"Kukuletalı at sıçmığı"
Akşama doğru hep beraber bahçedeyiz. Görkem'in yüzüne bakmamaya çalışıyorum çünkü göz göze geldiğimiz anda yuvarlanarak gülmeye başlıyorum ve bu pek de estetik olmuyor. Malumunuz gobikim fışılamayı seven bir birey. Görkibok durumdan pek de memnun değil. Ben güldükçe daha çok surat asıyor."Eeh!"diye patlıyor Ömer birkez daha. "Ne haltlar yediğinizi söyleyecek misiniz artık."
"Böyle bişey nasıl anlatılır bilmiyorum ki!" diyor Görkem. "Ömer bu kız gerçekten akıl hastası. Tedavi görmesi lazım bunun."
"Kafanda bim poşetiyle arkamdan koşarken sen çok mu akıllıydın Görkibokcuğum?"
"Ne yaparken dedin?" diye araya giriyor Ömer ama ikimizde ona dönmüyoruz.
"Tanınmamaya çalışıyordum!" diyor Görkem hırsla.
"Ben ne yapıyordum sanıyorsun?" deyip tekrar gülmeye başlıyorum. Bu da uğursuz beyefendiyi iyice kızdırıyor. Sonunda onu kızdırabilmiş olmanın haklı mutluluğuyla doluyum. "Ömer bu salak var ya," diye lafa girince Görkibok şimşek gibi fırlayıp sallanan koltuğumun arkasında ışınlanıp eliyle ağzımı kapatıyor. Biraz çırpınıyorum, kurtulamayınca kıpırdamayı kesip heykel moduna alıyorum kendimi.
"Bak yine geliyorlar buna!" diyor Görkem Ömer'e. Kadim dostum Ömer Ömçük tuzsuz fıstık tabağını göğsüne koymuş yarı yatar halde karşımızdaki bahçe koltuğunda otururken, "Bırakma," diye talimat veriyor arkadaşına. "Sincap taklidi yapıyor. Bıraktığın an koşmaya başlar."
Görkem öğlen yaptığıma sonunda bir anlam veriyor ama bu hiçbir şeyi açıklamış değil. "Nasıl manyaklarsınız oğlum siz?" diye soruyor Ömer'e.
"Biri kendini sincap sanıyor diğeri de bunu normal karşılıyor. Allah'ım nereye düştüm ben?"
"Ben de her gün kendime bunu soruyorum," diye mırıldanıyor Ömer.
O sırada sevgilim bahçeye girince dirseğimi Görkibok'un karnına geçirip yan dönerek gerdiğim avucumu şaak diye alnına yapıştırıyorum ve, "Müsaadenle yavrum," deyip ayağa kalkıyorum. Görkibok hayatında ilk kez hor kullanıldı sanırım çünkü koltuğa yığılıyor. Hiç aldırmadan çikolatalı sufle kadar baştançıkarıcı olan Arda'ya doğru yürüyorum. Derken canım biskolata erkeğim telefonundan başını kaldırıyor ve beni görüyor. Heyecandan üç kilo vermediysem ne olayım.
"Selam!" diyorum minnoş pompik bir tavırla. Arda bana serseri bir tavırla göz kırpıp eğilerek Ömer'in tabağından fıstık almaya yelteniyor ama bu yanlış bir karardı aşkım.
Ömer Ömçük kasabamızın belalı kovboyudur. Büyükannesi fıstık kabilesinden bir kızılderilidir bu yüzden fıstıklarına karşı hassas davranabiliyor. Onlara dokunmadığın sürece iyi bir insandır ancak fıstığına el uzatırsan seni öldürmek zorunda kalır ve seni ben bile kurtaramam. Gudbay may lava.