👉3. Yüzleşme

26.7K 1.3K 87
                                    

Sinirlerime bir türlü hâkim olamıyordum. Bu ne kadar sinir bozucu bir adamdı ya. Oldu bir de ben senin ayağına gelcem. Alışmış elinin bir işaretiyle her şeye sahip olmaya.

Hayır sen kimsin ki beni ayağına çağırıyorsun. "Zeyd bey kim ya? Herkes bi Zeyd bey, Zeyd bey tutturmuş. Kim bu Zeyd bey?" diye haykırdım. Ve tam o an bir ses geldi arkamdan. "Zeyd bey benim!" Hızla arkamı döndüm ve orda duran kişiye baktım. Hafif yan durduğu için yüzünü seçemiyordum ve nedense bu sinirime dokunmuştu. Söylenerek ona doğru yaklaştım ve yüzünü daha iyi görmek için omzundan tutup çevirdim.

Ellerim bir an havada asılı kaldı, sonra iki yanıma düştü. Siyaha yakın koyu renk saçlar ve sinirle parlayan gümüş gözler fazlasıyla tanıdıktı.

Hele o kibirli bakışlar.

Üzerinde beyaz atleti olmamasına rağmen keskin yüz hatlarını tanımamak mümkün değildi. İşaret parmağımı ona doğru uzattım: "Beyaz atlet!" diye bağırdım tanımanın verdiği coşkuyla.

"Ne?" diye afalladı bir an.

"Her şeyi anladım da atlete kadar hangi ara geldiniz siz acaba?" derken Emre gözleri ikimizin arasında gelip gitti.

Biz birbirimize şaşkın şaşkın bakarken diğerleri hiçbir şey anlamamıştı tabi. Yüzündeki şaşkınlık yavaş yavaş silinirken yerini alaycı bakışları aldı. "Hayri amcanın kızı ha, tamirci kız?" Kızı üstüne basa basa söylemişti.

Tam bir şey söyleyecekken Emre aramıza girdi. "Şimdi," diye başladı. "Sen," deyip Zeyd'i gösterdi. "Zeyd Arkan. Yani Arkan Holding'in yeni başkanı. Ve sen...," deyip bana döndü, "Alya Yiğit, benimle aynı gün dogmana rağmen ablalık taslayan..."

Aniden tekrar Zeyd'e döndü, "Bu arada ben Emre, sizin gibi zenginleri her zaman sevmişimdir," deyip sırıttıktan sonra zorla elini sıktı.

"...İşin düştüğünde maaşınızdan keserim deyip kurtulan, sonuçlarını düşünmeden her şeye atlayan, bizleri hunharca kafein bağımlısı yapan. İşte bildiğimiz sıradan bir insan..."

"Gözlemlemeleriniz bitti mi mister Holmes?" dedim dişlerimi sıkarak.

Beni duymazdan gelip, "Birbirinizi tanıyorsunuz..." deyip çenesini ovuşturdu. "Hayri amca, beyaz atlet, garaj," diye sıralamaya başladı. Aklınca çok daha gizemli bir hava yaratmaya çalışıyordu. "Galiba seninle gelmediğim için artık pişman değilim. O garajda neler dönmüş arkadaş." Emre her zaman olduğu gibi yine kendi yorumunu katmıştı. Ona kötü bir bakış attım.

Sadece onun duyabileceği bir ses tonunda, "Bir şey döndüğü yok," dedim dişlerimi sıkarak. "Hem elin adamının yanında niye hayat hikâyemizi anlatıyorsun?"

"Daha üstün zekâna gelmemiştim bile," deyip havaya tırnak işareti yaptı. "Adam birazdan gözleriyle şimşek çaktırıp bizi çarpacak sen hala işin dalgasındasın." "Bana her gün Selim çarpıyor zaten, bundan nolacak," dedi geçistirircesine bir hareketle.

"Sizi duyabiliyorum." Artık sıkılmaya başlamış gibiydi.

Emre'yle tartışmayı bırakıp, "Atlet ne alaka?" dedim birden. "Üzerime cay dökülmüştü," dedi -şimdi anlıyorum- Zeyd Arkan.

"O garajda tam olarak ne oldu?" Soru Selim'den gelmişti ve bir an olduğum yerde çakılmıştım. Zeyd kapıdan girer girmez umursamayıp kendi işine dönmüştü. Ne zaman yanımıza geldiğini anlamamıştım bile. Mavi gözleriyle Zeyd'i süzerken gayet cool gözüküyordu. Aslanım benim!

"Evet?" diyen de Hamza oldu.

"Hop, yavaş," dedim sonra. Olay iyice Arap saçına dönmüştü. "Demek Zeyd Arkan sensin." Kafamı yana doğru eğdim ve onu ilgiyle süzdüm. The Zeyd Arkan. Evet beyaz atlet olmayınca kuşkusuz Arkan'dı. Omuzlarının dik duruşundan, mağrur bakışlarından ve kıyafetlerinden belliydi. Ben bunu nasıl anlamamıştım?

"Hm hm, şu aküsünü çaldığın Zeyd Arkan. Hani adamını darp ettiğin," dedi kibirli bir şekilde. "Ne aküymüş arkadaş..." diye mırıldandım. "Ama çalmak demiyoruz ona. Ayrıca geri de verdim yani..." Derin bir nefes aldım. Omzumun üstünden çocuklara baktım. Herkes ilgili bir şekilde olacakları bekliyordu. Bu kadar seyirciye gerek yoktu bence.

"Herkes işinin başına! Burası bende." dedim onlara. Sözlerimi 'sorun yok, hallediyorum' bakışıyla vurguladım. Birkaç saniye kimse kıpırdamadı. "Ee hadi. Söz dinlemeyenin maaşından keserim," diye ekledim. Ortam yeterince gergindi zaten. İstemeyerek de olsa dağıldılar. Olay çıkara çıkara öğretmiştim onlara sorunlarımı kendim halledebileceğimi, tabi kazandığım güven ve saygının da katkısı olmuştu buna. Birilerinin benim yerime konuşması ya da tartışmasından nefret ederdim. Hele de benim yerime kavga etmeleri. Bu konuda ne kadar hassas olduğumu iyi biliyorlardı. Emre'nin, "Tipik," dediğini duydum. Güzel. Şimdi şu Lord Arkan'ın icabına bakmalıydım.

Tekrar ona doğru döndüğümde bana iyice yaklaşmıştı. "Bu onları baya korkuttu sanki. Maaşları tam olarak neyi kapsıyor?" Sesindeki ima tekrar sinirlerimi zıplatmıştı. Ne diyordu bu?

"Haddini bil," diye uyardım. "Sen kiminle konuştuğunu anlamadın galiba daha." Aramızda çok boy farkı olmamasına rağmen -biraz fazla uzun olabilirim ben- bana tepeden bakıyordu. "Ben kiminle konuştuğumun gayet farkındayım veliaht Arkan. Ama sen değilsin. Ben senin çalışanın değilim. Benimle böyle konuşamazsın."

Öne doğru bir adım attı ve ben istemsizce geriledim. Galiba her an savaş çıkabilirdi. "Bana bir daha sakın veliaht deme." Sadece fısıldamıştı bunu ama galiba istediği etkiyi elde etmişti.

Fazlasıyla gerilmiştim. "Ayrıca bence ben senin patronunum." Güldüm. Evet, hiç komik değildi ama güldüm. "Yanlış. Ben Arkan holdingle çalışıyorum, Arkan holding için değil." Belki arada sadece minik bir fark vardı ama ben kendi işimin patronuydum.

Bana emir veremezdi.

Hele hakaret hiç edemezdi. Fazla etkilenmemişti. Daha çok eğleniyormuş gibi bakıyordu bana ve her an elimden bir kaza çıkabilirdi. "Ne istiyorsun?"

"Özür dilemeni."

Kaşlarımı kaldırdım -ne yapmalı, ben tekini kaldıramıyorum, ikisi birden kalkıyor hep-. "Komik çocuk..." dedim alayla.

"Eğer özür dilersen, konuyu burada kapatırım," Gayet ciddiydi.

"Hı, bekle dilerim."

Biraz daha yaklaştı ve bana doğru eğildi. "O zaman. Benden. Günah. Gitti. O özrü dileyeceksin. Bundan sonra belayım başına. Kork benden."

Gümüş gözlerini gözlerime kenetledi. Yağmurlu bir günde çakan şimşeklerin rengiydi ve şimşekler kadar öfkeliydi. Senden korkmuyorum Zeyd Arkan. Beni bunlarla korkutamazsın. Omzumu dikleştirdim.

"Elinden geleni ardına koyma," diye meydan okudum aynı kararlılıkla.

En fazla ne yapabilirdi ki?

Arıza tespitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin