"Hadi çık o arabanın altından ve düzgünce anlat şunu."
Emre'nin bakım tablasına attığı tekmeyle tısladım ve yere düşmekten son anda kurtulmanın etkisiyle, "Yürü git, oradan bana 12 numara anahtarı getir," dedim.
"Bak üçe kadar sayıyorum, oradan çıkmazsan, biz çıkartırız," diye tehdit etti Emre. Ee tabi ilk kez olmazdı. Bazen bu aletin tekerleklerini sökmeyi düşünmüyor değildim.
İç çektim ve bakım tablasını kaydırarak arabanın altından çıktım. "Hayır, neyi anlatacağım, zaten üç kez anlatmadım mı? Dördüncüye ne gerek?" Söylenerek bana uzattığı elini tuttum ve tablanın üzerinden kalktım.
Birkaç metre ilerden, bir diğer arabanın altından çıkan Ali, "Tabi ki var," diye atıldı. "Malum ağzından kerpetenle aldığımız için," diye ekledi Hamza, elindeki üç beş vidayı boş kutulardan birine bırakırken.
İttifak ha?
Hem de bana karşı?
Çiğ çiğ yerim ben sizi...
"İyi de zaten olanı anlattım, fazlası yok ki," dedim tekrar. Lavaboya doğru yürüyüp yağın çıkmayacağını bildiğim halde elimi sabunladım.
"Cidden aküyü yürüttün yani?" Israr eden Emre'ye kötü bir bakış attım. "Ve bensiz, aşk olsun Alya," deyip dudağını büzdü.
"Yani tabi yürütmek deyince farklı oldu şimdi. O an ihtiyacım oldu, almış olabilirim," dedim düşünceli bir şekilde. "Aah tabi pardon, yürütmek de ne demek, sadece ihtiyacın oldu," dedi Hamza dalga geçercesine. "Maceranın dibine vurdun ve beni çağırmadın!" diye kendi kendine konuşmaya devam ediyordu Emre o sırada.
Artık onu yok sayıp, "Fark etmez bile, garajında üç cici arabası daha vardır eminim. Oysa ben, ortada mı kalsaydım yani?" diye acındırdım kendimi. "İnanamıyorum ya," diyen yine Emre'ydi. Ellerini başına koymuş bütün kuzularını kurda kaptırmış çoban gibi dolaşıyordu garajda.
"Biz ne güne duruyoruz?" diye soran Hamza'ya baktım. "Ama sende her şeye bir çözüm bulma lütfen. Fakir edebiyatımı sabote ediyorsun," dedim ve gülüştük.
"Harbi başın belaya girmesin sonra?" diye sorunca düşündüm biraz. "Aman bir şey olmaz. Arabanın neden çalışmadığını anlamamıştır bile. Hem bir akü kaç lira sanki, alsın taksın." Omuz silktim.
"Bunu sen mi söylüyorsun?" Alaycı bakışlarına şirince gülümsedim ve ellerimi teslim olur gibi kaldırdım. "Sadece zenginden alıp fakire verdim. Robin Hood misali," dedim masumane bir şekilde.
"Sorun çıkarsa tanımam seni," dedi Hamza. "O sıkar biraz," diye tehdit etmeden edemedim. "Maaşlarınızı kim ödüyor bakıyım" dedim bir CEO edasıyla.
"Ben arkandayım, Alya Hood forever," diyen Emre'nin gazına geldim. "Soran olursa büyük büyük büyük dedesiydi dersiniz. Her şeyi insanlık için yaptı dersiniz."
Kalktım ve onlara bir reverans sergiledim. "Ve ben işimin başına," diye ekledim arabaya doğru ilerlerken.
*****
Tekrar dönüp de olaya baktığımda ufak bir huzursuzluk kaplamıştı içimi. O an dâhice bir fikir gibi gelmişti. Hatta intikam hiç de soğuk yenen bir yemek değilmiş diye geçirmiştim içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arıza tespit
RomanceGümüş rengindeki gözleri beni ilgiyle süzerken, "Neden tamircilik?" diye bir soru yöneltti. Birkaç saniye ölçercesine beklentili bakışlarına karşılık verdikten sonra, "Seni zerre ilgilendirmez," dedim sadece. Zaten benden daha iyi bir cevap beklem...