"Şşşşt güzelim klibimde oynar mısın?"
İki gündür koşuya gitmiyorum, egzersiz de yapmıyorum. Hatta diyetimi de boşladım. Kendimi çok mutlu hissediyorum ve bu mutluluk diyet yapmama engel oluyor. Mutluluk bende motivasyon kaybına yol açmış olabilir tontiklerim.
Görkem birkaç günlüğüne babasına yardımcı olmak zorunda kaldığı için bu konuda beni kontrol de edemiyor. Meydan göbüşüme kaldı anlayacağınız. Zaten onu tamamen kaybetmeyi göze alamam. Şu an balık etli, tatlı bir kızım. İncecik olabilecek bir tip olacağımı sanmıyorum. Ayrıca yeter ulan bıktım brokolilerden!
"Anne, babama hala aşık mısın?" Öğlenin sıcağında salondaki kanepelere yayılmış otururken annem sırıtıyor
"Tabi aşığım, bizim aşkımız bitecek cinsten değildir."
"Bitecek cins aşk ne ki?" Annem doğrulup oturuyor. Kolundaki bilezikleri tıngırdatarak saçlarını savurup bana dönüyor.
"En başta her şey çok hızlı gelişir. Gördüğün gibi vurulursun, elde etmek için deli gibi çabalarsın. İki gün sonra bir bakarsın ki buna hiç değmemiş. Böylesi bitecek cinstir anneciğim." Arda'ya olan hislerimi anlatıyor sanırım...
"Peki gerçek aşk?" Annem biraz daha keyifileniyor.
"Önce sadece beğenirsin. Çok ateşli şeyler hissetmezsin. Hatta belki hoşlanmazsın bile. Baban benimle görüşmek istediğinde hiç beğenmemiştim babanı biliyor musun? Layık görmedim kendime. Ay bu peşimden nasıl koşuyor, güller, ayıcıklar," Babamı o şekilde düşünemediğim için ne kadarı gerçek ne kadarı annemin eklemesi kestiremiyorum. "Benim de popişler kalktıkça kalkıyor tabii."
"Popiş ne anne ya?"
"Sus şevkimi kaçırma!" diye azarlıyor beni. "Bir gün yine peşimden geliyor okula doğru. Döndüm arkama bağırdım buna istemiyorum seni diye. Ay babanın yüzü bir düştü, bir üzüldü adam. Tamam deyip arkasını dönüp gitti. Pek umursamadım nasılsa geri gelir diye ama birinci gün oldu, iki,üç,beş... adam ortada yok! Sorup soruşturacağım gururuma yediremiyorum ama çıkmıyor aklımdan. Aradan on gün geçti duramadım daha fazla. Evine gittim!" Bu hikayeyi defalara dinledim ama hiç şimdiki kadar ilgimi çekmemişti. "Kapıyı babannen açtı. Elimde bir kek! Osman'ın arkadaşıyım dedim girdim içeri. Önce annesini tavladım. Baban eve gelip de mutfakta beni görünce o kadar şaşırdı ki hala unutamam yüzünü. Sonra beni çekti balkona ne işin var diye."
"Sen ne dedin?" diyorum heyecanla.
"Git dedim diye hemen gidilir mi kız dediğin naz yapar dedim. Sonra sevgili olduk işte. Sonra da sen oldun."
"Arada bir yerlerde düğününüzü yaptığınızı umuyorum." Annemden biraz uzaklaşarak koltuğun diğer ucuna sindiğimde annem koca bir kahkaha atıyor.
"Yaptık yaptık korkma. Sen niye soruyorsun bunları bakalım? Arda için mi?" Annemin Arda'ya olan ilgimi bildiğini fark etmemiştim bu yüzden sorusu beni şaşırtıyor. Fettaniyelerin ortalama kötülükteki üyesi yandan çarklı bir sırıtışla, "Ne zaman kızım, biz nerelerin kurduyuz," dediğinde bu örgütün ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha anlıyorum.
"Yok öyle bir şey. Ben sıkıldım, Ömer'e gidiyorum."
"Git git, Arda'yı da görmüş olursun hem!" Anneme göz devirip evden çıktıktan sonra yirmi adımlık mesafeyi aşarak Ömer'in kapısına dayanıyorum. Kapıyı Süheyla Ponçik açıyor.