27.BÖLÜM - BAĞLILIK

13K 888 51
                                    


Barlas eve gelir gelmez, üstünü değiştirdi ve aşağı ekmek arası bir şeyler yapmaya indi. Bir şeyler yiyip, uyumayı planlıyordu. Hala Sara ile bir şeyleri yerine oturtamamışlardı. O gece yan yana uyumalarına rağmen, sabah Sara hem yaptıklarına inanamamış, hem de çok utanmıştı. O yüzden sürekli dışarıda buluşup, ya sinemaya gidiyorlar ya da Sevi veya Yazlarla takılıyorlardı.

Telefonun çalması ile, elindeki ekmeği bıraktı ve cebinden telefonu çıkardı. Ekrandan gördüğü “Nazlı Sarhoşum” ile gülümsedi ve hemen açtı.
“Efendim.”
“Ne yapıyorsun?”
Sesi mi titriyordu onun?
“Evdeyim, hayırdır Sara? Sesin durgun geliyor.”
“Şey ben... Yani şeydeyim, evin önünde. Buradan geçiyordum da arabanı görünce-“
“Tamam, gelsene. Açıyorum kapıyı.”
“Tamam, ama müsait değilsen-“
“Saçmalama, bir şey yaptığım yok. Tekim. Hadi gel.”

‘Tekim’ kelimesi Sara’nın bedeninde farklı bir etki yaratmıştı. Arabadan indi ve kapıya gitti. Emindi ki, şuan altında sadece bir eşofman ve üstsüz olarak açacaktı kapıyı. Kitaplarda hep böyle değil miydi?
Kapıya yaklaştığı an kapı açıldı. İlk hayal kırıklığı, adamın üstünde kot ve tişört vardı. ‘Kendine gel Sara, adam sana çıplak olarak kapıyı açmadığına üzüldün mü? Çıldırmış olmalısın. Sapık!’
“Hoşgeldin.” Derken yaklaşıp, kızın tek yanağını öptü.
“Merhaba, nasılsın?”
“İyiyim, girsene.”

Sara çekinerek içeri girdi. Adam ceketi ile çantasını alıp, vestiyere astı.
“Şu taraftaki odada oturuyorum,” deyip, oturma odası ile mutfağın bir olduğu yeri gösterdi. “Kendime atıştırmalık bir şeyler hazırlıyordum. Ama madem sen geldin, dışarıdan bir şeyler söyleyim ya da dışarıda çıkıp yiye-“
“Yok çıkmayalım.” Diyerek sözünü kesti ve kendi söylediğine inanamadı. Gerçekten o mu demişti bunu?  “Şey yani ben aç değilim, kahve kafi.”
“Peki.” Diyerek mutfağa geçti. Çünkü konuşma yetisini kaybetmek üzereydi.

Sara oturduğu koltukta eğreti duruyordu. Her an kalkmaya -daha doğrusu kaçmaya hazır gibiydi. Ellerinin titremesini engelleyemiyordu. İçleri titreyince üzerindeki elbiseye sildi. Arkaya baktı. Adam hem elindeki tostu yiyor hem kahve yapıyordu ve sırtı... ‘Allah’ım deliriyorum galiba. Adamın sırtından sana ne? Ondan da mı etkileneceksin? Durum vahim sapık Sara.’
İç sesini bastırıp, karşıdaki tabloya odaklandı. Evet mükemmel bir sanat eseriydi. Adam ateşin var oluşunu ve içindeki yangının yükselişini mi anlatmış? ‘Ne ateşi ne yükselişi; bildiğin doğa resmi o kızım. Yeter!’

Adam elindeki kahve ile geldiğinde, hayatının en güzel manzarasına bakar gibi bakıyordu, yani romantik bir romanın kahramanı olsa öyle tanımlardı kendini. Ama şuanda resmen öküz-tren ilişkisi içinde bakışmalar yaşıyordu.
Barlas ona bardağı uzattığında boğuk bir sesle “Teşekkür ederim.” Diyebildi, daha sonra sesini ayarlamak için öksürdü.

“Ne arıyordun buralarda? Yani yanlış anlama, gelmenden rahatsız olduğum için değil, aksine mutlu oldum. Sadece merak ettim. Yol üstü değil ya.”
Sara adama bakamıyordu. Elindeki bardakla oynuyordu. Bir yani ‘Kıvır’ şarkısı ile dans ederken, öbür yani ‘Dürüst ol’ diye ahkam kesiyordu. O da ahkam kesen yanını tercih etti.
“Seni görmek istedim.”

Barlas içinde tuttuğu nefesini bıraktı ve kıza biraz daha yaklaşıp, başını çenesinden tutup kaldırdı.
“Sara, neler oluyor?”
Sara elindeki bardağı bıraktı ve akan yaşlarına aldırmadan adama baktı.
“Asıl sana neler oluyor? Neden bana dokunmuyorsun, neden beni öpmüyorsun? Barlas ben düşündükçe çıldıracağım. Senin istediğin gibi değilim diye mi? Tamam kabul ediyorum, ne istersen yapacağım. İstediğin her şeyi, ben seni çok seviyorum, kaybetmek istemi-“
Barlas bir anda kızın yanaklarını avuçlarının arasına aldı. “Sara, nasıl böyle düşünürsün? Bende seni çok seviyorum, şuan içimdeki yangının ne derece beni yaktığını, canımı acıttığını bilemezsin. Bende seni kaybetmemek için uzak duruyorum. Sanırım biz biraz- yani ne bileyim erken oldu işte. O yüzden senden uzak durmaya çalışıyorum. Seni eve getirmiyorum çünkü eve gelirsek, duramam...”

BİR ÖPÜCÜK MASALI  - MASAL SERİSİ I - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin