"Deli Deliyi Görünce Sopasını Saklarmış"
Görkem Uğursuz'la paten kaymak, birlikte Gülçin'i uzaklaştırmak ve sonrasında eski günlerdeki gibi didişerek spor yapmak ona karşı olan gerginliğimi silip süpürdü tontiklerim. Ertesi güne tombul bir kuşun hafifliğiyle uyandım ve planımı yaptım. Kana susamış vampir Görkem Cullen'ı helalim yapacaktım. Aslında planım planımın olmamasıydı. Şöyle ki, her zamanki Yağmur olmaya karar verdim. Lafını esirgemeyen, çapkın, arsız, Arda Bisolata'ya yürüdüğüm gibi Görkem'e yürüyen bir Yağmur. Bunu en baştan yapmamı engelleyen şey çok uzun zaman boyunca ondan nefret ediyor gibi davranmamdı sanırım. Ama artık bir önemi yok çünkü evinizin delisi Yağmur Kocaman yoğun duygu geçişlerinin kafasını ezdi ve yuvaya geri döndü!
Duştan sonra tarayarak kuruttuğum saçlarımın hafif dalgalarını omuzlarımdan geriye atıp kafama babamın kep şapkamı takıyorum. Yeni aldığım açık mavi bahçıvan tulumu giyip içine kolları neredeyse dirseklere kadar gelen oversize kırmızı bir tişört giyip şapkamı ters çeviriyorum. Amacım vahşi güzel olmak. Vahşi kısmında sıkıntım yok ama güzelden tereddütlüyüm. Tulumumun rengi vücudumun kusurlarını ortaya çıkarıp beni epey kalın gösteriyor ama buna takılmıyorum çünkü Görkem'in beni giydiklerim için beğenecek biri olmadığını biliyorum. Ama ne için beğendiği hakkında da bir fikrim yok açıkçası. Allah'ın delisinin benden gerçekten hoşlandığına inanmam epey zaman aldı. Bir de nedenini sorgulayıp tekrar o kısır döngüye girmek istemiyorum.
Odamdan çıkıp anneme arkadaşlarımla olacağımı söylediğimde Fettan Fettaniye'nin üçüncü kuşaktan torunu Filiz Kocaman uğursuz kaşlarını kaldırıp bir zebani gibi önüme dikiliyor.
"Hangi arkadaşlar?"
"Ömer..."
Filiz Kocaman'ın hevesi kaçıyor. Kendini kanepesine atıp meyve tabağını kucağına alırken, "Ömer'le takıla takıla pipin çıkacak yakında göreceksin. Azcık kızlarla gez. Hadi onu yapmıyorsun oğlanlarla flört et. Ömer'e de yamayamam ki seni çocuğu oğlum gibi seviyorum. Arda'ya heveslenmiştim sonunda onunla da kanka oldun. Azcık dişiliğini kullan kızım. 10 yaşından sonra tuvalete götürmedim seni hiç. Büyürken bir yerlerinden çükün çıktıysa da saklıyorsan söyle ki biz de kendimizi hazırlayalım buna çocuğum. Nasılsa ortaya çıkacak saklanmaz böyle şeyler."
"Anne... haklısın. Sana söyleyemedim. Benim pipim var." Şapır şupur çiğnediği erikler boğazında kalıyor. Kadıncağız orada ölüm kalım savaşı verirken ben evden tüyüyorum. Hoplaya zıplaya seke seke Görkem Uğursuz'un evine kadar gittiğimde ailesinin çalışan insanlar olmasının verdiği rahatlıkla kapıyı patır kütür yumrukluyorum. Bir iki dakika sonra kapı açılıyor ve ortaya uyku sersemi, mahmur, dağınık ama acayip yakışıklı bir Görkem Cullen çıkıyor. Gözlerini ovuşturarak bana baktığında sabah ki olduğun gibi görün kararıma uyarak ellerimi göğsüme bastırıp "Ağğğğğğğğğ" diye bağırarak kapının pervazına dayanıyorum. "Evlen benimle!"
Görkem ebleh bir ifadeyle sırıtınca bu görüntü aklımı yitirmeme sebep olmasın diye yumruğumu mikrofon yapıp serenat yapmaya başlıyorum.
"Kalbimin orta yerinde bu nasıl bir cumhuriyet senin ki nasıl bir hakimiyet ben anlamadım, sustum sustum sonunda dayanamadım!" Mikrofonumu ona uzattığımda uyku mahmurluğunun verdiği gevşeklikle tüm hislerini belli ederek, keyifle bana eşlik ediyor. "Aşk mısın dert misin yoksa canına susamak mı senin ki?" İkimizin de sesi berbat ve bu şarkıyı daha da güzelleştiriyor tontiklerim.
Mikrofonumu çekip gözlerimi kocaman açıyorum. "Hepsi ben değil miyim sence de?"
"Kesinlikle öylesin." Görkem kafasını kapıya yaslayıp sersemliğinden kurtulmaya çalışıyor. "Niye dayandın yine kapıma?"