"Ben sana..." diye başlanıp iyice bana doğru eğildi. Başımı hafifçe çevirdiğimde nefesini yanağımda hissettim. Kalbim deli gibi çarpıyordu.
"... sırılsıklam aşık oldum."
Sözlerini anlamaya çalışırken ufak bir, "Hı?" çıktı ağzımdan. Sonra hızla başımı geri ona çevirdim.
Ne demişti o?
Âşık?
Arkamdaki duvara yapışmıştım aramıza az da olsa mesafe koyabilmek için ama hala bana fazla yakındı. Ve ben sanki sağlıklı düşünemiyordum. Gözerimin içine içine bakarken, nefesi nefesime karışırken anlayamıyordum neler olduğunu.
Beynim durmuştu sanki. Sadece onun varlığını algılıyor, başka hiçbir şey düşünemiyordu. Kafamı salladım belli belirsiz.
Şakaydı değil mi bütün bunlar.
Hoşlanma ihtimali bile saçmalığın daniskasıyken, bana âşık olduğunu sanması gerçek dışı bir şeydi. Hayal dünyasından fırlamış yanlış anlaşılmalar. Bir kez daha salladım kafamı. Yok daha neler...
"Seni istiyorum. Benim olmanı istiyorum. Yanında olmak istiyorum. Her saat, her saniye sadece senin yanında olmak, seninle geçirmek istiyorum. Sana bu kadar yakın olup da, uzak kalmak canımı yakıyor. Bunları görüp de anlamayacak kadar aptal olman da öyle. Bana sen kimsin ki demen..."
Gözlerimi yumdum. 'Benim olmanı istiyorum' bu sözler kulağımda tekrar tekrar yankılandı. Gözlerimi açtığımda hiçbir şey değişmemişti. 'Benim olmanı istiyorum.'
"Tıpkı bugüne kadar istediğin diğer şeyler gibi mi? Hani hep isteyip de, sonunda aldığın şeyler. Zaten bütün bunlar sırf sen özür istiyorsun diye başlamadı mı?"
Sesimdeki hissizlik beni bile şaşırtmıştı. İçimdeki o kadar duygunun yoğunluğuna rağmen hiçbiri sesime yansımamıştı. Sadece ruhsuzluk vardı hem sesimde hem yüzümde. Belki de anlamadığım şeyleri göz ardı ettiğim içindir. Belki de zoru görünce kaçtığım için.
Bu benim baş edebileceğim bir şey değildi.
"Yapma. Hislerimi küçümseme," dedi umutsuzca. "Sen istediğini almaya alışmışsın, bu aşk falan değil ki, sadece hırs yaptın," diye devam ettiğimde en az ses tonum kadar ruhsuz bir şekilde güldü. "Hırs?" Konuşurken aramıza giren o azıcık mesafeyi kapattığında nefesim kesildi.
Kişisel alanıma giriyordu.
Düşünmemi engelliyordu.
Zaten karışık olan kafam daha da karışıyordu.
Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında saçlarından akan yağmur damlaları yüzüme damlıyordu. Ürperdim ama yağmurdan mı, yoksa bu yakınlığından mı bilmiyorum. "Hırsın ne olduğunu çok iyi biliyorum," derken nefesi tenime değiyordu.
Sesi cümlenin sonuna doğru alçalmıştı ama etkisi için aynı şeyi söyleyemem. "İnan bana hırsın ne olduğunu çok çok iyi biliyorum. Bu hırs falan değil. Bu kesinlikle aşk."
Son kelimeyi öyle bir fısıldamıştı ki, sanki duymaktan çok hissetmiştim. Durdum. Sustum. Düşündüm. Kafamı toparlamaya çalıştım ama söylendiği kadar kolay olmadığını anladım. Kesinlikle toparlanacak gibi değildi.
"Bence senin duyguların birbirine karıştı, o yüzden mantıklı düşünemiyorsun sen," dedim ne pahasına olursa olsun onu ikna etmem gerekiyormuş gibi.
"Alya beni delirtme. Duygularım çantaya atılan kulaklık mı da karışacak birbirine? Ben ne hissettiğimi gayet iyi biliyorum. Aşığım anladın mı? Sen ne yaparsan yap, ne söylersen söyle vazgeçmeyeceğim. A-şı-ğım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arıza tespit
RomanceGümüş rengindeki gözleri beni ilgiyle süzerken, "Neden tamircilik?" diye bir soru yöneltti. Birkaç saniye ölçercesine beklentili bakışlarına karşılık verdikten sonra, "Seni zerre ilgilendirmez," dedim sadece. Zaten benden daha iyi bir cevap beklem...