Multi : Mayıs
Bölüm şarkısı : Bruno Mars - GrenadeSoğuk. Ve sessiz... Esintisini üzerime bırakan rüzgar montuma daha çok sarılmama neden olurken yandaki mermere yaslanarak doğruldum. Kalbimdeki sızıyı gözlerimi sımsıkı kapatarak yok saymaya çalışıyordum ama olmuyordu. Bir türlü huzurlu bi uyku çekemiyordum ve bu kesinlikle mezarlıkta uyumamla alakalı değildi.
Gözümü açtığımda akan bir damla yaşı durdurmak için çabalamadım. O bana 'ağlama' demiyordu ki, ağlamayayım. 'Kelimelerle içini boşaltamıyorsun o zaman gözyaşlarınla boşalt' demişti. Dişlerimi birbirine sımsıkı bastırırken iç geçirdim. Anne ve babamın mezarına baktığımda farklı bi manzara göremedim. Onlara kalkın demiştim ama kalkmamışlardı. Halbuki kalkamayacaklarını biliyordum. Ama yine de onlardan bunu istemeden edemiyordum. Onlara ihtiyacım vardı.
Yeni doğan güneş üzerimi aydınlatırken başımı ovaladım. Öyle çok ağrıyordu ki nasıl ayağa kalkacaktım bilemiyordum. Ama kalkmalıydım. Burada daha fazla kalamazdım. Eve gidip depresyona da giremezdim. Gidip Egemen'i bulmalıydım. Ondan af dilemeli kendimi açıklamaya çalışmalıydım. Kesinlikle onunla konuşmalıydım. Onsuz yapamazdım, beni terketmesine izin veremezdim. Daha yeni başlamışken bitemezdi.
Seslice ağlamaya başlarken ellerimle yüzümü kapattım. Bitemez! Bitemez! Bitemezdi! Ona aşık olmuştum. Beni böyle bırakıp gidemezdi!
"Hey sen?!" diyen bi ses duyduğumda yavaşça ellerimi çekip yüzüme doğru bakan üniformalı adama baktım. Ne yapacağımı bilemez bi şekilde yüzüne bakarken "Burada, bu saatte ne arıyorsun?" diye sordu. Gece boyunca kontrole çıkmıştı, onu farketmiştim. Ama o beni farketmemişti.
"Ben..." diye mırıldandım. Artık yalan istemiyordum.
"Anne ve babamın yanına gelmek istedim" dediğimde bi bana birde mezarlıklara baktı.
Pos bıyıklı adam "Seni tanıyorum" dediğinde doğrulup ayağa kalktım ve üzerimi temizledim. Sonuçta burada sadece ikimiz vardık ve beni tanıdığı ona güvenmem gerektiği anlamına gelmiyordu.
"Dinle! Bu saatte buralar boş, ve pek tekin değil. Şimdi git, öğle vakti gelebilirsin" dediğinde yürüme yoluna doğru döndüm.
Birkaç adım atmıştım ki tekrar "Hey!" demesiyle duraksadım ama ona dönmedim. Bi bu eksikti. Karışmasaydı olmuyor muydu?
"Bi taksi çağırmamı ya da polisi aramamı ister misin? Pek iyi görünmüyorsun" diyen sesini duyduğumda ona döndüm. Biraz iğrenmiş gibi bakıyordu. Tamam baya bi ağlamıştım, üstüm başımda çamur içindeydi ama yine de iğrenilecek durumda değildim.
"Gerek yok. Teşekkür ederim" dedikten sonra anne ve babamın mezarına son kez bakıp onlara içimden elveda ettim. Ama bi süre sonra geri gelecektim. Arkamı dönüp hızlı adımlarla ilerlemeye başladığımda resmen bileğim zonkluyordu. Ayağım iyileşmeden ne hallere düşmüştüm böyle?
Büyük mezarlık kapısından çıktıktan sonra anayola indim. Eve kadar nasıl yürüyecektim bilmiyordum. Ayrıca buralar hiç tekin değildi. Belkide cidden taksi çağırtmalıydım. Eve gidince Gazel'e ödetebilirdim. Ah! Gazel! Kim bilir beni nasıl merak etmişti? Elim montumun cebindeki telefona giderken arasam ne diyeceğimi düşündüm.
Egemen neden beni bıraktın? Bu ayakla eve nasıl gideceğimi hiç düşünmedin mi? Belki de daha kötülerini haketmiştim.
Gözlerimden yaşlar usul usul akarken karşıya geçiyordum ki, ağır bi fren sesi ve kornayla küçük çaplı şok yaşadım. Sesin geldiği yöne döndüğümde arabanın yaklaşık bir metre uzağımda olduğunu gördüm. Ne olsaydı sanki çarpsaydı? Ayakta durmak istemiyordum zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAĞIMLI
Novela JuvenilTAMAMLANDI 02.07.2021 #caradelevingne 1. 02.07.2021 #felixbujo 1. ❌Uyarı : Erkek karakter gerçekten öğretmen değildir. Yani öğretmen öğrenci hikayesi değildir. ⚫️⚫️⚫️ Kötü biriydim evet. Kimseyi sevemezdim, kimseye değer vermezdim; tabi önceden. On...