"Her diyetin sonu pişmanlıktır."
Son pişmanlık neye yarar, her şeyin sebebi var, olmadı yar...
Efkarlı bir Pazar sabahından merhaba kankiler. Şu an evimin salonunda babamla oturuyoruz. Babamın elinde elektronik bir sigara var. Yapay duman çıkaran saçma sapan bir şey. Akşam annemle kavga ettiler. Annem babamı salona attı. Babam da sabahın köründe bu şarkıyı açıp şekil olsun diye yapay sigarasını tüttürerek anneme göndermeler yapıyor. Annemin bir gıdım bile umurunda olduğunu sanmıyorum. Elinde bol çikolatalı bir ekmekle mutfağa oturmuş kendi annesiyle memleket dedikoduları yapıyor şu an.
Ben de iki gündür sabahları kalkıyorum, koşumu güzelce yapıp ip atlıyorum. Öğünlerimi düzgünce takip ediyorum. Şu an da elimde bir tabak marul var. Onları kemiriyorum mutsuz mutsuz. Mutsuzluğumun başka şeylerle ilgisi yok. Marul yiyen herkes mutsuzdur tamam mı?
Güne çok erken başladığım için annemlerin kahvaltı saati benim ara öğün saatim oluyor. Bu saatlerde kendimi odama kapatıyorum genelde ama şu an babama destek olmak için buradayım. İkimiz de dertliyiz bugün.
"Görüyorsun değil mi Yağmur? Senin çektiğin acı kimsenin umurunda olmuyor bu dünyada. Hep yalnızız hep."
"Biliyorum babacım. Bir de hep çelme takıyorlar yolumuzda ilerleyemeyelim diye. İki gündür hiç olmadığım kadar istikrarlıyım diyetimde baba fark ettin mi? Bana iradesiz diyenler utansın."
"Kimse Osman Kocaman'ın kızına iradesiz diyemez," diyor babam yapay sigarasını tüttürerek.
Anneme duyurmak için sesimi yükselterek, "Kimse Osman Kocaman'ı böyle harcayamaz da babam rahat ol," diyerek ona arka çıkıyorum. Çünkü kız evlatlar her zaman babalarını tutar.
"Öf! İçimi baydınız gıy gıy kapatın şunu!" diye cevap veriyor annem içeriden. Osman Kral karşılık olarak müziğin sesini daha çok açıyor.
Günler sessiz...
Mahsun sensiz...
Günler her zaman telaşlı...
Yanlış nerede aklım sende...
Aa yeter ama! Bu ne biçim şarkı ya insana kendini bok gibi hissettiriyor. Zaten kalbim hassas son günlerde her şeye içerliyorum. Baba sen bana laf mı çakıyorsun çaktırmadan? Annemin hiç umurunda değil çünkü bu göndermeler. Doğru söyle asıl hedef ben miyim?
Sen de mi kötü kalpli diyorsun bana yani hayırdır? Kötü sizsiniz tamam mı!
"Yağmur?"
"Ne!" elimdeki marul tabağını sehpaya sertçe vurunca babamın kaşları çatılıyor.
"Niye ağlıyorsun diyecektim vaz geçtim geber orda zırlaya zırlaya."
"Ağlamıyorum ki ben. İyi ki de ağlamıyorum yani böyle teselli ediyorsan ağlasaydım ne olurdu kim bilir."
"Babanla düzgün konuşmazsan böyle teselli alırsın işte." Bana arkasını dönüp pencereden uzaklara bakmaya devam ediyor. Ayaklarımı yere vura vura odama gidiyorum bende ne yapayım.
2 Gündür bir garibim. Canım hiç bir şey yapmak istemiyor. Koşularım haricinde pek kıpırdamıyorum olduğum yerden. Kimseyle konuşmuyorum hatta internete bile girmiyorum. Ömer arada beni kontrole gelip gidiyor.
Ama bir eksiklik hissi var üstümde kurtulamıyorum bir türlü. İçten içe bir şeyler fark edecek gibi oluyorum ama konduramıyorum kendime. Hala kalbime atılan iftirayı atlatmaya çalışıyorum bence. Benim pamuk kalbim bunu hak edecek ne yapmış olabilir ki sonuçta?