Duvardaki tabloları inceliyordum. Kırmızı renkli bir arkaplana mavi renklerle desenler çizilmişti ve hoş bir görünüm ortaya çıkmıştı. Bazen insanların yaratıcılığına hayran kalıyordum. Böyle inanılması güç ve zor şeyler yapabiliyorlardı. Tabi inanılması zor olan o şeyleri ne yazık ki ben yapamıyordum.Kilom bu geçen zaman içiresinde gittikçe azalıyordu. Yediklerim mideme değil de klozete gidiyordu. Ben yine de kabullenmiştim artık kendimi. Eski kilolu kız olan ben şimdi de zayıf kızdım. Arkadaşlarım beni çok beğeniyorlardı, ne giysem yakışıyordu, yakıştırabiliyordum. Hatta herkes nasıl bu kadar zayıfladın, manken gibi fiziğin var diyorlardı. Halbuki bilseler bu ne kadar normal dışı bir zayıflama, ne kadar sorunlu bir süreç benim için. Evet, zayıflamayı isteyen bendim ama bu kadar da zayıflayabileceğimi zannetmiyordum.
Annem ayaklanmış, odaya giren doktorla konuşuyordu. Bir süre konuştular ve annem dışarı çıktı. Hala buraya gelme sebebimin ne kadar saçma olduğunu düşünüyordum. Elindeki dosyaları masanın üstüne koydu ve tam yanıma gelecekken odanın köşesindeki dolaba ilerledi. Karşımdaki sandalyeye oturduğunda dizinin üstüne koyduğu bir defterle elinde bir kalem vardı. Orta yaşlı fakat güzel görünen bir kadındı. Beyaz gömleğiyle kot eteği ona hoş bir hava katmıştı.
''Merhaba, İmge. Ben Derya.'' Gülümsediğinde yüzünde çıkan gamzelerini inceledim ve başımı cama doğru çevirdim. Hiçbir şey istemiyordum ben, sadece buradan gitmek ve sıkıntılarımın azalmasını istiyordum.
''Biraz sohbet edelim mi? Sen başını çevirirsen sana yardımcı olamam.'' Gözlerimi devirme dürtümü bastırdım ve derin bir nefes aldım. Derdime bir çare bulamazsın ki doktor. Sen ne yapabilirsin ki? Benim hayatım bir reçeteye yazılan ilaçlarla düzelecek bir şey değil.
''Şimdi seninle bir abla kardeş gibi konuşalım. Merak etme burada konuştuklarımız sadece burada kalacak. Tabii ki sen istediğin sürece. Şimdi, derin bir nefes al ve bana şu ana kadar ki yaşadıklarını anlat ki sana yardım edebileyim.''
Anlatmalı mıydım? Belki de evet. Yaşadıklarımı benden başka kimseler bilmezdi. Daha çok ben yaşar ve ben üzülürdüm. Ama nedense içimde bu kadına karşı bir şeyler oluşmuştu. Sanki yıllardır beni anlamasını beklediğim kişi karşımda duruyordu. Gözlerimi kapattım ve derin bir iç çektim.
Bana meraklı gözlerle bakan kadının gözlerine baktım ve konuşmak için dudaklarımı araladım.
''Ben...Bundan üç yıl öncesinde çok kilolu bir kızdım.''
''Kaç kiloydun, boyun kaçtı? Biliyor musun?'' Biliyor muydum?
''Sanırım, seksen dokuz kilo, doksan civarıydım ve 1.67 boyundayım. Ama şimdi elli dört kiloyum.''
Defterine bir şeyler yazdı ve bana devam etmemi beklercesine baktı .''Herkes ama herkes beni kilolu diye çağırıyordu. Ailemle bir yemeğe gittiğimde etrafımızdaki herkes bana acırcasına bakıyordu. Bazı bakışlar beni eziyordu çünkü gerçekten benden iğreniyorlar gibilerdi. Bir süre sonra tüm kıyafetlerim olmamaya, hiçbir yere sığmamaya başlamıştım. Bu...Gerçekten utanç vericiydi. Ama beni en çok üzense annemin sözleriydi.''
Başını not tuttuğu defterinden kaldırdı ve bana baktı. ''Annenin sözleri mi? Ne diyor ki annen sana?'' diye sorduğunda dudaklarımı kemirdim. ''Annem sürekli benden nefret ettiğini söylüyordu. Benden utanıyordu. Uykularımından ter içinde uyanıyordum. Gecenin bir yarısı yatağımda oturup ağladığımı hatırlıyorum ben. Kendimi odama kapattığım o günleri biliyorum.''
Gözlerime dolan yaşları kırpıştırarak geriye ittim. Geçmişi düşünmek bile beni yoruyordu. Kalbimi sanki bir kağıt gibi buruşturup fırlatmışlardı. Kendimi bir an kimsesiz hissetmiştim.
''Peki nasıl bu hale geldin? Bana çok kilolu olduğunu söylüyordun?''
İşte asıl o anlar beni yakan kavuran anlardı. İlk defa intihar etmeyi bile düşündüğüm zamanlardı o anlar. Sadece geçmişi hatırlayacağımı biliyordum ama sanki o anları tekrardan yaşıyormuş gibi hissediyordum.
'' Ben...'' Derin bir nefes aldım ve başımı yere eğdim. ''O zamanlar kusmaya başlamıştım. Hiçbir şeyi düşünmemiştim, sadece kusmak istemiştim. Belki rahatlardım ve insanların görüntülerini kirletmezdim. Temizlenmiş olurdum.'' Başını salladı ve defterine birkaç şey daha yazdı. ''Peki sonrasında neler oldu?''
Ensemi kaşıdım ve gözlerimi tekrardan psikiyatristime çevirdim. ''Daha sonra bu olayı birçok kere denedim ve bu böylece devam etti. Yani gün geçtikçe daha çok kustum, kustum ve kustum. Bir süre sonra kendiliğinden olmaya başladı. Ben hiçbir şey yapmıyordum oysaki. Sadece ağlıyordum .İstemiyordum kusmayı, işte o zaman kendimi şişman halimle kabullenmiştim. Ama artık çok geçti, bunu biliyordum. Daha sonra kusmalarım o kadar fazla artmıştı ki kusma bende fobi haline geldi. Televizyon bile izlerken kusarım diye korkuyordum. Ben bıktım bu duygudan. Lütfen...Yardım edin.''
Sonlara doğru kısılan sesime yüzümü buruşturdum. Kadın defterinin kapağını kapattı ve bana döndü. ''İmge,sen Bulimia Nervosa hastası olmuşsun ve ayrıca bu süreçte emetofobi dediğimiz bir durumla karşı karşıya kalmışsın.''
Gözlerini kırpıştırdı ve benim şaşkın yüz ifademe bakarak yanıma geldi. ''Dişlerine bakabilir miyim?'' Dişlerime mi bakacaktı? Neden ki? Hem bu psikiyatristin ne işi vardı dişle, onla bunla şunla?
''Evet, yani yeme bozukluluğuna bağlı olarak Anoreksiya, Bulimia Nervosa hastalığı olmuş. Sürekli kusmaya bağlı olan bir durum bu. Diş minelerinde çürümeler var.'' Dizimdeki elimi avuçlarının arasına aldı parmaklarımın arka kısmını inceledi. ''Sürekli elini boğazına takmakla birlikte parmağının arkasında nasırlar oluşmuş. Emetofobiye gelirsek; bir çeşit fobilerden birisi. Kusma fobisi. Tedavi sürecine başlamamız gerekiyor, bunu ailenle daha detaylı bir şekilde konuşacağım. Ama senden şunu bilmeni istiyorum. Bu ciddi bir durum. Hatta sandığından, tahmin ettiğinden de ciddi. Bu rahatsızlığı çoğu gençte görebiliyoruz, yetişkinlerde bile görüyoruz. Üzülerek söylemeliyim ki sonu ölümle bile sonuçlanabilen çok ciddi bir durum bu. Bu yüzden erkenden bir adım atarak bundan kurtulamaya başlamalıyız.''
Ölüm mü? Benim basit bir gençlik hatam ölüme mi mal olacaktı? Hayatıma... Göğüs kafesim daralmaya başlayınca gözlerimi kırpıştırdım ve derin bir nefes aldım. Canımın acıması normal miydi? Çünkü daha yirmi bir yaşımda ölecektim. Hem de basit bir hatanın doğurduğu sonuçlar yüzünden.
Sağ tarafımdaki sehpada duran vazoyu aldım ve bağırarak yere fırlattım. O parçalanırken benim kalbim de parçalanıyordu sanki. Onun yenisini alabilirlerdi fakat kalbiminkini asla! Gözlerimden akan yaşları sildim ve boğazım yırtılırcasına bağırdım. ''Hayır,bu olamaz. Ben ölemem. Ne demek tedavisi yok. HA?! Ne diyorsun sen be!'' Hıçkırarak ağlamaya başladığımda gözlerimi sıkıca kapattım. Nereden bilecektim ben bunları yaşayacağımı, nereden bilecektim bu kadar üzüleceğimi?
''İmge! Sakinleş. Tedavisi var tabii ki! '' Odaya birkaç hemşire ve annem girince doktorum araya girdi. Kollarımı arkamdan sıkıca tuttular ve hareket etmemi engellediler. Kollarımı hareket ettirerek ellerinden kurtulmaya çalıştım ama nafile. Bırakmıyorlardı. Daha ne uğraşıyorsunuz ki, zaten gideceğim. Kurtulacaksınız benden.
''Ben ölmek istemiyorum.'' Annem elleriyle ağzını kapatmış koltukta oturuyordu. Sanki ağlamasını önlemek istiyordu. Boşuna uğraşma anneciğim nasıl olsa o biricik kızın, ölecek. Kollarınızdan kayıp gidecekti bir gün.
''Yeter artık, bırakın beni !'' Ne kadar bağırsam da bir fayda etmeyeceğini bildiğimden sakinleşmeye çalıştım.
''İmge, dur. Tedavi var, ama bu çok zor bir süreç. BU durumdan kurtulmak istediğini biliyorum bu yüzden bu tedavi sürecini bunu uygulamak zorundayız. Seni yeni açtığımız kliniğe göndereceğim. Tamam mı? Orada tedavini olup geleceksin. Sana söz veriyorum, geri döneceksin.'' dedi ve ellerimi tuttu.
Gözyaşlarımı sildim ve gözlerimi kırpıştırdım. Gidip, geri gelecektim. Hepsi bu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tedavi
ChickLitHastalıklı bir kız,yıllardır bundan habersiz yaşıyordu.Kilosu gençliğinde onun en büyük sorunu olmuştu ve artık hayatından nefret eder hale gelmişti. ***** Yine yüzüm bembeyaz olmuş bir biçimde tuvaletten çıktım.Elimi dipleri ıslanmış saçlarımın ara...