"Diyet ettim Allah rızası için zayıflamaya."
Neredeyse iki haftadır aç geziyorum. Birkaç gün sonra her şeyin kolaylaşacağını söyleyenler, zayıfladığımda motive olacağımı söyleyenler vardı ya? Allah sizi alsın yalancılar!Hiçbir şey kolaylaşmadı ve zayıflamadım. Üstelik bu hafta geçen haftakinden 200 gram fazla geldim!
Tamam, düğmelerim biraz rahatladı ama aç geziyorum lan ben! Haftalardır pasta yemedim, börek yemedim. İskender yemedim be! Ben! Yağmur Kocaman! Tüm bunların karşılığı 2 kilocuk muydu yani?
Kim ulan uykumda beni zorla yediren şerefsiz! Kesin Görkem Uğursuzdur bakın. Böyle yardımsever hareketler anlayışlı tavırlar sevecen olma çabaları falan hep yalan. Kesin bana yanlış spor falan yaptırıyor bu gopçuk. Artık pencerem açık uyumam. Görkem uğursuzu odama girip burnumdan hortumla yağ verdiğine dair ciddi şüphelerim var çünkü.
"Bana niye kızıyorsun? Ben mi aldırdım sana o kiloları?" Yanımda yürüyen gopçuğa ölüm gibi bir bakış atıyorum. Dudaklarını büzüp birkaç adım uzaklaşıyor.
"Ne bakıyorsun manyak gibi?"
"Gözlerden anlamayana yürekten altyazı geçemem!" Görkem tıs tıs gülüp bana yaklaşınca hemen geriye kaçıyorum. Bu ayı vücut çalışıyor diklenirim ama kaçacağım zamanı da bilirim. Artistliğin lüzumu yok.
"Sözlerini unutmak kolay... Peki ya gözlerini?" Benim gibi sayko bir sesle konuşunca gülecek gibi olsam da dilimi ısırıp tavrımı bozmuyorum.
"Gözlerimi unutamıyor musun Uğursuz?"
"Yoo," deyip omuz silkerek göz temasımızı kesince bu sefer sahiden gülüyorum. Geri zekalı lan bu.
Ben de birazcık geri zekalı olabilirim ama Görkem daha çok.
Ayısın Görkem. Gopçuksun. Sırtı kaşındıran tişörtün altındaki saç telisin. İnsan içindeyken çıkası tutup göğse batan sütyen demirisin.
"Çık git lan hayatımdan," diye bağırıyorum arkasından. Bana doğru dönüp geri geri yürüyerek konuşuyor.
"Ben senin hayatına girmedim Kocaman, sen benim hayatıma girdin."
"Bak bak laflara bak. Düşük bütçesi kanal 7 dizisi gibi konuşma karşımda ezerim kafanı senin yürü hadi! Zaten ne diye geldiysen benimle. Manyak." Aslında teknik olarak Görkem çocukluğumdan beri hayatımda ama 13 yaşımızdayken yandaki evden taşındıklarından beri onu görmezden geliyorum. Ömer'le kanka olmaları benim için işleri zorlaştırsa da Ömer zamanla kavga etmemizden bıkıp bizi bir araya getirmemek için stratejiler geliştirdi. Ben zayıflamaya karar verene kadar. Sonrasını biliyorsunuz. Ömer Ömçük beni başlık parası karşılığında Görkem zalımına verdi.
Ben kendi kendime söylenirken Görkem yol ayrımından dönüp, "Ben buradan gidiyorum," diyor.
"Nereden gidersen git!" diye bağırıp kilo verememiş olmamın acısını yaşamaya, kadim dostum Ömer'e gidiyorum. Süheyla Ponçik beni kapıda karşılayıp yüzümün halini görünce iç çekiyor. Sırtıma pat pat vurup "Vallahi zayıfladın kız," dese de ona inanamıyorum. Tartı bana hala şişman diyor Süheylacığım. Hem de İngilizce diyor kodumun gavuru.
Zorla adamın ağzını bozuyorsunuz yav.
"Ömer!"koridor boyunca haykırarak ilerleyip odaya pat diye dalınca Ömer elindeki pantolonu önüne tutuyor bağırarak.
"Yuh, ayı!"
Gözlerim gözlerine kitlenmiş elim kapı kolunda kalakalıyorum. Gözlerimi öyle bir açmışım ki şimdi yuvarlanıp gidecekler. "Kızım çıksana!" diye bir kez daha bağırınca ben de çığlık atıp kapıyı çarparak çıkıyorum. Arkamdan küfrediyor galiba. Şoktan ne dediğini anlayamadım. Hiçbir şey görmedim, yemin ederim. Yine de bu durum dedemi kakasını yaparken gördüğüm zamanı hatırlattı bana. Hayatımın en büyük travması falandı sanırım dedemi o halde görmek. Allah'ım ben bunları hak edecek ne yaptım ya? "Burgercilerde at eti falan mı yedim acaba? Helal kesim olmayan tavuk mu geçti boğazımdan? Niye böyle şeylere maruz kalıyorum ben?"