Akşam sekizde tamirhaneden çıktım. Çocukları erken göndermiştim. Bu manzarayı görmeleri hiç de hoş olmazdı. Arabada beni bekliyordu. O arabaya bineceğim için biraz heyecanlandım doğrusu.
Acaba onu tehdit etsem bana sürdürür müydü?
Bahsettiğimiz Zeyd Arkan, tabi ki de sürdürmez. Sevimsiz. Arabaya yaklaşıp kapıyı açtığımda, "Sakın oturayım deme!" dedi sert bir ses tonuyla. Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. Nolduu Arkan, hayal ettiğin gibi olmamış mı?
"Hangi akla hizmet onu giydin?" Üzerimdeki iş tulumuna baktım. En kirli olanı seçmiştim, birçok yerinde siyah yağ lekeleri vardı. "Ne var, ben bütün gün bunu giyiyorum," diyerek omuz silktim. Hayır yani bir tamirciyle yemeğe çıkmak isteyen sendin.
"Sen daha önce de mi o şeyle bindin benim arabama?" diye sordu inanamayarak. Abartma beybisi o zaman sadece motor kapağını açmıştım, oturmadım bile. "Kim bilir..." dedim ona pis pis sırıtarak. "Gittiğimiz yerde rezil mi olmak istiyorsun? Orta sınıf bir yerde bile giyilmez o. Sen Zeyd Arkan'la yemek yiyeceksin kızım," diye söylendi.
"Kızım ne ya?" diye mırıldandım. Sinir bozucu. "Ben rezil olsam ne yazar, kimse adımı sanımı bilmiyor ama tabi Zeyd Arkan yanında ne getirmiş demelerinden rahatsız olmazsın umarım." Ona şirince sırıttım, o ise gözlerini dikip bana öyle bir baktı ki, geri geri gitmemek için ayaklarımı sıkıca yere bastım. Ama bu kadar kızacak ne var Arkan'ciğim?
Elini saçlarına götürdü ve derin bir nefes aldı. Bir süre düşündü. Sonra birden muzip bir gülümsemeyle bana döndü ve bu hiç hayra alamet değildi. Yine ne yumurtlayacak bu adam? "Söylesene yakışıklı sen yemek yapmayı biliyor musun?"
Gözlerim irileşti ve hala tuttuğum arabanın kapısını bırakıp bir adım geriledim. "Aklından bile geçirme. Öyle bir şey asla olmayacak," dedim ona tehdit edercesine. Ama pek tınladığı sayılmaz. Arabadan indi. "Kapıyı kapat." "Ya dur tamam, çıkarıp geliyorum bekle," dedim aceleyle. Bu adam cidden manyaktı, ben galiba uğraşamayacaktım.
"Yok hayır, benim bu yeni fikir daha çok hoşuma gitti sanki," dedi sırıtarak. "Hayır Arkan, öyle bir şey olmayacak!" Kapıyı kapatmadan hızlı hızlı tamirhaneye gittim ve o gelmeden kapıyı açıp girdim ama tam kapıyı kapatacakken çıkageldi. Ayağını tam da klişe bir şekilde kapının arasına koydu.
Ya bu hangi ara arabanın etrafında dolanıp açık bıraktığım kapıyı kapatıp yetişmişti bana? "Seni evime asla almayacağım Arkan. Unut onu," dedim ve kapıyı ayağına doğru ittirdim. "Senin evinin benim evim olmasını istemiyorsan bence o kapının arkasından çekilmelisin." Şimdi bu adama hiçbir küfür laik olmazdı ki.
"Ayrıca, benim adım Zeyd yakışıklı, artık evine aldığın adama ismiyle hitap edebilirsin bence."
Yok abi, bu manyak beni hiç mi hiç takmıyor. Sanırsın ben burada Çince konuşuyorum. İçimden gerizekalliiii diye bağırmak geldi. "Bana bak seni şuracıkta boğarım. Kimsenin ruhu duymaz," diye tehdit ettim.
"Artık çekil şu kapının önünden, bütün akşam burada mı bekleyeceğim. Daha yemek yapacaksın ki bu konuda zaten çok güvencem yok. Zehirlenmem değil mii?" Muzip bir sırıtma yayıldı suratıma. "İşte bu günün altın fikriydi Arkan. Ben neden seni boğmaya uğraşayım ki, biraz fare zehri de işimi görür." "İstersen işini ben de görebilirim."
"O ayağını çek kapının arasından yoksa birazdan kapının bu tarafında kalacak!" Bu savurduğum kaçıncı tehdit ya? "Yavuz da şirketin dışında kalırsa yazık olur ama..." diye yapıştırdı hemen. Hiç altta kalma sen zaten.
Bir müddet ona kötü kötü baktım sonra derin bir nefes aldım. "Sen tam bir pisliksin. Peki, tamam ama herhangi bir terbiyesizliğinde bu oyun biter ona göre."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arıza tespit
Roman d'amourGümüş rengindeki gözleri beni ilgiyle süzerken, "Neden tamircilik?" diye bir soru yöneltti. Birkaç saniye ölçercesine beklentili bakışlarına karşılık verdikten sonra, "Seni zerre ilgilendirmez," dedim sadece. Zaten benden daha iyi bir cevap beklem...