-39- Sevginin Gücü

3.7K 161 49
                                    

Sevgi. Sadakat. Saygı. Güven. Bi ilişkiyi ayakta tutan bunlar mıydı? Peki ya bi ilişkiyi ne bitirirdi? Bir kadın ve bir erkek, eğer gerçekten birbirlerini seviyorlarsa ne olursa olsun birlikte kalmayı başarırlar. Sevenlerde hata yapar, zaten herkes hata yapar, bunu hepimiz biliyoruz. Ama seven insan sevdiğinden vazgeçmez. Bunları geçelim. Bunlar bizimle alakalı değildi ki. Bizde seviyorduk birbirimizi. Sevgi saygı vardı güven vardı. Kötü bişe yoktu. Peki neden sürekli sallantıdaydık? İçimizde neden hep korku vardı? Kalbimin derinliklerine sakladığım o korku şimdi gözlerimdeydi.

Ameliyathanenin önünde dizlerimin üstüne çökmüş o korkuyla kapıya bakıyordum. Sallantıdaydık. Ve bunu biz yapmamıştık. Bize bir şey olmasının sebebi biz değildik. Onu her şeyden çok seviyordum. Eminim, o da beni seviyordu. Ama neden böyle olmuştu? Biz yanlış bişey mi yapmıştık? Neden mutlu olamamıştık? Neden Egemen ameliyattaydı ve neden ben burda ağlıyordum?

Tüm soruların tek bir cevabı vardı: Dolunay. Eğer Egemen'e bir şey olursa... düşünmek bile istemiyorum ama olursa... Dolunay'ı kendi ellerimle öldürürdüm. Bu aşk beni katile dönüştürse de içim bi gram acımazdı.

"Dayanamıyorum" dedim, başımı ellerimin arasına alarak. Gözlerimden yaşlar süzülüyor, diz kapaklarım sızlıyordu. Beni kaldırmaya çalışan hemşire "Hanımefendi? Ne olur gelin şöyle oturun" diyerek bekleme alanını gösterdi, tahminimce.

"Dayanamıyorum" diye bağırdım saçımı çekiştirerek. Başımda öyle bi ağrı vardı ki, canım yanıyordu. Kulağımda geçmeyen bi çınlama, kalbimde dayanılmaz bir acı vardı.

"Yardım edin, Merve Hanım?" diye seslendi, yanımdaki hemşire. Merve kimdi? Ben Egemen'in yanında olmak istiyordum.

"Bırakın beni" diyordum ama yerimden bile kıpırdayamıyordum. Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu. Koluma giren iğneyle "Ne oluyor?" diyerek başımı yanımdaki hemşireye çevirdim.

"Sakinleşmeniz için hanımefendi" dedi ve gözlerim yavaşça kapandı.

⚫️⚫️⚫️

Gözlerim açıktı. Rahatsız bir yatakta tavanı izliyordum. Kıpırdayamıyordum. Felç geçirmiş gibiydim. Ayık değil gibiydim. Beynimde karıncalanmalar vardı. Kalbim sıkışıyor ama doğrulup derin bi nefes alamıyordum. Göz pınarlarım da ağzım gibi kurumuştu. Ama ben su içmek değil, Egemen'i görmek istiyordum. Bana ne vermişlerdi bilmiyordum, ama bu şey beni şarhoşa çevirmişti. Uyanık mıydım onu bile anlayamıyordum.

Dudaklarımı kıpırdattım. Dilimle ıslattım. Gözlerimi kırptım. Nefes alışverişlerim hızlanmaya karıncalanmalar çoğalmaya başlamıştı. Birden sıçrayarak doğrulup "Anne!" diye bağırdım. Oturur pozisyonda başımı ellerimin arasına alıp "Anne" diye ağlamaya başladım. Kapı açılmış, tanımadığım insanlar odaya dolmuştu.

"Anne, Egemen ölmesin!" diye ağladım.

Birileri kollarımdan tuttu, beni yatırmaya çalıştılar ve başardılar da. Kendimi yine tavanı izlerken buldum. Tabi daha bulanık. Birisi gözlerimi siliyor, birisi sakinleşmemi söylüyordu. Sustum ama hala gözyaşlarım akıyordu.

"O iyi olacak mı?" diye sordum. Ama yüzlerine bile bakamıyordum. Gözlerimi tavandan ayıramıyordum.

"Dinlenmeye ihtiyacın var" dedi, yetişkin erkek sesi.

"Ona ihtiyacım var" diye bağırdım, tekrar doğrulurken. Az önceki adama döndüm. Kaşları çatık bi şekilde bana bakıyordu.

"O iyi olacak mı?" diye sordum, berbat bi sesle.

"Üzgünüm bilmiyorum. Ama bunu öğrenmek için önce kendine gelmelisin. Egemen Bey hala ameliyatta" dediğinde "Ben zaten kendimdeyim" diye bağırdım.

BAĞIMLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin