Bu yakınlaşmayla kendisine gelen Yağmur derin bir nefes alıp, odasının kapını açtığı gibi kendisini çeri attı. Arkasından kapıyı kapatmayı da unutmadı. Nefes kalmış gibi hızla soluyordu. Galip yüzüne kapanan kapıya bakıp, ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Sonra kapıyı tıklatıp, genç kıza seslendi. O bu kadar şaşırmışken kendi odasına gidemezdi. En azından sesini duymaya ihtiyacı vardı.
“Yağmur lütfen kapıyı açar mısın? Ben gerçekten özür dilerim” diyordu demesinde gram pişmanlık hissetmiyordu. Ama hiç ses gelmiyordu içeriden. Bağırmak geldi içinden ama şimdi herkesi gereksiz yere başlarına toplamaktan başka işe yaramazdı. Eli yavaşça kapının kulpuna gitti, tam açıyordu ki genç kız konuştu.
“Gelme lütfet, şuan seni görmek yada konuşmak istemiyorum” ilk defa iki cümleyi bir araya getirmekte zorlanmıştı Yağmur. Hala öpücüğün etkisindeydi. Nasıl yapmıştı anlamıyordu.
“Tamam ama daha sonra konuşacağız” Galip üstüne gitmenin bir faydası olmayacağını bildiği için kabul etmişti. Yine cevap bekledi ama gelmedi. Sonunda kapıda bekleyerek bir şey elde edemeyeceğini anlayıp odasına gitti. Kendisi bile bunu yaptığına inanamıyordu. Resmen kızı öpmüştü. Hem de dudaklarından. Pişman olması gerekirken yüzü gülüyordu. Bu kadar şaşırmasa ve karşılık verse ne olurdu acaba? Şimdi ki merakı bunaydı. Kendisini yatağına attı.
Yağmur sabah zorlukla kalktı yataktan. Bütün gece Galip’in öpücüğünü düşünmüş ve uyuyamamıştı. Şimdide genç adamla karşılaşmak istemiyordu. Başkasına aşık birinin oyuncağı olamazdı. Neden kalbi buna isyan ediyordu o zaman. Onu görmek ve konuşmak için can atıyordu. Üstünü giyinip saçlarını saldı. Aynada soluk görünen yüzüne baktı ve çok hafif bu solukluğu giderecek bir makyaj yaptı. Bu halde aşağı inse sorguya çekileceği kesindi. Odasından çıktı ve salona ilerledi. Bütün aile üyeleri kahvaltıya oturmuşlardı bile. Yüzüne yerleştirdiği sahte gülümsemesiyle “Günaydın” dedi. Tek boş yer olan Galip’in karşısına oturdu. Şimdi yüz yüzeydiler işte. Galip’e bakınca gayet iyi durduğunu fark etti. Tek uyumayan kendisiydi anlaşılan. Doğruydu da … Galip öpücüğün etkisiyle mışıl mışıl uyumuş ve Rüyalarında devamını getirmişti. Ah karşılık aldığı bir öpücük… Havadan sudan konuşulan kahvaltı masası işkencesi sonunda bitmişti. En azından Yağmur öyle düşünüyordu. Herkes keyifle kahvaltı etse de o tek tük, bir şeyler yiyebilmişti.
“Ben gidiyorum görüşürüz” diyerek masadan kalktı ve teyzesinin yanağını öptü. Galip sadece onu izliyordu. Diğerlerine hoşça kalın diyerek kendisini dışarı attı. Sonunda rahat bir nefes alabildi. Şoför hemen arabayı kapıya çekmişti zaten, binip okulun yolunu tuttu. Şimdilik atlatmıştı ama sonrasını bilemiyordu. Galip onun kaçmasına izin vermişti aslında. Evde konuşulacak bir onu olmadığı için…
“Of bu gün ders hiç giresim yok ben ya” diye sızlanan Zeynep’e baktı. Yorgun olduğu her halinden belliydi. “Benimde ama dersten kalmak istemiyorsak girmeliyiz. Hadi bakalım küçük hanım doğru sınıfınıza.” Diyerek yol verdi genç kıza. Bu kafayla dersi nasıl anlayacaksa artık…
“Zeynep” diyen Sedat’ı gördü sınıfın önünde. “Efendim” dedi şaşkınlıkla. Onu burada görmeyi beklemiyordu.
“Nasılsın” bunu sormak için mi sınıfının kapısında bekliyordu yani?
“İyiyim de sen bunun için mi bekledin burada?” diye sordu. Genç adam gayet sakin cevapladı. Tabi yalanla.
“Burada beklemiyordum ki. Seni görünce seslendim… Sana beklediğimi düşündüren ne?”
“Sınıfımın kapısında bekliyor olman olmasın. Yani senin bölümünde değil burası.” Sap gibi kalmıştı işte. Kız haklıydı… Kendi bölümüyle alakası bile yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ VURGUN
Novela JuvenilMAVİ DÜNYAM HİKAYESİNİN DEVAMIDIR MAVİ GÖZLÜ, YÜREKLİ BİR ADAM AİLE ÖZLEMİ ÇEKEN GENÇ BİR KIZ GALİP'İN YAĞMUR AŞKI