-7- Kriz

14.8K 464 47
                                    

Bölüm şarkısı - Alexander Cardinale - Made for you
Multi; Gözde-Egemen

Tepsiyi elime almamla elim yanarken yerimde zıplayarak yine tezgahın üzerine bıraktım. Ah, Egemen hocayla 5 dakika konuşabilmek için nelere katlanıyordum. Aslında bu 5 dakika için 5 gündür uğraşıyordum, partiden bu yana. Şimdi de poğaça yapmıştım. Tabi elimi de yakmıştım. Ama bu sefer buna değecekti. Yeterdi artık yokmuşum gibi davranması.

Bu sefer fırın eldivenini takıp tepsiyi fırından alıp tezgaha koydum. Bu fırın eldiveni ne de çok işe yarıyordu böyle. Spatulayı alıp poğaçaları çıkarıp 2 tabağa dizdim ve eldiveni elimden çıkardım.

Tabakların birini alıp üzerini kırmızı-siyah kareli, küçük bir örtüyle örttüm ve kapının yolunu tuttum. Anahtarı alırken de son ses olan müziğin sesini de kıstım. Aslında 5 dakikaya kalmaz gelecektim buna gerek yoktu. Belki de 10...

Anahtarı kot pantolonumun arka cebine atıp kapıyı çektim ve yan evin yolunu tuttum. İçimden de Allah'ım nolur evde olsun diye dualar ediyordum. Okuldan sonra eve geldiğini görmüştüm ama şimdi evde miydi bilmiyordum. Arabasını da garaja çektiğinden anlamam daha zordu. Umarım şirkette falan olmazdı.

Kapıya vardığımda üzerimdekilere baktım. Bol kırmızı tişörtüm ve açık renk kot pantolonumla sarı saçlarım uyum içindeydiler. Başımı kaldırdım ve zile bastım. Benimle konuşmak zorundaydı. Gerçekleri anlatmalıydı. Özür dilememe izin vermeliydi.
Kapının açılmasıyla elinde kumandayla duran siyah eşofmanlı ve siyah tişörtlü Egemen hocaya baktım. Yeşil gözlerine daha fazla kapılmadan konuşmaya başlamam gerekiyordu bence. Hatta hemen! Çünkü şuan kapıyı kapatıyordu!!

"Poğaça yapmıştım. Kokmuştur diye size de..." dedim ve sözümü kesen kapının kapanma sesi oldu.
Ah neden ayağımı arasına koymamıştım ki? O zaman kapatamazdı. Bir yüzüme kapı çarpmadığı kalmıştı zaten.

Tam kapıyı tekrar yumruklayacaktım ki kapı yavaşça açılmaya başladı.

Egemen hoca bana bakmadan "Poğaça mı?" diye sordu.

Ben "Hıhı" derken gözlerini bana çevirip "Sen mi yaptın?" diye sordu.

Bu sefer 'Hıhı' değilde sadece "Hı" diye bir ses çıkardım. Bana doğru yaklaşıp örtüyü tabağın üzerinden kaldırdı ve içine baktı. Sanki yalan söylüyorduk.

Bir bana bir poğaçalara bakıp örtüyü tamamen kaldırdı ve omzuma astı. Sonra da bana gülümsedi demek isterdim ama bilin ne yaptı?

Tabağı alıp içeri geçti ve kapıyı -yine- suratıma kapattı!

Onunla konuşmaya çalışırken bile sinirleniyordum. Peki konuşunca nasıl sakin kalacaktım allasen? Kapıyı yumruklasam çıkıp beni yumruklar mıydı acaba? Nazikçe vursam açar mıydı? Sonuçta sadece onunla konuşmak için poğaça yapmıştım be. Bunu Yaman için bile yapmıyordum. Ama beyefendi iki kelime etmeme bile izin vermiyordu.

Dayanamayıp kapıyı yumruklamaya başladım. Hadi ama aç şu kapıyı. Hayatında hiç(!) küfretmemiş kıza küfrettirirdi bu adam. Kapıya daha sert darbeler indirirken elimin acımasını umursamıyordum. Derste 100 sayfa okumaya bile razıydım ya, yeterki konuşmama izin versindi. Yastığımı yine öpmezdim orası ayrı.

Gelen sesle ağzım 'o' şeklini alırken kaşlarım çatıldı. Adam müziğin sesini öyle bir açmıştı ki, tüm mahalle duyabilirdi ve tüm bu sesi benim kapıya vurmamı duymamak için mi açmıştı?

Kapıya yumruğumu daha sert geçirip diğer elimle de zile basılı tuttum. Ama müziğin sesinden zilin sesini ben bile duyamıyordum. Gitarla çalınan bazı yerlerinde yavaş olan ama bazı yerlerinde de başka bir tarza kaçan bir şarkıydı. Güzeldi ama şuan sadece sinirlerimi bozmaya yarıyordu. Başka zaman olsa oturup dinleyebilirdim bile.

BAĞIMLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin