"Bim Poşeti Katili"
Açlık yüzünden gelen histeri krizim Görkem ve Ömer'in ağzıma bir dilim börek tıkıştırmasıyla sonlandı. Açıkçası önce müthiç bir haz yaşadım. Sıcacık peynirli gül böreğinin tadı, kokusu aklımı başımdan aldı. Kafamın içinde şarkılar çalmaya başladı. Uzun zamandır mutsuz olan göbüşüm kıpırdanarak memnuniyetini dile getirdi ama sonra ne yaptığımı farkettim. Son iki hafta gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti gitti. Fettaniyelere baş kaldırmak için gururumu çiğneyerek ezeli düşmanıma sığınışım, reddettiğim ilk kısır tabağı, yiyemediğim o enfes çikolatalar. Çok özlediğim fırından yeni çıkmış beyaz ekmek (Tahıllı mahıllı esmer ekmekleri icat edene yazıklar olsun!) Yaz tatilinde herkes camış gibi uyurken sabahın körlerinde kalkıp koşuya çıkışıp, yapmaya zorlandığım egzersizler, ip atlamaktan kopan memelerim... Ve daha nicelerinin ağırlığı üstüme bindiğinde yediğim böreğin tadı tuzu kalmıyor damağımda. Üstelik bu kez ortada bahane edebileceğim bir bayram da yok. Suçlulukla yerimden doğrulup katillerime bakıyorum.
"O böreği yememe nasıl izin verirsin," diyorum Ömer'e hıçkırarak. Şovenist bir hıçkırık oluyor biraz ama olsun.
"Açım diye yerlere attın kendini Yağmur. Ne yapsaydım?"
"Salatalık verseydin mesela..."
"Kızım pastane burası. Nereden bulacaktım salatalığı?" Ömer'e kırgın bir bakış atıp Hülya Koçyiğit koşuşuyla pasta dolabımın arkasına geçiyorum. Darma dağın olmuş gibiyim. O börekten sonra bir daha asla eskiye dönemem artık...
"Selam, bana güzel bir çikolatalı pasta verir misin?" Uzaklardan gelen sese doğru döndüğümde bir çift bacakla karşılaşıyorum. Kafamı yavaşça kaldırdıkça, kollar, gövde ve uzaklarda bir kafa da görüyorum. Şaşkınlıkla, "Boyunuz kaç?" diye sorduğumda bu soruyu günde en az 15 kez cevaplıyormuş gibi bir tavırla, "219 cm" diyor. Voah. Öyle bir boy mu var?
Bakışlarımı fark edince gülerek, "Pasta," diyor. Ağzımı toparlayıp pasta dolabını açıyorum ve yüzüme vuran çikolata ve krema kokusuyla bu sefer de beynim dağılıyor. Elimi tutsalar kolum parçalanıyor doktor bey ben ölecek miyim?
Pastaver Vanilya'yı bilir misiniz? M.S 1032'de Pastasiya şehrinin en ünlü pasta şefiymiş. Dünyanın her yerinden onun pastasını yemeye gelirler, tariflerini ele geçirmeye çalışırlarmış. Kolestrol Şekeryasak isimli genç kimyagerse bu durumdan aşırı rahatsızmış çünkü Pastaver'in bir katil olduğuna inanıyormuş. Ona göre Pastaver'in pastaları büyülüymüş. Cazibeli bir zehirmiş. İnsanları yavaş yavaş hazin sona götüren korkunç ölüm makineleriymiş...
Kolestrol hayatını Pastaver Vaniya'nın foyasını ortaya çıkarmak için geçirirken bir gün birisinin çayına kattığı vanilya şurubu yüzünden ölmüş ve o günden beri Pastaver'in anısının olduğu her yerde insanlara musallat olurmuş.
Şimdi dolaptaki pastalara bakarken gözlerim yaşarıyor. Zaten bir dilim börek yedin diyorum kendime. Kimseler görmeden bir de pasta gömsen şurada ne olacak? "Yapma" diyor derinlerden gelen bir ses. "Pasta yeme. Zeytinyağı ye!"
"Pardon?"
"Pardon?" doğrulup müşteriyi görünce utanarak hemen kutulara uzanıyorum. "Ay pardon!"
"Çok mu yoruldun?" diye soruyor adam anlayışla.
"Hayat beni yordu be abi."
"Şimdiden böyle diyorsan 30 yaşında ne yapacaksın bakalım." Sevecen müşterileri seviyorum ya! Gelin de az insanlık görün manyak müşteriler!
![](https://img.wattpad.com/cover/114140540-288-k571420.jpg)