19.BÖLÜM - ŞİMDİ BENLE KİMLER EVLENMEK İSTER

14K 1.2K 44
                                    

kısa bir bölüm oldu, ama bu hafta çok yoğunum. önümüzdeki hafta telafi edeceğim 😙 hepinizi öpüyorum.

AKŞAMIN SABAHI / SARA-BARLAS
“Günaydın.” Dedi adam kıza sarılarak.
Sara adamın kollarından kaçıp, yataktan kalktı. “Şey ben duş alayım, sonra kahvaltıya inelim. Çok açım.”
Adam kaşlarını çattı. “Sara? Sorun mu var?”
Zoraki gülümsedi. “Yo, hayır. İyiyim.”

Adam ayağa kalktı ve kızın karşısına geldi. “Sorun ne söyle hadi? Pişman mı oldun, istemediğin bir şey mi yaptım?”
“Hayır Barlas, iyiyim.”
Barlas’ın sesi yükseldi. “İyi değilsin Sara, farkındayım.”
Sara başını eğdi “Bugün konuşmasak bu konuyu, lütfen.”
Adam elini saçlarının arasından sinirle geçirdi. “Gerçekten dün gece yaşanmamış gibi mi yapacağız Sara?”
“Evet.”
“Peki. Peki Sara. Duş, al inelim.”
Sara başını salladı ve banyoya koştu. Kapıyı kapattı ve yere çöktü.
Gelecekleri hakkında hiçbir fikri yoktu ve attıkları Sara’ya göre fazla büyük bir adımdı. Daha çok erkendi. Ama dün ‘hayır’ diyememişti. Şimdi ne olacaktı? Sırf bu gece için onunla evlenmesini asla istemezdi. Ama artık masum da değildi. Eli ile yüzünü kapattı. “Allah’ım ben ne yapacağım?” diye fısıldadı ve ayağa kalkıp, kendini duşa attı.

***

“Kızım sen demin ciddi miydin?” dedi Sevi koluna girerek.
“Evet, gayet ciddiydim. Benim yaşım kaç daha. Oradan bakınca evlilik meraklısı gibi mi duruyorum?”
“Evet.” Dedi iki kız aynı anda.
“Yürüyün gidin be.” Dedi yüzünü buruşturup, “Hiç işim olmaz.”
O sırada erkekler yanlarına geldi.
“Gidelim mi kızlar?” dedi Boran Yaz’ı sararak.
“Nereye?” dedi Sevi, Araf’ın koluna girerek.
Yaz yüzünü buruşturdu. ‘İyi ki yüzük taktı, hemen cıvı. Gevşek. İşine gelince cool, ulaşılmaz. Tek derdi yüzükmüş.’

“Bize gider, annemle bir kahve içeriz, sonra da gezeriz.”
“Ya Boran şimdi kahve falan yanlış anlamasın kadın?”
“Neyi yanlış anlayacak Yaz?”
“Yani ben bir on seneye kadar evlilik düşünmüyorum sonuçta. Kahvede bir nevi istemenin ana fikridir. Temelidir. Şimdi böyle mesaj verir gibi.”
Boran dudaklarını birbirine bastırdı. “Tamam aşkım, sen çay iç. O gayet masum.”
Yaz adama sinirle baktı. “O ne demek?”
“Yani sonuçta, Araf ve Sevi zaten evleniyorlar. Sara ile Barlas da eminim ciddilerdir. Onlar kahvelerini içip, gereken mesajı verebilirler. Sen de çay iç.”

Yaz sinirle kapısı açılan arabaya diğerlerinin yanına bindi ve Sara’ya kaşlarını çatarak baktı.
“Ne?” dedi Sara.
“Hayırlı olsun.”
“Ne için?”
“Evleniyormuşsunuz sizde. Ay hiç akıl kalmamış ailemde.”
“Ne münasebet. Kimin neresinden çıktı bu?”
“Benim taş sevgilimin taş poposundan.”
Herkes kahkaha atarken, Yaz keyifsiz bir şekilde dışarıyı izledi.
Hayır, önce o görmüştü Boran’ı, ilk onun hakkıydı o yüzük. Ama ne olmuştu Sevi kapmıştı. Hay ondaki şansın.

***

Konaktan içeri geçtiklerinde Yaz gayet havalıydı. Boran adamına kaş işareti yaptı. “Siz geçin, ben geliyorum.” Dedi Yaz’a. Evin arka avlusuna gittiler.

“Getirdin mi kızı?”
“Evet ağam, çalışma odasında.”
“Tamam Bekir, sen gidebilirsin.”
“Bu anahtar ağam.”
Anahtarı eline aldı ve hızla merdivenlerden çıktı. Kilidi çevirip, kapıyı açtı.
Açılan kapı ile Hejan hızla ayağa kalktı ve gördüğü kişi ile yüzü güldü.
"Ağam-“
Boran eli ile kızı susturdu. “Sen ağanın yanındaki kızı nasıl odaya kilitler, tehdit edersin?” dedi sakin ama soğuk bir sesle.
Hejan’ın elleri titriyordu.
“Ağam, bir dinle. O kız yalan söylüyor-“
“Kes. Yaz asla yalan söylemez. Asla. Ayrıca ayağını denk al, yemin ediyorum Hejan değil böyle bir durum, bir daha ağzından bizim adını bile duyarsam seni öldürmekten beter ederim. O kız benim evleneceğim kız.”
Hejan’ın gözyaşlarını görse de yumuşamadı. Kimse onun sevdiğine bunu yapamazdı. Hızla odadan çıktı.

***

Salonda oturan üç kız ve iki kadın birbirlerini süzüyorlardı.
“Kahvelerinizi nasıl alırdınız?” diye sordu yardımcı kız.
“Orta.”
“Sade.”
“Ben çay alayım. Malum evlenmek gibi bir niyetim yok benim.”
İki kız kuzenlerine ters ters baktı. Sevi eğildi kuzeninin kulağına “Kız sana damadı nasıl alırsın demedi. Kahveleri nasıl alırsın dedi. İyice sapıttın ha.”
“Olsun, kahve manidar. Çay masum.”

Hayrunnisa oğlunun eline bakıp duruyordu. Hayır kız kaçacaktı sanki.
“Annecim nasılsın?” diye lafa girdi Araf.
“İyiyim oğul, asıl sen nasılsın?”
“Bizde iyiyiz.” Dedi sevgilisine bakarak.
Kadın yüzünü buruşturdu.
“Annen beni sevmedi.” Dedi Sevi adamın kulağına.
“Sever.”
“Aman o da haklı. Giyimime bak.” Deyip, kıkırdadı, adam da kıkırdayınca, iki kadın birden ‘sabır’ çekti.

“Ee kahveleri söylediniz mi?” dedi Boran keyifle salona geçerek.
“Evet.” Dedi kardeşi.
“Ben çay söyledim.” Dedi Yaz burnu havada.
“Yemin ederim o çayı kafana dökeceğim.” Diye homurdandı Sevi.

Yaz onu duymamış gibi Buke hanıma yöneldi. “Ee Buke TEYZECİM nasılsınız görüşmeyeli?”
“İyiyim.”
“Ama bakın ‘teyzecim’ dedim, hala soğuksunuz bana karşı, yok yani geçen sefer patavatsızlık ettim. Yoksa benim hiç öyle bunlar gibi evlilik gibi taraklarda bezim olmaz. Mesela bu Sevi, bir afra bir tafra sanırsın feminist. Dün adam bir yüzük taktı, şimdi oldu sana koca budalası. Ama ben hiç öyle değilim-“
“Yüzük mü ne yüzüğü?” diye araya girdi Hayrunnisa hanım.

Araf öfke ile Yaz’a baktı. Hayrunnisa hanım kolonya aldı ve avuç içlerine dökmeye başladı.
“Ee bu senin oğlan dün balonlarla kalplerle buna evlenme teklifi etmiş. Hadi gelin geliyor, iyisin ha. Neyse ama ben hiç hoşlanmam böyle şeylerden. Ayrıca evleneceğim zaman da önce annemden babamdan rıza alınması gerekiyor. Usul budur yani-“
“Göm kuzen göm. Gömdün üstüne de sıç.” Diye homurdandı Sevi.
“Ne be? Yalan mı? Bak kadıncağız fenalık geçirdi, haberi bile yok.”

Boran Yaz’ı kolundan tutup, “Gel sana odamı göstereyim hayatım.” Diye fısıldadı.
“Ay Buke bayılacağım. Oğluma bak neler yapıyor.”
“Benimkiler de farksız değil.” Dedi oğullarına bakarak.
Yaz onu sürükleyen adamdan kolunu kurtardı ve kadına döndü.
“Ama lütfen Buke teyzecim, benim evlenmek gibi bir niyetim yok.”
Boran kıza ters ters baktı. “Yemin ederim biraz daha konuşursan seni herkesin içinde öperim.” Diye fısıldadı ve kızı kolundan tutup, yukarı çıkardı.

Odaya geçtiklerinde kızı içeri geçirip, yatağa oturttu.
“Odan eksantrikmiş.”
“Sen bırak odamı da senin şu esrarengiz hallerinin sebebini söyle.”
“Benim her zamanki halim.”
“Her zamanki halin bu mu? Her iki kelimenden biri ‘evlilik’. Anlamıyorum ki sorunun ne?”
“Yok sorunum falan.”
Adam sıkıntı ile odada turladı. Derin nefesler alıyor, ama yetmiyordu.
“Yaz Allah aşkına derdin ne?”
“Yok dedim derdim, çıkabilir miyiz?”
Yaz ayağa kalktı ve kapıya gideceği an, adam onu kendine çevirip, duvara yapıştırdı.

“Demek derdin yok öyle mi?” kızın cevap vermesine fırsat vermeden, dudaklarına yapıştı. “Benim var ama.” Tekrar öptü. “Şu evlilikle ilgili söylediklerin.” Tekrar öptü. “Benim canımı sıkıyor.” Tekrar... “Çünkü...” öpücük... “Sen Yaz Alahanlı, okulun bitince...” uzun bir öpücük. “Benim karım, yani bir Barutlu olacaksın.”
Yaz şaşkın gözlerle adama baktı.
“Yüzüğüm? Yüzüğüm nerede?”
Adam kahkaha attı.
“Evlenmek istemediğini sanıyordum.”
Yaz adamı üstünden itti ve çemkirdi. “Tabi ki istemiyorum. Ama madem teklif yüzüğün olmalı değil mi?”
“Bu daha teklif değil, önbilgi.” Kıza tekrar yaklaştı ve kızı kollarına aldı. “Teklif ettiğim an Yaz Alahanlı, ‘evet’ demekten başka bir şansın olmayacak.” Dedi ve kızı öpmeye başladı.

BİR ÖPÜCÜK MASALI  - MASAL SERİSİ I - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin