2.BÖLÜM

893 60 1
                                    

EYLEMDEN::
-Anlık patlamayla üzerime kapanan askeri fark ettim. Bir süre üzerimde kapanık bekledi. Garip ve küçük bi acı hissettim ama patlamanın verdiği şokla öylece donakaldım. Asker üstümden kalktı.
Fethi: İyi misin?
Eylem: İyiyim sanırım. A-acıyor!
-----------------------
FETHİDEN::
-Kızın öyle demesiyle üzerine baktım.
Kolundaki küçük cam parçasını fark ettim. Küçük bişeydi. Hızlıca etrafıma baktım. Bombanın patladığı yere kontrollü bi şekilde yaklaştım. Yerde  üç polis gördüm. Malesef şehit olmuşlardı.
Fethi: Vatan sağolsun!
-O sırada gelen ambulansları fark ettim. Yerdeki yaralıları taşıyorlardı. Hemen gazeteci kızın yanına koştum.
Fethi: Kalabilecek misin? Çok küçük bir yaran var. Baktıralım.
Eylem: Tamam.
-Gazeteciyi kolundan tuttum. Ayağa kalkıp birkaç adım attım. Ambulansın birine yaklaşırken bayıldı. Hemen tuttum gazeteciyi. Ambulansa doğru taşıdığım sırada baygın suratına baktım. Aslında güzel, saf ve iyi kalpli bi kıza benziyordu. Ama konumuz şimdi bu değil. Sağlık görevlileri kucağımdaki gazetecyi alıp hastaneye götürdüler.
----------------------
-O SIRADA KARABAYIR DA... -
Erdem Yarbay olanları duyup time haber verdi. Yavuz, Mücahit ve Aşık'ı yanına çağırdı.
Yavuz: Buyrun komutanım.
Erdem: Gelen haberlere göre meydanda bi patlama olmuş. Siz üçünüz gidip bir bakın.
Mücahit: Bizim Avcı'da orda komutanım.
Yavuz: Ne diyosun oğlum sen?!
Mücahit: Avcı meydandaki kütüphaneye gidicekti komutanım. Bize öyle söyledi.
Yavuz: O zaman hemen gidelim.
Erdem: Bizede haber verin Yavuz.
Yavuz Tamam komutanım.
------------------------
FETHİDEN::
-Ordaki sağlık görevlilerine yardım ediyordum. Yaralıları taşıdığım sırada Yavuz komutanımın sesini duydum. Beni görüp yanıma geldiler.
Yavuz: Avcı. Burda patlama olmuş. Sen iyi misin?
Fethi: Malesef üç şehit polisimiz var.
Mücahit: Vatan sağolsun.
Yavuz: Aşık sen benle gel. Burda tam ne olmuş öğrenmeye çalışalım.
-O sırada uzaktan bi cisim fark ettim. Kızın elinden aldığım fotoğraf makinesiydi bu. Hemen koşup aldım.
Fethi: Kahretsin. Kırılmış.
Mücahit: N'oldu Avcı?
Fethi: Kızın kamerası kırılmış oğlum ya. Tamir edilebilir mi ki acaba?!
Mücahit: Ne kızı ne kamerası oğlum?! Hem baksana resmen parçalara ayrılmış. Sen şu kız meselesini anlat bana!
Fethi: Uzun hikaye Keşanlı. Anlatırım sonra.
-Ordaki işimiz bitince tabura döndük. Erdem Yarbay bizi harekat merkezinde bekliyordu. Hemen hazırlanıp gittik.
Erdem: Nasılsınız beyler.
Yavuz İyiyiz komutanım.
Erdem: Lafı uzatmadan konuya girelim. Yarın sabah erkenden sınır yakınlarındaki bi köye gidiceksiniz.
Bi grup terör örgütünün ele geçirdiği bi köy. Ordaki insanlar köylerini terk edince örgütte orayı silah deposu olarak kullanmış. Ateş bize tam kordinatları göndericek. Ne yapacağınızı biliyorsunuz. Allah yardımcınız olsun.
"SAOL"
-------------------------
-Odada oturmuş elimde dört-beş parça olan kameraya baktım. Küçük bi çocuk gibi elime alıp birleştirmeye çalışıyordum. Kameranın içindeki hafıza kartı bolümüne baktım. Boştu. Ne biçim bi gazeteci bu ya. Aslında bu kamera bana baya tanıdık gelmişti. Çünkü aynısından bende de vardı. Canım sıkılırsa bişeyler çekerim diye yanıma almıştım. Madem kamerayı kırdım bunu telafi etmeliydim. Çaylak yanıma geldi.
Çaylak: Abi n'apıyosun burda?
Fethi: Hiç. Öyle oturuyorum.
Çaylak: Bu kamera kimin abi?
Fethi: Bi gazetecinin.
Çaylak: Kız mı erkek mi?
Fethi: N'apıcan oğlum kız mı erkek mi?
Çaylak: Anladım ben anladım. Kesin kız. Bu kadar tepki verdiğine göre...
-Çaylak imalı imalı yanımdan uzaklaşmaya başladı.
Çaylak: Kızma abi ya! Yenge de gözümüz yok. Dünya ahiret bacımız.
-Çaylak hemen yanımdan kaçıp gitti.
Fethi: Ne diyon lan sen!? Gel lan buraya! Bak çaylak maylak demem. Bitiririm seni!!!
-Kime söylüyosak. Kamera parçalarını toplayıp odama geçtim. Parçaları çekmeceye atıp kendi kameramı çıkardım. Kızı bulursam veririm artık.  Yatağa uzanıp uyudum.
----------------------------
-Sabahın erken saatleriydi. Güneş yeni yeni doğmaya başlamıştı. Hazırlanmış helikoptere doğru ilerliyorduk. O sırada taburdan Kemal beni çağırdı.
Kemal: Komutanım! Sizi arayan bi gazeteci var.
Fethi: Tamam geliyorum.
-Karşımda gördüğüm kişi gazeteci kızdı. Yanına gittim.
Eylem: Selam.
Fethi: Selam. Sen nasıl bildin burda olduğumu?
Eylem: Askerim demiştin. Karabayırdaki tek taburda burası. Burda olduğunu tahmin ettim.
Fethi: Doğru tahmin etmişsin.
Eylem: Ş-şey ben teşekkür etmek için gelmiştim aslında. Hayatımı kurtardın resmen.
Fethi: Ne demek. Benim görevim buydu.
Eylem: Bide kameram sendeydi. Onu almam gerek. Malum gazeteciyim. Lazım oluyor.
Fethi: Şey ya... Patlama olduğu sırada elimden düşüp parçalanmış.
Eylem: Hadi yaaa!
Fethi: Ama bunu telafi edicem. Sana bi kamera borcum var. Şimdi göreve gitmeliyim. Sonra halletsek olur mu?
Eylem: Olur. Imm görüşürüz o zaman.
Fethi: Görüşürüz.
-Gazeteci yanımdan ayrıldı. Arkadan gelen sesleri duydum. Karabatak ve Çaylak bizi taklit ediyorlardı.
(İnce kız sesiyle)
Ateş: Ne kadar cesur ve yakışıklısın Avcıcığım. Seninle gurur duyuyorum kahramanım. Mucuk mucuk!
Çaylak: Sende çok güzelsin gazeteci. Hadi evlenelim.
Fethi: N'ağıyonuz lan siz. Bak gebertirim sizi ha!
Ateş: Hemen kızma oğlum iki makara yapıyoruz.
-Yavuz komutanım bizi duyup seslendi.
Yavuz: Dalganız bittiyse gidebilir miyiz artık?!
Ateş: Pardon komutanım!
-Gören helikoptere bindik. Operasyona hazırdık. Ve helikopter kalktı.
...

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin