve cevap yazmasını bekledim. Kısa bir süre sonra cevap yazınca onu deli etmek adına tüm kozlarımı kullandım. Bunu yapmayı seviyordum.

Son yazdığım mesajdan sonra Ece'nin bana görüldü atması üzerine sırıtmama engel olamıyordum. Görevi yine başarıyla tamamlamış, telefonumu yan koltuğa fırlatmıştım bile. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Minnoş ve sevimli bir site olsa da babasının evi daha güzeldi. Ben müstakil ev adamıydım, site değil.

Biraz sonra dış kapıdan giren Ece'yi gördüm. Güzelliğiyle hemencecik gözüme çarpmıştı. Tam onu seyretmeye başlayacaktım ki, beni görmemesi gerektiğini hatırladım ve oturduğum yerde eğilerek saklandım. Bir süre öyle gözden kaybolmasını bekledim fakat daha fazla dayanamayıp, yavaş hareketlerle başımı biraz kaldırıp Ece'ye baktım. Ece'nin sırtı bana dönük bir şekilde apartmana doğru yürüdüğünü görünce dikelip, eskisi gibi oturdum. O, apartmana girene kadar arkasından bakakaldım.

Aşk PeşimizdeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin