"Yavuz sen ne yaptın?" diye haykırırken iki elimi saçlarıma daldırdım neredeyse hepsini yolabilecek bir potansiyelle. Bu şokla öylece olduğum yerde dona mı kalsam yoksa ortalığı birbirine mi katsam karar veremedim bile. "Neden bu kadar abartıyorsun ki?" deyince gözlerimi hayretle belertip baktım Yavuz'a. Sonra saçmaladığını vurgulamak istercesine gözlerimi biraz daha büyümeye zorlayarak, "Abartıyor muyum? Abarttığımı mı düşünüyorsun?" diye sordum inanamayarak.
Onaylarcasına başını salladı aşağı yukarı. Elimi göğsüme koyup, "Ben?" dedim, "ben abartıyorum?" Ciğerlerime derin bir nefes çektim. "Ya sen var ya, cidden bazen..." diye başladım ama devam edecek kelimeleri bulamayınca ellerimi iki yana açarak gözlerimi gökyüzüne kaldırdım. Zaten artık söylediğim hiç bir kelime bir işe de yaramayacaktı.
Birkaç saniye durdum öylece. "Asistana mı verdin yani? Kendisi görmedi daha?" Yavuz yine başıyla beni onaylarken olduğum yerde bir ileri bir geri kıpırdanmaya başlamıştım zaten. Bu iş sinirlerimi bozmakla kalmayıp içime de bir sıkıntı düşürmüştü. "Ay yok ben dayanamayacağım," diyerek yola koyulduğumda, "Nereye?" diye bağırdı arkamdan. "O not yerine ulaşmadan imha etmeye!"
Yolda giderken hiç âdetim olmadığı halde bu işi nasıl çözeceğime dair bir plan yapmak için çok düşündüm ama aklıma birbirinden işe yaramaz fikirlerden başka hiçbir şey gelmeyince hedefime ulaştığımda hala tam olarak nasıl yapacağımı bilmiyorum. Ah be Yavuz, sen niye böyle şeyler yapıyorsun. Siz niye benim yerime düşünüyorsunuz. Sonuçta üstün zekâlı olan benim...
Tartışılır bir üstün zekâ dedim kendi kendime. Doğru dürüst bir plan bile yapamadan yine pattadak dalacaktım galiba. Zaten hep bu dalışlardan geliyor başıma ne geliyorsa, çember gibi birbirini kovalıyor sonra olaylar. Binaya girip artık benimseyebileceğim kadar tanıdık koridorlarda dolanırken geç kalmamış olduğumu umuyordum. Eğer o notu gördüyse gerçekten çok tuhaf bir durumla karşı karşıya kalabilirdim. Belki de çoktan gitmiştir. Yarın sabah gelmeye ben o notu çoktan yok etmiş olurdum. Ruhu bile duymazdı.
Asistanın masası göründüğünde geri geri gidip saklandım kendimi aksiyon filminde sanır gibi. En iyi ihtimalle gidip sorabilirdim ama not hala ondaysa bile bana verme ihtimali ne kadar olasıydı ki? Bir de en son geldiğimde olanlardan ötürü çok da iyi bir izlenim bırakmamıştım büyük ihtimalle onda. Saniyeler yavaş yavaş dakikaya dönüştüğünde yapabildiğim tek şey hala o köşede aptalca beklemek olmuştu.
Sonunda dank etti ve gidip sormanın burada mal mal beklemekten çok daha iyi bir fikir olduğuna karar verdim. Oturduğu yerden beni görebileceği yere bir adım atmış bulunuyordum ki hareketlenmesiyle tekrar saklanıverdim. Bu yaptığımı sorgulayacak vaktim bile olmadan asistan ortalıktan kayboldu. İstisnalar kaideyi bozmaz sözü bela çekenler için de geçerliymiş, galiba işim sandığımdan yaver gidecekti.
Sevinç çığlığı veya zafer dansına vakit harcamadan hemen masaya koştum. İkinci aşama, tipini bile hiç bilmediğim bir not kâğıdını aramaktı. Asistanın gitmesiyle bütün şansımı da harcamış bulunuyordum ki o kâğıt yığınını iki kere karıştırsam da not falan yoktu. "Lanet olsun," diye mırıldandım kendi kendime. Evet hala aksiyon filmi modunda olduğum da bir gerçekti. Eğildiğim masadan ümidimi kesip belimi dikleştirdiğimde ise odasının kapısına takıldı gözüm. Sade harflerle yazılmış 'Yönetim kurulu başkanı' yazısının altındaki ismi. Zeyd Arkan.
Bıkkınca nefesimi dışarı üflerken tedbirli adımlarla yaklaştım kapıya. Nolur, dedim kendi kendime, nolur nolur nolur içeride olmasın. Şu notu alayım ve def olup gideyim buradan. Lütfen bana bir daha karşıma çıkma diyen adam şu an bu kapının arkasında olmasın diye düşünürken sessiz ve yavaş bir biçimde kapıyı itip başımı minik aralıktan soktum. İçeride kimsenin olmadığını görünce o kadar sevindim ki telaşlı bir aceleyle hemen gireyim derken neredeyse içeri düşüyordum ama sorun yok, çünkü Zeyd Arkan orada değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arıza tespit
RomanceGümüş rengindeki gözleri beni ilgiyle süzerken, "Neden tamircilik?" diye bir soru yöneltti. Birkaç saniye ölçercesine beklentili bakışlarına karşılık verdikten sonra, "Seni zerre ilgilendirmez," dedim sadece. Zaten benden daha iyi bir cevap beklem...