Bu bölümü @sevde38e ithaf ediyorum. Benden sana doğum günü hediyesi olsun canım, nice senelere 🖤🖤🖤
*****
"Çok merak ettim ya. Acaba bana ne kadar tahammül edebileceksin," derken kayıtsızca arabasının şoför kapısını açıp, gözlerini benden ayırmadan direksiyonun arkasına oturdu. İrileşmiş gözlerle bir ona bir telefona bakıyordum.
"Sen. Hayatımda. Gördüğüm. En..." derken durakladım. Nasıl olurda aklıma hiç hakaret gelmez ya? Aslında birkaç tane okkalı küfür vardı ama ağzımı bozmaya değer mi muamma. Dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı ve baya eğleniyordu.
"Buraya bugün kimse gelmeyecek, yani yarına kadar kapıyı kimse açmaz. Söyleyeceklerinin hepsini şimdi söyleme, daha çok vaktimiz var," dedi ukalaca.
O kadar yaşarsan tabi.
"Ya sen hasta mısın? Sen ne tür bir manyaksın? Kapıyı ne diye kapatıyorsun? Ya telefonu niye..." Umutsuzca telefonun parçalarına baktım yine. Sanki zihin gücüyle onarabilecekmişim gibi.
"Ha bir ara o kâğıda da bakmanı öneririm. İlgini çekeceğinden eminim," dedi söylediklerime hiç aldırmadan. "Şu an ilgi odağım daha çok Çin işkence şekilleri." "Onları biliyorsundur bile diye düşünmüştüm." "Öğrenek çok şey var." Açılmayan kapının şoku yavaş yavaş geçerken aklıma yeniden tapu gelmişti. O tapuyu düşündükçe içimde bir şeyler sıkışıyordu. Canım acıyordu.
"Bu kapının elle açılma düğmesi falan yok mu?" diyerek kapıya gittim. Kapıyı iyice inceledim ama hiçbir yerinde başka bir düğme gözükmüyordu. "Öyle saçma şey olur mu ya, herkes kolayca girsin diye?" diye laf yetiştirdi arkamdan. "Elle açılma düğmesi iç tarafta olur zaten zeki," diye yapıştırdım ben de.
Kafamı buradan çıkmaya yormazsam tapuyu düşünecektim ve tapuyu düşünürsem her an ağlayabilirdim. Ya da kusabilirdim. Geri arka tarafa döndüğümde kafasını arkaya doğru yaslamış ve gözlerini yummuştu.
Ciddi mi ya?
Birazdan da uyursa şaşırmamak lazım. Yere oturup sırtımı duvara yasladım. Dizlerimi kendime doğru çekip kafamı üstüne koydum. Evi geçtim ama o tamirhane benim her şeyimdi. "Orada oturmamalısın," dediğini duyumsamazlıktan geldim. Yanımda karton bir kutu vardı. Oyalanmak için kutuyu açtım. İçinde daha küçük başka karton kutular vardı. Bir tanesini çıkardım. Koli bandıyla bantlanmıştı. Tornavidam olsa şimdi kolayca açardım. Tornavidayı da iyice sahiplenmiştim. Koli bandını tırnağımla kesmeye çalıştım.
"Ah," diye mırıldandım ve oflayarak parmağımı ağzıma soktum. Acımıştı ve koli bandı hala duruyordu. Tırnağımı ısırırken gözlerimi kaldırdım ve bana bakan gözleriyle buluştu. Parmağımı ağzımdan çıkardım ve ona kötü kötü baktım. "Ne bakıyorsun?" "Çok ses yapıyorsun uyuyamıyorum," dedi memnuniyetsizce. "Ah pardon paşam. Beni buraya kilitlemeseydin rahatça uyuyabilirdin," diye söylendim. Rahatlığı çok da umurumda olduğundan değil de.
Uğraşa uğrasa kutuyu açmıştım sonunda. İçinden de işe yarar bir şey çıksa bari, çikolata falan. Ama yok kutu deney tüpleriyle doluydu. Cam deney tüpleri. Bunların hepsi mi aynı acaba? Büyük kutudan bir kutu daha çıkardım. Birazda onu açmaya uğraştım. Sonuç yine hüsran. Bunda da çikolata yoktu. Yine aynı cam deney tüpleri vardı. Oflayarak arkama yaslandım.
Çikolata olmadan nasıl zaman geçerdi ki?
"Zaman geçirmeye çalışıyorsan daha ilginç fikirlerim var," dedi imali bir ses tonuyla sanki aklımı okumuşçasına. Kutudan bir deney tüpü alıp sinirle ona fırlattım. "Pislik!" diye bağırdım. "Atma onları cam onlar görmüyor musun?" dedi gülerek. İkinci bir tüpü daha attım, ayaklarının dibinde parçaladı. "Atmasana kızım! Birazdan arabam geçecek oradan." "Süpürürsün bir zahmet," dedim üçüncü deney tüpüyle birlikte. "Burada daha bir koli var, sözlerini ona göre tart," diye ekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arıza tespit
RomanceGümüş rengindeki gözleri beni ilgiyle süzerken, "Neden tamircilik?" diye bir soru yöneltti. Birkaç saniye ölçercesine beklentili bakışlarına karşılık verdikten sonra, "Seni zerre ilgilendirmez," dedim sadece. Zaten benden daha iyi bir cevap beklem...