Filiz Kocaman'ın bir cani olduğunu biliyor muydunuz? Evin içinde üstünden tüyler fışkıran ince topuklu terlikleriyle dolaşan manyak bir cani üstelik.
Filiz Kocaman genelde içindeki kötülüğü gizlemeyi iyi bilir. Öyle iyidir ki bu işte onun ne içten pazarlıklı, ne intikam delisi, ne kötü kalpli olduğuna daha önce şahit olduysanız bile içten samimi tavırlarına aldanıp eski kötü huylarını unutursunuz.
İşte tam da böyle anlarda Filiz Kocaman sizi gafil avlar. Düşmana sırtınızı dönmemeniz gerektiğini size hatırlatır. İyilik yapıp denize atmanız gerektiğini ve su içene yılanın bile dokunmayacağını da hatırlatır. Sonuncuyu neden hatırlatıyor bilmiyorum çamaşır suyu yüzünden beynim öldü galiba.
Şimdi tüm bu trajedinin sebebini merak ediyor olabilirsiniz. Dün pipisi olan uzaylı yaratıkla yaşadığımız gerginlikten sonra Ömer'i dövmeye çalışırken Filiz Kocaman evi bastı. Ömer mağdur ayağına yatıp kargaşdan sıyrıldı. Biscolata Arda olayla hiçbir ilgisi olmadığını, buralarda misafir olduğunu söyleyip evden koşarcasına kaçtı. Pipiboyu annesi alıp gitti ve geriye Filiz Kocaman'ın elinde acı çektirip işkence edebileceği tek bir kişi kaldı.
Ben, ben. Yağmur Kocaman.
Dertli gönüllerin ortağı. Uzayan günlerin bitmeyen acısı. Güneşli bir sabahın Adana'sı. İnstagram'ın spam seçeneği, platescinin yer minderi, ben. Yağmur!
Filiz Kocaman bana önce halıları ve duvarları sildirdi. Ağladım, haykırdım, bağırdım. Ama kimse yardıma gelmedi. Kimse sesimi duymadı. Kimse beni bu cani kadından kurtarmadı. Halıları silmekle yetinmeyecekti Filiz Kocaman. Duvarları da sildirecekti zavallı Yağmur'a. Kolları parçalanana kadar çalışacaktı Yağmur. Parmakları artık hareket etmeyene kadar pipiboyun evin her yerine attığı sidik bombalarını temizleyecekti. Çünkü mazlumdu Yağmur. El kadar bir yavruydu. Sesi çıkmıyordu ki zavallının. Analığı Filiz Kocaman onu ezip dururken evden kaçmayı düşündü ama nereye gidecekti? Kadim dostu Ömer Ömçük bile ona ihanet etmişken kime güvenebilirdi artık? Yakalanırsa iki katına çıkacak zulumden onu kim korurdu? Hayır, hayır... Babası bile inanmazdı ona. Filiz Kocaman süslü terlikleriyle babasını büyülemişti çünkü.
"Düzgün sil!"
Annem elindeki üzüm tabağını şakkırı şukkuru yerken arada egosunu tatmin etmek için böyle sataşıyor işte. Ama bu kadarı da fazla artık! "Anne yalayım mı duvarları daha ne kadar silecem ya yeter!" diye patlayıp bezimi sertçe kovaya atıyorum.
"Bana bebek bırakıp gidiyorsun bir de bakamadım diye kızıyorsun! Neye güvenip bıraktın o canavarı bana? Suçlu olan sensin be! Ölseydi o çocuk elimde ne olacaktı? Hayatımda çocuk tutmamışım attın kucağıma gittin! Ayrıca tek başıma mı yaptım ben bunları niye sadece ben ceza alıyorum? Hem çocuğu mutfağa hiç sokmadık niye mutfak duvarlarını siliyorum ben ya!" Sesim gittikçe yükselirken annem topuklu terliklerini bir bir üstüme atıyor ama müthiş manevralarla kurtuluyorum darbelerden. "Sen var ya canisin sen! Bahane buldun ev temizletiyosun bana derdin o senin. Ben kaç günlerdir kısır yemedim haberin var mı? İçtiğim sular yüzünden bir ayağım tuvalette, işemekten içim daralıyo bütün gün haberin var mı bundan. Ölüyorum anne haberin var mı! Ama tabii sen babası tarafından sana emanet edilen Yağmur Kocaman'a her bakımdan merhamet ve sevgi gösterilmesine şiddetli karşısın ama kusura bakma gülüm bendeki de can! Yeter be!" Annem ağzını açınca tüm gücümle, "Bağırma bana!" diye çemkirip mufaktan kaçıp kendimi odama kapatıyorum. Yatağıma gömülüp höyyküre höyküre iki saat ağlıyorum. Sesimi duysun diye o kadar çabalıyorum ki boğazlarım canımı yakmaya başlıyor. Yatakta debelenirken uyuya kalmış olmalıyım. Beni uyandıran Ömer'in işaret parmağı oluyor. Parmağını ritmik bir hareketle burunuma vurup dururken gözümü açıyorum. Yüzüne şöyle bir bakıp ayağımı karnıma çekiyorum ve Ömer'e doğru Allah ne verdiyse sallıyorum. Beklenmedik tekmem Ömer'in boşluğuna gelince hain dostum geriye savruluyor.
![](https://img.wattpad.com/cover/114140540-288-k571420.jpg)