Dirseğim şakağına değmeden sadece sayiseler önce bir silah patladı.
Zeyd?
O an dünya durdu. Kimse kıpırdamadı. Kimse ne olduğunu anlamadı.
Sonra birileri bağırmaya başladı. Bir çığlık. Tekrar tekrar bir isim.
Artık dünya dönüyordu ama ben duruyordum. Dünya etrafımda öylece dönüyordu. Yediği darbeyle yere yığılan adam. Bir an boşluğa düşmüş gibi etrafa baktım.
Diğerlerini bulmaya çalıştım. Silahın sesi hala kulağımda uğulduyordu. Ve bir yanık kokusu yayılmaya başladı etrafa.
Nefes almakta zorlanıyordum. Bağırışları sadece boğuk boğuk duyuyordum ama birine bir şey olmuştu.
Biri yaralandı.
Elim ayağım boşalınca olduğum yere dizlerim üstüne düştüm. Zeyd belirdi yanımda. Garip bir bulanıklık vardı kafamın içinde, bir türlü odaklanamıyordum.
Galiba adımı söylüyordu, dudaklarının kıpırdadığını gördüm ama kulağım onu duymuyordu.
Silah patlamıştı.
Bir silah patlamıştı.
"İyi misin?" diye sordum telaşla kolunu kavrayarak. Dengemi kaybettiğimde beni kucağına doğru çekti.
"İyi misin?" diye sordum tekrar ısrarla. Yüzüne bakmaya çalıştım. İyi görünüyordu. Ya diğerleri? "Herkes iyi mi?" diye sordum bu defa.
Niye cevap vermiyordu?
Suratıma sanki uzaydan düşmüşüm gibi bakıyordu. Bir eli elimi sıkıca kavramıştı ama diğer elinde kan vardı. Kanı gördüğümde doğrulmaya çalıştım.
Yaralanmış mıydı?
Yaralanmıştı.
Kan vardı ve silah bir patlamıştı.
Vurulmuş muydu?
Kafamı kaldırdığımda sol omzumdan koluma doğru bir acı yayıldı ve nefesim kesildi. Şaşkınlıkla kaşlarımı çattım.
Elimle sol göğsümün biraz üzerindeki, acının en yoğun olduğu noktaya dokunduğumda sıcak bir şeyler hissettim. Sonra elimi göz hizama kaldırdım.
Kırmızı.
Kan.
Benim kanım.
Yaralanan ben miyim?
"Ben vuruldum mu?" diye sordum titrek bir sesle. "Aptal," dedi eliyle saçımı kenara çekerek. "Aptal. Aptal. Aptal."
Sol yanımda bir şeyler alev almış gibi yanıyordu. Biraz önce bunun farkında bile olmamam gerçekten tuhaf.
Birileri bir şeyler bağırıyordu. Diğerleri başıma toplanmıştı ama gözüm ondan başkasını görmüyordu.
"Acıyor mu?" dedi korkarak adeta. Acıyor mu? "Bbiraz..." diye fısıldadım titrekçe.
Yalana bak.
Biraz.
Dişlerimi birbirine bastırdım. Neden nefes alamıyordum? Boğuluyormuşum gibi bir his beni paniğin eşiğine getirmişti.
"Gerçekmiş," dedim saçma sapan. Kendi kendime dikkatimi dağıtmaya çalışıyordum.
Nefes alamıyordum. Nefes almaya ihtiyacım vardı. Tanrım canım acıyor.
Ben galiba boğuluyordum.
"Ne?" diye sordu anlamayarak. "Sssilah..." diyebildim. Galiba ne dediğimi anlamıyordu. Önemli değil. Ben de zaten ne dediğimin çok farkında değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arıza tespit
RomanceGümüş rengindeki gözleri beni ilgiyle süzerken, "Neden tamircilik?" diye bir soru yöneltti. Birkaç saniye ölçercesine beklentili bakışlarına karşılık verdikten sonra, "Seni zerre ilgilendirmez," dedim sadece. Zaten benden daha iyi bir cevap beklem...