"Biraz masum Biraz da çatlak
Çılgın Bedişim yok başka işim"
Işıl ışıl bir günden merhaba tontik kızlarım. Kuşların cıvıltısını duyuyor musunuz? Ben duymuyorum ama içimde bir şeylerin cıvıldadığına eminim. Her şeye gülesim, sürekli yuvarlanasım geliyor. Odamdaki aynanın karşısında şarkı söyleyip duruyorum. Aynaya karşı çeşitli rollere bürünüp küçük skeçler de oynuyorum arada. Mesela terk etmek zorunda olduğum birine duygusal açıklamalar yapıyorum ya da dünyanın en havalı ve popüler kızı olup reklam çekimine gidiyorum. Ya da dümdüz konuşuyorum... Öyle ortaya.
Eğer bunları yapan tek kişi bensem üzülen siz olmalısınız. Neler kaçırdığınızı bilmiyorsunuz.
Öğlen anacığımla salonda yayılmış otururken zilimiz çalıyor. Elimde kemirip durduğum salatalığımda kapıyı açtığımda sevgilim gibi bir şey olan beyefendiyi kapımda buluyorum.
Kapıyı bedenim arada kalacak şekilde çekip, "Ne istemiştiniz?" diyorum düz bir sesle.
Görkem gönülleri fetheden gülümsemesiyle konuştuğunda özürlü gibi davranarak yere çökmemek için epey çaba sarf ediyorum. "Anketörüm ben. Bir sorumu cevaplamanızı isteyecektim. Görkem Uğurlu'yu özlüyor musunuz?"
"Görkem Uğurlu diye birini tanımıyorum beyefendi. Lütfen gidin."
"Peki ya Uğursuz Gopçuk? Bu size bir şey hatırlatıyor mu?"
Ciddi kalmak isterdim ama kahkaha atmamam imkansız. "Gopçuk öyle kibarca söyleyebileceğin bir kelime değil. Nefret ederek söylemelisin."
Görkem sahte bir şokla ellerini yüreğine koyuyor. "Benden nefret mi ediyorsun."
İçimden taşan sevgiye engel olamıyorum tontiklerim. Göbüşüm aşağıdan çığlıklar atarak ona sarılmamı söylerken parmak uçlarıma yükselip Görkem'in yanaklarını tutarak sıkıştırıyorum. "Senden nefret edebilseydim bu halde mi olurdum dangoz herif." Bunu incecik, torununu seven bir nine gibi söylediğim için sevgilim gibi bir şey olan beyefendi ona yaptığım gibi yüzümü tutuyor. "Tam şu an kafanı ısırsam ne yapabilirsin ki Yağmur?"
"Kafa atarım bütün dişlerin kırılır, yakışıklı yüzüne benden başka bakacak kız kalmaz. Oha çok iyi plan." Görkem yüzümü bırakıp geriye kaçınca ona sayko bir hareketle öpücük gönderiyorum. "Ee sen niye geldin bebişim?"
"Her şeye katlanabilirim ama bana bebişim deme Yağmur. Lütfen."
"Ne diyeyim?"
Çatık kaşları gevşeyip kolunu kapının pervazına yaslayarak bana doğru eğiliyor. "Aşkım de, sevgilim de."
"E değilsin ki ama."
Bir an düşünür gibi yapıp doğruluyor. "Haklısın. Bisiklet sürmek ister misin?"
"Olur. Biraz bekle, geliyorum." Anneme Görkem'le bisiklet süreceğimizi söyleyip üzerime düzgün bir pantolon giyiyorum. Ömer'in bisikletini arka bahçedeki yerinden çalarken kahrolası köpeğimiz havlayıp ödümü kopardığı için hızlı hareket edip bisikleti yola çıkarıyorum. Görkem'le sahil boyunca, yarışarak birbirimize laf atarak bisiklet sürüyoruz. Bana çıkma teklifi etmiyor ve ikimiz de bu durumla dalga geçip duruyoruz. Şu saatten sonra bu teklifin sadece bir resmiyet, bir bildiri olacağı gayet açık. Aşkımızın adını koymak da diyebiliriz ama bunun için acele etmiyorum çünkü çok eğleniyorum. Böyle oyunlar için birazcık büyüdüğümüz düşünülebilir ama ben daha yeni 18 olacağım ve Görkem'de sadece 19 yaşında. Hala çocukça eğlenebileceğimiz ve bunu göstermekte sakınca görmediğimiz çok az zamanımız kalmışken şu anların tadını çıkarmaya kararlıyım.