👉62. Kavga

10.6K 562 89
                                    

  "Tamam, sen çık hadi, ben de kilitleyip çıkacağım şimdi," derken kapıda bana bakan Selim'e gitmesi için işareti yaptım. Üzerimdeki tulumu çıkarıp etrafa iyice bir bakınarak önemli bir şey unutmadığımdan emin olunca kapıyı arkamdan kapadım ve kilitledim.

Dışarı çıkınca durdum biraz öyle kapının önünde. Gözlerimi kapatıp yüzümü gökyüzüne doğru kaldırdım. Birazdan batacak olan güneşin son ışınları bile içimi ısıtmaya yeterdi. Yüzümde hissettiğim güneş ışığıyla huzurlu bir sıcaklık yayıldı vücuduma.

Derin bir nefes alıp gözlerimi açtım. Tam evin kapısına yöneleceğim sırada hızla bir araba durdu tamirhanenin önüne.

Martin.

Kaşlarım çatıldı.

Zeyd?

Arabadan indiğinde sinirli olduğu her halinden belliydi. Büyük adımlarla yanıma yaklaştı ve, "Bir sorun mu var?" dememe kalmadan kolumdan tuttuğu gibi beni eve doğru ittirdi.

"Ne oluyor ya, ne yapıyorsun?" derken kolumu elinden çekmeye çalıştım. O sırada içeri girmiştik bile. "Yürü," diyerek beni merdivenlere doğru iterken, "Ya bir bırak kolumu, ne yapıyorsun?" diye söyleniyordum.

Merdivenleri çıkarken ne olduğunu anlamaya çalıştım. Kafayı mı yemişti? "Aç kapıyı aç." "Ne oluyor ya, delirdin mi sen?" "Delirdim. Aç şu kapıyı." Şaşkınlıkla ne tepki vereceğimi bile bilmiyordum.

Ben de ona kızıp merdivenlerden aşağı mı atmalıydım. Yoksa önce ne olduğunu anlamak mı daha mantıklıydı.

İkisi arasında gidip gelirken elimdeki anahtarı kapınca kapıyı açışını gram eksilmeyen şaşkınlığımla izledim öylece. Sonunda kapı açılıp içeri girdiğimizde kapı büyük bir gürültüyle çarparak kapanınca sıçradım.

Vücudumu ona doğru çevirip, "Senin derdin ne ya? Ne yapmaya çalışıyorsun. Ne bu tavırlar?" diye sorgularken telefonundan bir şeyler açıp ekranı bana doğru çevirdi. "Ne bu saçmalık?"

Ekrana doğru eğildim ne olduğuna bakmak, neden bu kadar kızdığını anlamak için. Sonra yapbozun parçaları yerine oturdu. Dişlerimi birbirine bastırıp gözlerimi ona çevirdiğimde bakışlarımda meydan okuma vardı biliyorum. Her ne kadar meydan okumak gibi bir niyetim olmasa da o şekilde baktığımı biliyorum.

"Kira," dedim gözlerimi onunkilerden ayırmadan. "Sen beni sınıyor musun?" Bir adım yaklaşınca bana doğru istemsizce sırtımı dikleştirdim. "İlk kez yatırmıyorum ben o kirayı. Neden büyütüyorsun ki bu kadar?"

"Bir daha yatırmayacaksın," deyince kaşlarımı kaldırdım. "Emredersin, tabi ne demek," dedim alayla. "Alya beni delirtme." Dişlerini birbirine bastırıp öfkeyle gözlerini kıstı. "Beni delirtme."

Alttan almam gerektiğini biliyordum. Biliyordum bilmesine ama...

"Delirme sen de. O benim tamirhanemin kirası. Ben o kirayı yıllardır ödüyorum. Şimdi neden sırf sen aldın diye ödemeyi bırakayım ki. Ben o düzeni kurabilmek için çaba harcadım, emek harcadım. Hiçbiri kendiliğinden olmadı, şimdi sakın benden kendiliğinden olmuş gibi davranmamı bekleme. O kadar basit değil."

Ağzını açtı bir şey söylemek ister gibi, sonra vazgeçip kapattı tekrar. Derin bir nefes aldı ve bekledi biraz. Sakin olmaya çalışıyordu. "Saçmaladığının farkına ne zaman varacaksın sen?" dedi sonra. Sesinde bastırılmış öfkeyi duyabiliyordum.

"Neden ben saçmalıyor oluyorum. Almasaydın, ben sahibine kirayı ödüyordum, almasaydın..."

"Belki de bir karar vermelisin önce. Sevgilim mi olmak istiyorsun yoksa kiracım mı?"

Arıza tespitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin