Size söz verdiğimiz gibi bölümleri hızla atıyoruz. Sonraki bölüm 80 vote ve 100 yorumu geçtiğinde gelecek. İyi okumalar :)
Aleyna'nın ağzından:
"Karanlık, korktun mu? Maske, korktun mu? Mete, korktun mu? Korkmadın mı? Bir daha gelsin mi?" dedim, yine Ece'yle dalga geçerken. Olayları bana anlattığında beni çok şaşırtmış, bu kadar sakin karşıladığı için takdire şayan bir davranış göstermişti. Tabii sonrasında kendini tutamayıp, Mete'ye okkalı bir tokat atmasını ve Mete'nin kız gibi çığlık atmasını saymazsak.
"Aleyna, şimdi sana aniden bir uçarım. Görürsün kimin korkup, kimin korkmadığını!" diye sitemle söylendiğinde oryalle açıp, maviye boyamaya başladığım saçlarını, boyamaya devam ettim. Sabahın köründe deli gibi beni arayıp, bize gelme kararı almıştı. Olayları bana anlattıktan sonra da biraz kafa dağıtmak istemiş ve saçlarımızı boyama kararı almıştık.
Odaya giren yeni uyanmış ve saçları birbirine girmiş kardeşlerim hızla Ece'nin kucağına atladılar. Bu sırada da Ece'nin saçlarına sürmek için fırçayı daldırdığım mavi boya, havlunun üzerine düştü. Sinirle ofladım.
"Ne yapıyorsunuz?" diye, sordu büyük kardeşim Almina. Ece'ye sarılmayı bırakmış, gözlerini yaptığım işe dikmişti. 11 yaşındaydı ve ergenliğe erken girmişti. Sürekli aile bireylerine bağırıp, üstünlük taslamaya çalışıyordu. Çoğu zaman bu beni deli etse de anlayışla karşılamaktan başka çarem yoktu.
"Saç boyuyoruz!" dedim gayet normal bir sesle. Bunun üzerine küçük kardeşim Açelya, gözlerini bir bana bir ellerime dikti. Ellerime bakarken gözlerini pörtletip "Mavi mi?" diye sordu. Bakışlarını bana çevirdiğinde ise aynı pörtlek gözleriyle "Pembe mi?" diye sordu. Aynı şaşkınlıkla bende ona baktığımda ise "Bizimkini de boyayın!" diye bağırdı. Sinirle gözlerimi devirirken, Ece ile birlikte olumsuz anlamda kafamızı salladık. Çocuklar ısrar edip, mırınkırın yapmaya başladıkların da ise bağırıp onları odadan kovdum. Tabi onlarda ayakları götlerine vura vura koşup üst kata, gerçek evimize çıktılar.
Tam "Ece ile yalnız kaldık, gıybete devam edebiliriz," diye düşünürken, Ece'nin telefonu çaldı. Bana bakıp , "Yasemin arıyor!" dediğinde elimde ki son sarı saçı boyayıp, sırtındaki havluya düşmesine izin verdim. Ona umursamaz ve boş gözlerle bakarken neden şimdi aradığını merak etmiştim. Bildiğime göre Berke'ler de, onu aradığımız günden beri bir daha geri dönmemişti. Belki de yersiz bir düşünceydi ama bazen Ece'yi benden çalmaya çalıştığını düşünüyordum. Sanki bizi sadece işi düştüğün de arıyormuş gibi...
"Sizinle çok önemli bir şey konuşmam lazım!" Ece, telefonu açıp, hoparlöre aldığında duyduğum şey Yasemin'in bu sözleri olmuştu. Ece'nin kaşları hızla çatılırken "Neredesin sen ?" diye sordu fakat Yasemin, cevap vermek yerine ağzında bir şeyler geveledi. Bu beni deli etmişti.
"Kaç gündür ne arıyorsun, ne soruyorsun? Şimdi karşımıza geçmiş, bizimle bir şey konuşmak istediğini mi söylüyorsun? Çok merak ediyorum ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sinirle bağırdım. Ece destek olmak istercesine omzuma dokunduğun da, benim haklı olduğumu düşündüğünü anladım. Bu içimi rahatlatmıştı.
"Ya işte ablamlarla tartıştık biraz!" Yasemin'in yine ağzında geveleyerek söyledikleri üzerine ortamda kısa bir sessizlik oldu. Ne Ece, ne ben bir şey söylemezken, Yasemin yine konuştu; "Ya hadi buluşalım size anlatmam gereken çok önemli şeyler var. Çok sevineceksiniz!"
"Tamam, geliriz!" dedi Ece. Ardında da onun "Görüşürüz," demesiyle bir cevap bile vermeden telefonu kapattı. Ece, anlayışlı gözlerle bana bakıp, "Seni anlıyorum ama biraz sakin olmaya çalış!" dedi. Birkaç saniye sessiz kalkıp, bir şey söylemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Peşimizde
Chick-LitAleyna, lacivertti. Mavi kadar sıcak ama yaşadıkları onu kararttı. Lacivert otoritenin rengidir. Aynı zamanda uyum ve başarıyı temsil eder. Arkadaşlık ilişkileri ve hayatında başarılı olan Aleyna'yı en iyi tanımlayan renk budur. Ece, pembeydi. Onun...