"-4"
Gerginim. Ezeli düşmanım bir adım uzağımda. Avuç içlerim terliyor. Şakaklarımdan süzülen ter damlalarım, sırtıma yapışan tişörtüm ve ensemi yakan saçlarımla olacakları bekliyorum. Bu odadan ya zaferle çıkacağım ya mağlubiyetle. Bu hafta sonu her şeyin sebebi olan kızın düğünü var. Hani şu 15 kilo verip evlenen, Mübeccel Karabatak'ın yeğeni olan hani... Ama benim zafer ya da mağlubiyetim işe başlarkenki hedeflerimle ilgili değil. Öyle olsaydı dün gece kendimi boğmam gerekirdi...
Düğüne kadar 38 beden olabilirim sanmıştım tontiklerim. Ama kimse bana bu işlerin ne kaddar zor olduğunu söylememişti. Körpecik bedenim hala bıngıldaklı olsa da ruhum artık pörsümüş bir salatalığa benziyor.
"Hadi Yağmur." Düşmanlarla sarılı odada bulunan tek dost yüze bakıyorum. Ömer Ömçük ağır çekimde başını sallıyor. Sesi kulaklarımda boğuk bir uğultudan ibaret. "Hııaaadiii Yııaağğmuuuııırrr"
Derin bir nefes çekiyorum. Sonra panikle geri veriyorum çünkü tartılacağım. Bir gıdım nefes bile 400 gram olarak yansıyor bu tartıya. Gözlerimi yumup tartının üstüne çıkıyorum. Bir kaç saniye sonra diyetisyenim Diyetnaz, "Harika. İnebilirsin tatlım," diyor. Hiç sevmiyorum bu kadını da ha. Beklentiyle Ömer'in yüzüne bakıyorum. Bana gülümsüyor. Görkem'e de göz ucuyla bakınca bana göz kırptığını görüyorum.
Bu kez nefesimi rahatça alıp Diyetnaz'a dönüyorum. Olumlu bir şey söylemezse nefesimi asla bırakmayacağım ve geberip gideceğim bu kısırına nane koyduğumun zalım dünyasından.
Kadın eline bir kağıt almış yazıyor da yazıyor. Beklerken öyle geriliyorum ki aklımda Brush Lee hareketleriyle Diyetnaz'ı pataklayıp kağıdı ona yedirdiğim sahneler oynatıyorum. Eğlenceli de oluyor doğrusu.
"Yağmurcum. 68 kilosun ancak bu iyi bir haber değil. Çünkü vücudundaki yağ oranı hala yüksek. Verdiğin kiloları kas ve su oranından vermişsin ve bu istemediğimiz bir şey. Yeterince su içmiyor musun?"
"İçiyorum! O kadar çok içiyorum ki gün içinde alttan üstten su taşırıyorum."
"Üstten nasıl taşırıyorsun?" diye soran Ömer'e içten bir bakışla cevap veriyorum.
"Burun deliklerimden akıyor."
"Ha, ben de bıyıkların terliyordur diye düşündüm." Görkem'le ikisi hewü hewü diye gülerken diyetisyenime, "Erkekleeer," diye mırıldanıp göz deviriyorum.
Yok bıyığım varmış yok kasım azmış falan hiç koymuyor bunlar bana şu an. Çünkü bir ayda nereyse 4 kilo verdim! Bir ayda 7 kilo umuduyla çıktığım bu yolda alışma sürecim o kadar acı geçti ki bırakın zayıflamayı kilo alacağım diye korkmuştum. Bu yüzden 4 kiloyu öpüp başıma koyacağım kimse kusura bakmasın. Evet hedeflerimin hiçbirine erişemedim ama olsun. Bugün olmaz yarın olur. Tünelin ucunda ışık var beyleer.
"Dinliyor musun Yağmurcum?"
"Efendim?" Diyetisyenim oflaya puflaya az önce söyledikleriini tekrar ediyor. Kadının sevimsizliği tansiyonumu düşürdü yemin ediyorum.
"Spora başlamanı öneriyorum. Tercihen Fitness. Doğru beslenmeyle kas oranını arttırıp yağ oranını aşağıya çekebiliriz."
"Hocam ben Fitnessa gitmem."
"Ama Yağmurcum-"
"Git-mem. Hiçbir insan gücü bunu sağlayamaz." Zayıflayayım diye geleceğimi yatırdım banka hesabına. Beni aç bıraktın ses etmedim. Kısırımla beni ayırdın içime attım, sustum. Ama orada dur. Artık dur!