“Esved! Saçmalama oraya elimizi kolumuzu sallaya sallaya giremeyiz!”
Esved bıkkınca bir gülümsemeyle arkadaşına baktı. Endişeli yüzü aynı zamanda sinirin verdiği hafifi kırmızı bir renkteydi. Bir saattir ciğerlerindeki bütün havayı kullanıp ona derdini anlatmaya çalışıyordu ama boşunaydı tabi.
“Mansur… Yeter kardeşim. Dediğim gibi yapacağız gidip derdimiz anlatıp işimizi halledip çıkacağız. Bu kadar.”
“Bu kadar mı? Esved adamlar İstanbul’un en büyük psikopatları. Ali bizi koyun gibi önünde bulunca kesin dilimizi kesip elimize verecek! Geçen sefer teslimatı bizim kaçırdığımızı duyduklarında bizi çay içmeye mi davet edecekler sanıyorsun?!”
“Gidip göreceğiz dedim Mansur! Başka yolu yok. Bu işi tasfiye edeceğiz. Eğer Sado bizim arkamızda olursa diğerleri bizi zorlamaya kalkışamaz. Gerekirse vursun umurumda değil!”
Mansur sinirle odadan çıktığında arkadaşının gerekli ayarlamaları yapmaya gittiğinden emindi Esved. Onu anlaya biliyordu ama başka çaresi yoktu. Lumina’ya evlenme teklif etmişti ve beklemek istemiyordu. Beklemek her an ilmek ilmek boynunda yükselip nefes almasını engelliyordu. İlk olarak kaçakçılık işini bitirmeleri gerekiyordu. Bu aleme bir kez girersen ancak ölün çıkardı ama o sağ çıkmak zorundaydı. Hiç birini ispiyonlamaya niyeti yoktu sadece yakasından düşmelerini istiyordu o kadar. Ona bu özgürlüğün kapısını açacak kişi de ancak *Sado Sedat olabilirdi.
Bir şekilde onu ikna etmesi gerekiyordu ve bunu canı pahasına yapacaktı. Cennet ahusunun hayali havada asılı kaldı bir an. Buğulu bir siluet gibi odanın içinde dolaşıyordu meleği. Nasılda teslim etmişti kendisini ona. Geçmişini değiştirmeye gücü yetmezdi muhtemelen ama geleceğinde onun gözlerine gölge düşürecek hiçbir şey kalmamalıydı.
Yerinden kalkıp ceketini giydi. Eliyle yakalarını düzelttikten sonra masanın üzerinde duran silaha gözü takıldı. Eline alıp bir iki çevirdi. Sonra aldığı yere bıraktı tekrar. Zaten o ofise silahla girmelerine izin vermezlerdi ortalığı germeye gerek yok diye düşündü. Kararlı adımlarla kapıdan dışarı çıktı.
<~~~~~>
Laysender karşısında ki kadının söylediklerine odaklanmaya çalışıyor ama bir türlü beceremiyordu. Kadının konuşurken salladığı elleri, düşünürken çatılan kaşları, arada sağ eli tarafından omzunun arkasına atılan saçları aklını karıştırıyordu. Hele o gözünün üzerine düşen perçemi yok mu. Parmakları karıncalanıyordu kendisini dizginlemeye çalışırken.
Su perisi diye düşündü. Lotus yapraklarının üzerinde atlayıp şarkılar söyleyen bir su perisi gibiydi. Derin düşüncelerinden gözünün önünde sallanan minik bir elin görüntüsüyle uyandı. Gözleri odağını bulduğunda içinden bir küfür savurdu kız anlamıştı işte sonunda. Aptal! Aptal! Aptal! Diye kendi kendine söylenirken kızın kızmadığını tam aksine eğlenir gibi ona baktığını fark etti.
“ Sevgilini mi düşünüyordun Laysender ? Yüzünün aldığı şekil inanılmazdı gerçekten.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESVED
AdventureEsved; Karanlıkla sarılmış bir adam.... Lumina; Işığın içindeki parıltılar kadar saf bir kadın.. Hak etmediği birşeye el uzatmak bütün dinlerin ortak günahıyken.. Cehenneme birinci sınıf bileti olan bir adam bunu umursar mıydı? Umursamadı Esved...