"O zaman bana malzemeleri vermelisin ZeyZey."
"ZeyZey?" Şaşkınlığıyla birlikte şirince sırıttım. Başımı yana yatırıp ölçercesine baktım yüzüne. "Yakıştı bence." Tek kaşını kaldırdı. Ardından saçımdan bir tutam dolarken parmağına, "E tabi bana her şey yakışıyor," dedi o meşhur mağrur bakışlarını göndererek.
"Bak ya. Özgüven de tavan. Ama en çok ben yakışıyorum bence." Gülümsediğinde içimde bir şeylerin kıpırdadığını hissettim. Canıma kastın mı var sevgili, gülmesene öyle. "En çok sen yakışıyorsun prenses. En çok sen."
Kisa bir süre gözleri beni anin içine hapsetti. "Ne veriyim. Un?" dedi sonra tekrar konuya dönderek. "Ver tabi, un ver ama Harry Potter bile olsam sadece unla sana krep yapabileceğimi sanmıyorum."
"Evet, şey, yiyecek, Gamp'ın Temel Biçim Değiştirme Yasası'nın beş istisnasından biriydi değil mi?" Sözleri tanımam çok zamanımı almadı. Bir an şaşkınca baktım ona. "Hadi canım?" dedim. Biraz önce bana Harry Potter repliğiyle mi cevap vermişti?
Sonra gülümsedim. Galiba beni nasıl etkileyeceğini iyi biliyordu. "Okudun mu?" diye sordum mal mal sırıtarak. Başını aşağı yukarı salladı. Her sene yıl başına Harry Potter okuyup nostalji yapan biri olarak okumuş olması beni sevindirmişti.
"Nasıl aklında tutuyorsun ya? Son kitabı en az yedi kez okudum ama bu şekilde alıntılayamazdım." Bir kez daha fil hafızasını göstermişti. Bana bakakalınca sorarcasına kaşlarımı kaldırdım. "Ne?"
"Son kitabı yedi kez mi okudun?" En az. Aslında tam olarak kaç kez okuduğumu hatırlamıyorum. "Evet, en çok besinci ve sonuncu kitabı sevmiştim," derken kitapları düşünüyordum. "Yedi kez?" Onu yanlış duyduğunu ikna etmemi ister gibi bakıyordu bana.
Ne var ki bunda. Dünyada tek ben değilimdir herhalde defalarca okuyan.
"Sevdiğim kitapları tekrar tekrar okumayı seviyorum," dedim ona. "Neden ki? Ne olacağını biliyorsun zaten." Omuz silktim. "Her okuduğunda yeni bir şeyler buluyorsun. Daha önce farkına varmadığın detaylar. Bir de herkes senin gibi fil hafızali olmadığı için unutmuş oluyorsun. İnanır mısın her okuduğumda aynı şeylere heyecanlanıyorum."
Bir kitabı ikinciye okuduğumda ilk okuduğumdan daha çok zevk alıyorum diyebilirim. Küçük şeylere daha çok dikkat etmeye fırsatım oluyor, çünkü ilk defa okurken küçük şeylerin farkına varmadığımı anlamıştım. Büyük olayların arasında küçük detaylar kaynayıp gidiyordu.
"İnanırım. Peki aynı kitapları tekrar tekrar okumaktan yeni kitaplar okumaya fırsat kalıyor mu." "Hızlı bir okuyucuyumdur." "En sevdiğin kitap?" Yanağımı ısırıp başımı salladım iki yana. "Bunu cevaplayamam. Favorilerimin birini birinin önüne koyamıyorum. Hepsinin yeri ayrı. Liste uzun."
"Buna şaşırmadım, bir ara üstünden geçelim. E o zaman başka?" diye sorduğunda tam olarak ne yaptığımızı hatırladım. Dudağımı ısırdım düşünceli bir şekilde. "Un, süt, yumurta, yağ galiba. Dur tarife bakcam."
O saydıklarımı çıkarmaya başlarken ben de oturduğum yerden indim. Tekrar tezgâha yaslandım telefonumda krep tarifleri aratırken. Tanıdık tıkırtıyla kafamı kaldırdığımda yine yüzünde fotoğraf makinesi vardı.
"Ya," dedim şikâyet edercesine. "Mız mız misin sen biraz?" Fotoğraf makinesini masaya koyup bana doğru yaklaştı. "Ne münasebet." Biraz daha yaklaştı. Eliyle başparmağı ve işaret parmağı arasında az bir mesafe bırakan bir hareket yaptı. "Azıcık?"
Kafamı iki yana salladım. Sonra ben de aynı hareketi yaptım ama iki parmağımın arasında çok daha az mesafe bırakmıştım. "Belki minnacık sadece," dedim şirince. Telefonu tezgâha yanıma koydum. "Bir dakika. Sen şimdi benim fotoğrafımı çektin ya," dedim ben de ona doğru biraz yaklaşıp.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arıza tespit
عاطفيةGümüş rengindeki gözleri beni ilgiyle süzerken, "Neden tamircilik?" diye bir soru yöneltti. Birkaç saniye ölçercesine beklentili bakışlarına karşılık verdikten sonra, "Seni zerre ilgilendirmez," dedim sadece. Zaten benden daha iyi bir cevap beklem...