---Birkaç gün önce---
Aşağı bilgisayar bölümüne indiğimde çalışanların garip bakışlarına maruz kaldım bir süre. Bu kata pek uğramadığım var sayıldığında bu gayet normal bir tepkiydi. Tabi konumum sayesinde hemen toparlanıp selamladılar ardından.
Başımla onaylayarak kimseye bir açıklama gereği duymadan odaların bulunduğu arka bolüme doğru yürüdüm. Katta diğer bölümlere kıyasen iki hatta üç kat daha fazla bilgisayar bulunduğu, ortalıktaki uğultu ve bilgisayarların yaydığı tipik tozumsu sıcaklıktan fark ediliyordu.
Ortadaki açık alanda yirmiye yakın bilgisayar ve her birinin başında bir çalışan vardı. Oradan geçerken kimisi belli ederek kimisi etmeyerek beni gözleriyle takip ettiler.
Bu çalışanlar ufak tefek uygulamalar ve maillerle uğraşıyordu ama daha önemlisi Technical Support dediğimiz görevleriydi. Teknik servis işte.
Çalışanlardan biri tam masasına dönerken karşı karşıya geldik. "İyi günler Zeyd bey, yardım edebileceğim bir şey var mı?" dediğinde başımı salladım. "Yavuz beyle görüşmem gereken bir konu var."
Açık alandan IT-çalışanlarının odalarının bulunduğu koridora geçtim. Önünden geçerken kapının yanındaki tabelalara bakıyordum. Doğruya doğru hangisinin kimin odası olduğunu bile bilmiyordum.
Bölüm şefi-Sistem yöneticisi/System administrator Fatih Bayrak.
Veritabani yöneticisi/database administrator İlhan Yılmaz
Ağ sistemleri yöneticisi/network administrator Cemil Erdem
Uygulama programcısı/application programmer Hakan Beril.
Ve sonunda aradığım kapıyı buldum.
Sistem analisti ve tasarımcısı/System analyst and system designer altında ise bilgi güvenliği uzmanı/security administrator.
Yani Yavuz.
Kapıyı vurup içeri girdiğimde beni görünce bir hayli şaşırdı ve eli hayretle önündeki klavyenin üzerinde asılı kaldı.
Masasında iki tane bilgisayar vardı ve olaya tamamen hâkim bir şekilde başında oturuyordu. Kaşları çatık bir şekilde bana bakakalınca masasının önündeki sandalyeye oturdum. "Sen..? Ne..?"
Odasına ilk kez geliyordum. Bölüm şefinin odasına bile gelmemiştim hiç. Aslında bana hitap şeklinin ne kadar yanlış olduğuna takılmam gerekirdi belki ama ben buraya patronu olarak gelmemiştim ve galiba buna takılmaya hakkım yoktu. Pat diye odasına gelerek onu afallatmıştım sonuçta.
"Yardımına ihtiyacım var," diyerek direk konuya girdiğimde başını yana doğru eğdi biraz. "Sistemle alakalı olmadığını varsayıyorum?" deyince sessiz kaldım bir süre. Çok zor bir varsayım değildi zaten.
"Lansman kutlamasından haberin var değil mi?" Başıyla onayladı. Bu aralar büyük gündemdi zaten. Herkesin haberi var. "Alya'yı oraya getirmeni istiyorum." Tek kaşını kaldırdı bu sözlerimle. "Pardon?"
"O kutlamaya katılmasını istiyorum." "Sebep?" Derin bir nefes alırken elimle saçımı karıştırdığımı fark edip elimi indirdim. Belli etmese de durumdan haberi vardı biliyorum.
Alya'yı fazla iyi tanıyordu fark etmemesi imkânsız. Ayrıca Alya'nın da konuştuğu tek kişiydi ki kafası karışıkken onun bile konuşmaya ihtiyacı olmuştur diye de düşünüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arıza tespit
Roman d'amourGümüş rengindeki gözleri beni ilgiyle süzerken, "Neden tamircilik?" diye bir soru yöneltti. Birkaç saniye ölçercesine beklentili bakışlarına karşılık verdikten sonra, "Seni zerre ilgilendirmez," dedim sadece. Zaten benden daha iyi bir cevap beklem...