👉63. Umut

9.7K 534 58
                                    

"Dur bir bağırttırma şu arabayı." Emre'nin gaza basmasıyla arabanın sürüş modunu tekrar normale aldım. Spor modunda daha çok ses çıkarıyordu doğal olarak.

"Alya?" dediğinde ses tonundan bile bir muziplik düşündüğünü anlayabiliyordum. Başımı salladım olumsuz anlamda. "Hayır Emre. Olmaz öyle şey. Sakın," dedim daha ne söyleyeceğini bile bilmediğim halde.

"Daha söylemedim ki..." dedi çocuk gibi dudağını büzerek. Sözlerini vurgulamak için gaz pedalına köküne kadar basınca araba yine bizi heyecanlandıran bir ses çıkardı. "Sadece bir tur ya, hadii..." dedi ardından ısrarla.

"Olmaz diyorum," derken sesim biraz önceki kadar kararlı değildi. "Saçmalama lan, çelme kızın aklını. Zaten dünden meyilli..." Emre bir kez daha gaza basınca sıkıntıyla inledim. Çeliyordu işte. Şu arabaya binip de tur atamamak gibi bir işkence var mıydı bu hayatta.

"Cidden bak çelme benim aklımı. Ben bela çeken bir insanım biliyorsun. Boşuna iş almayalım başımıza." Hamza kapımı açtı. "İn sende niye oturuyorsun içinde hala..." "Dur ya, az daha," derken yine arabanın özelliklerini karıştırmaya başlamıştım. Emre de hala ayağıyla gaz pedalına basıyordu arada hafif hafif.

"Kızım senin sevgilinin arabası da böyle bir şey değil mi zaten, niye şimdi bu görgüsüzlük?" Yüzümü buruşturdum. "O pislik sürdürmüyor bana," diye dert yandım somurtarak. Sevgilisinden pislik diye bahseden bir ben değilimdir inşallah.

Arabasına biraz fazla düşkündü kendisi. Her defasında bir sürü dil dokuyordum ama bir türlü direksiyon başına geçememiştim. Sonra ben tabi somurtuyordum falan ama ilkinden sonra bir işe yaramamıştı. Somurtmamdan hoşlanmaya mı başladı acaba?

Gıcık.

Pislik.

Tamam, sadece birazcık pislik...

Çok değil.

"Hayatta üç şeye karşı koyamıyorum biliyorsunuz. Bunun gibi arabalar, âşık olunası kitap karakterleri ve bitter çikolata," derken bu üçünü harmanlayıp kombinlediğim bir hayale daldım.

"Bir de bela unutma," diye ekledi Selim benim için. Sağ olsun. Büyük katkıda bulundu. Bela. Bela unutulur mu? Olmazsa olmazım o benim.

"Bir de ben," dedi bir ses kapı ağzından. Bize doğru yaklaşan Zeyd'i görünce elimle ağzımı kapattım. "Aha ben seni unuttum ya," dedim randevulaştığımızı hatırlayarak.

Selim tek kaşını kaldırdı. Hamza'nın gözleri kocaman oldu. Emre ise güldü, "Dört mü oldu yani?" Söylediğim şeyi algılamamla yüzümü buruşturdum. "Ya off öyle değil be." Kıs kıs gülen Emre'nin omzuna vurdum.

"Anlaştığımızı kast ediyordum," desem de bana imalı imalı bakmaya devam ediyordu. Göz devirip onu ittirdim. "İn ya şu arabadan." "Ya sadece bir tur diyorum." Gözerimi yumup kararlılıkla başımı salladım. "Olmaz."

Hayal kırıklığıyla iç geçirerek indi arabadan. Şapşal. Onu indirmiştim ama benim şahsen hiç inesim yoktu. Yataktan çıkarken zorlandığım kadar zorlanıyordum hiç süremeden inmekten.

Şu Martin'le kendime bir buluşma ayarlamak şart olmuştu. Acaba Zeyd'i nasıl ikna edebilirdim? Ya da boş ver iknayı falan, kim enerji harcayacak şimdi ona? Belki anahtarları kaçırabilirdim. Arabayı alıp kaçardım.

"Bu günün içinde inmeyi düşünüyor musun, yoksa ben yarın tekrar mı geleyim?" "Hı?" dedim ardından iç geçirdim. İyi iniyorum. Zaten hep beni sevdiklerimden ayırıyorsunuz...

Sonra bu kız niye sosyofobi. Sevmiyorum ben insanları. Beni sevdiğim şeylerden ayırıyorlar. Hepinizden nefret ediyorum insanlık!

Arabaya son kez söyle bir baktıktan sonra indim. "Gitmemi fırsat bilip dokunmayın arabaya, valla döverim," diye tehdit ettim.

Arıza tespitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin