"Yuhh Alya bunlar ne?"
"Neyler?" diye sordum ona doğru dönerek. Jelibon dolabımı bakıyordu şaşkın şaşkın. "Şeker," dedim sanki gerçekten bilmediği için soruyormuş gibi.
"Görgüsüz müsün sen acaba? Niye doldurdun bu kadar?" Dolabı kapatıp yanındaki dolabı açınca bir abur cubur ve çikolatalarıma bir bana baktı. "Ne karıştırıyorsun dolaplarımı ya? Ayıp değil mi?" diye sordum onu izlerken.
"Sen karnını bunlarla mı doyuruyorsun? Bu evde hiç yararlı bir şey yok mu? Meyve? Sebze?" "Meyve? Ne ki o? Yeniyor mu?" diye dalga geçtiğimde, "Komik miydi sence?" deyip bana kötü kötü bakınca hemen şirince gülümsedim.
"Azcık," dedim elimle küçük bir işaret yaparak. "O yüzden azıcık gülmelisin bence..." "Fark ettiysen gülmedim." Ofladım. "Evet, fark ettim. İnsan bir gülmez mi sevgilisine ama..?"
Hiç etkilenmeyerek bakıyordu bana. Güldüm. "Tamam sustum. Ama sen de abartma yani, hepsini bir oturuşta yemiyorum ki sonuçta, arada sadece." "Abartıyor muyum? Ben şu dolabı açınca 'kıtlık mı geliyor acaba' diye düşündüm yani."
Yine güldüm. Biraz abartmış olabilirim ama elimin altında olsun diye, canım çekince bir dolap uzağımda felsefesi babında. "Sen bunları yiyerek nasıl yaptın o kasları acaba?"
Çok zor oldu be.
Zaten hastaneden beri doğru dürüst spor yapamamıştım. Eğer en baştan başlamam gerekirse çok kötü olurdu. Çarpık bir gülümsemeyle ukalaca baktım ona. Saçımı arkaya doğru savurup, "Yaparım ben," dedim havalı havalı.
Hiç etkilenmemişçesine tek kaşını kaldırdı. Sanki her gün kaslı kız görüyordu.
Bir dakika ya.
Görüyor muydu?
Ayh yok artık. Ne yapıyorum ben yine ya. Görmüyordur. Görüyorsa oyarım o gözlerini de.
"Ne oldu? Niye çatıldı o kaşlar yine?" Tartarcasına baktım şöyle bir ona. Görmüyordur. Nerede görecek. "Öyle bir şey düşünüyordum da."
"Neymiş bakalım o?" Şakacı çocuk. Şu düşündüğümü seninle paylaşacağımı da nereden çıkardın. Salak mıyım ben?
"Düşünmek kişisel bir eylemdir."
Gözlerini devirdi. "Hadi canım?" "O zaman bir önerim var." Başını eğdi yana doğru hafifçe. "Neymiş bakalım?" "Film açalım, orayı da biraz azaltalım madem çok olmuş o kadar." Sırıtarak ona baktığımda 'ben seninle ne yapacağım' der gibi kafasını iki yana salladı.
"Sen var ya sen, çok fenasın, nasıl da kendine bir pay çıkartıyorsun hemen."
"Kabul et bay mükemmel bence güzel fikirdi." "Aksini iddia etmedim zaten prenses." "O zaman şu dolapları karıştırmayı bırakıp yanıma gelmeye ne dersin?"
"Önce bir şey daha kontrol etmek istiyorum." Ben merakla ona bakarken buzdolabının altındaki buzluğa yöneldi. "Burası da tüm dondurma dolu değil mi?" Bir an şaşırdım. "Bir dakika ya, bu ilişkide zeki olan bendim, ne oluyor böyle, sen nereden bildin onu."
"Bilirim ben, sevgilimin neler sevdiğini biliyorum. Yaz kış mütemadiyen üşüsen de dondurma sevdiğini biliyorum." İstemsizce gülümsedim. Buzluğu hiç açmadan onayımla birlikte yanıma geldi. Yanlamasına kenarına oturduğum koltuğa oturup beni çekince arkaya doğru sırtüstü düştüm koltuğa.
Başım tam da kucağına düşmüştü. "Şu ani hareketleri yapmasan bana, hazırlıksın yakalanıyorum biliyorsun." Gülerek, "Biliyorum," deyip saçlarımı yüzümden yavaşça çektiğinde gözlerine baktım. Huzurlu yağmurlu gözlerine.
![](https://img.wattpad.com/cover/126862240-288-k11903.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arıza tespit
RomanceGümüş rengindeki gözleri beni ilgiyle süzerken, "Neden tamircilik?" diye bir soru yöneltti. Birkaç saniye ölçercesine beklentili bakışlarına karşılık verdikten sonra, "Seni zerre ilgilendirmez," dedim sadece. Zaten benden daha iyi bir cevap beklem...