"Sevmeyi Beceremeyen Kız Sendromu"
Ertesi gün Görkem'i etkileme isteğiyle uyanıyorum. Bu amaca hizmet etmek için de çılgın bir şey yapıyorum tontiklerim. Alış verişe çıkıyorum! Annem bu isteğimi duyunca gözyaşlarına boğuluyor. Hemen beni mağazalara sürükleyip gördüğü tüm abiyeleri denetmeye çalışıyor bu yüzden onu bir kenara çekip sakinleştirmek için epey mücadele veriyorum.
Son iki ayda epey zayıfladım. Hala bir göbüşüm var ama daha ufak. Yapım itibariyle hala kollarım ve bacaklarım kalınlar. Yine de ayı gibi değil de, küçük yavrusu gibi görünüyorum artık. Bu yüzden bana vücudumu daha iyi gösterecek elbiseler bakıyoruz. Kısa şeyler bende hiç iyi durmuyor. Genelde dizlerimin altına kadar uzanan, dökümlü elbiseler deniyorum. Belden oturtmalı bir elbise üstüme olunca gözlerim biraz doluyor... Çünkü kısa süre öncesine kadar bu modeller beni bir balinaya çeviriyordu.
Annem bana siyah, üzerinde minik desenleri olan efil efil bir etek getiriyor. Düz beyaz bir tişörtün uçlarını eteğin içine sokup eteğin yüksek belini düzeltiyorum. Saçlarımı açıp omuzlarımdan aşağı saldıktan sonra anneme dönüyorum. İlk kez bu tarz kıyafetlerin içinde kendimi güzel ve mutlu hissederek etrafımda bir tur dönüp anneme şımarıkça göz kırpıyorum.
Filiz Kocaman kızının güzelliğini kaldıramayıp bir kez daha ağlamaya başlıyor.
Şimdi de üstümde aynı kıyafetler, ayağımda beyaz spor ayakkabılarım, elimde de piknik sepetimle milli parkın önünde Görkem'i bekliyorum.
Bu iş için epey hevesliyim. Heyecandan terleyip durduğum için enseme yapışan saçlarım bira rahatsız ediyor ama Görkem beni görmeden önce saçıma başıma ellememeye çalışıyorum. Uzun süre bekledikten sonra gelmeyeceğine dair endişelerim filizleniyor. Birkaç saat önce attığım mesaja cevap vermedi ama gelmeyeceğini hiç düşünmedim. Hala bana kızgın olacağını da pek düşünmedim aslında çünkü neden kızdığı hakkında bir fikrim yok.
Dudaklarımı kemirmeye başladığımda sinirleniyorum çünkü muhtemelen rujumu da yedim ve makyajımın doğal görünmesi için çok çabalamıştım. Çatık kaşlarımla başımı kaldırdığımda Görkem Uğursuz'un birkaç adım ötemde durmuş bana baktığını görüyorum. Bakış şekli biraz tuhaf görünüyor ve ben bunu üzerimdekileri beğenmediğine yoruyorum. Hayal kırıklığı piknik sepetini taşımaktan ağrıyan kollarım ve beklemenin öfkesiyle birleşince birden kendimi çok kızgın hissediyorum. Aramızdaki birkaç adımlık mesafeyi kapatıp sepeti Görkem'in göğsüne bastırıyorum. Refleksle sepeti tuttuğunda arkamı dönüp eve doğru hızlı hızlı yürüyorum.
"Yağmur!" Görkem seslenene kadar neredeyse on adım attım. İlk üç adımda seslenmen gerekirdi seni alçak mutant!
"Yağmur dursana!" Tabii ki durmuyorum. Arkamdan hızlı adımlarının sesi gelince ben de hızlanıyorum. "Niye sürekli peşinden koşmak zorundayım ki!" diye bağırıyor. "Bıktım saçmalıklarından!"
Onun için alışverişe çıktım ve bu bir saçmalık mı? Öfkeyle arkama döndüğümde sepeti yolun ortasına bırakmış, ters istikamete gittiğini görüyorum. İlerleyip sepeti aldıktan sonra içinden bir erik çıkarıp Görkem'i hedef alarak fırlatıyorum. Erik tam kafasına denk geliyor. Gol!
Görkem öfkeyle bana dönüyor. Onu dün haricinde hiç kızgın görmemiştim. Böyle öfkeliykense hiç görmemiştim.
"Delirdin mi sen?" diye soruyor.
"Ben zaten deliydim yeni mi anladın!" diye bağırıyorum ben de.
Eliyle yüzünü sıvazlayıp daha sakin bir sesle konuşmaya çalışıyor. "Beni buraya kafama erik atmak için mi çağırdın?"
![](https://img.wattpad.com/cover/114140540-288-k571420.jpg)