Yine de yeni güne uyanmaya sebebim çok
Gülümsemeye…
Lumina’yı bir aşk sarmıştı… Evet olan kesinlikle buydu. Bir haftadır gözlerinin mavinin çok farklı bir tonunda bakmasının sebebi de buydu. Dudaklarından bir türlü uzaklaştıramadığı o hınzır gülümsemelerinin de… Aşk kapalı kapılarının arasından sokulmuş bomboş gönül hanesinin içine rengarenk halılar perdeler tüller yerleştirmişti.
Esved… Ah nasılda bahar çiçekleri açıyordu onun adıyla birlikte yeryüzünde. Attığı her adıma bir kelebek eşlik ediyordu. Altın bir rayihanın arasından bakıyordu dünyaya. Her şey kristalden yapılmışçasına parıl parıl parlıyordu güneş ışıklarının önünde.
Ve teni onun… Sevdiği adamın her dokunuşunda bir kez daha diriliyordu. Ilık nefesinin teninde bıraktığı o nem yaşam kaynağı olmuştu artık. Ellerinin sıcaklığı sağlıyordu vücudunun hayatta kalmasını. “Aşk’ın böyle bir şey olduğunu bilsem daha önce aşık olurdum” diye geçirdi içinden… Sadece bir salise sonra tövbeler okudu binlerce kez. Aşk değil Esved’e aşık olmaktı güzel olan… Eğer o olmayacaksa aşkının mabedi hiçbir anlamı kalmazdı bu denli yanmanın…
Ne kadar süredir aynanın önünde kendi hayaline bakıyordu bilmiyordu ama abisinin efsunlu sesi onu hayallerinden kopardı…
Bazen bilemezsin
Nereye düşer aşk…
Bazen bilemezsin
Nereye yağar yağmur...
Bilemezsin bir yürek neresinden vurulur…
Kuşlar kaderle uçar…
Aşk kaderle…
Bir süre aynada birbirlerini süzdü iki kardeş. Bir annesin duasının iki yarısı. Bir babanın gururunun iki goncası… Buruk bir tebessüm dolaşıyordu dudaklarında Laysender’ın. Tomurcuk gülü, hayat çanağını güneşe açmış arsızca salınıyordu baharda. Ne getirirse o rüzgar içine almaya hevesli. Nazenin kardeşinin kirpiklerinde dolaşıyordu aşk… İki kere kıskanıyordu artık Esved’i… Bir kardeşi için… Diğeri de sahip olduğu aşk için…
“Öm..rüm…” diyerek sarıldı Lumina en güvenli limanının kollarına. Ve Laysender kanatları arasına aldı gül yüzlü meleğini. “ Sen kırılırsan ben de kırılırım… Sen kanarsan ben de kanarım… Ama sen mutlu olursan ben kendimden geçerim Rana”
Rana..demişti abisi ona. Demek ki canı çok yanıyordu. Babası Rana derdi ona… Annesi bile söylemezdi o adı. Nedendir bilinmez o isim herkese yasak bir tek babasına helaldi. Gizli bir anlaşma vardı aralarında. Babası gidince kimseden duymamıştı o ismi bir daha… Abisi şimdi Rana diyordu ya… Lumina tekrar o beş yaşındaki yetim oluveriyordu bir anda.
“Öm…rüm. Sen biri..ci..ğimsin benim. Hiç de…ğiş..me..yecek bu.”
Neşeli bir kahkaha atıp kardeşini biraz uzaklaştırdı kendisinden Lay. Burnunun ucuna bir buse bırakıp gülümsedi. “Ne demezsin. Elin adamı gelip çeldi aklını. Sen yarın evleneceğim diye de tutturursun. Bende kalırım burada Meryem ablayla.”
Abisinin sözlerine tebessüm ederek yüzü boynuna gömdü Lumina… Bilemezdi abisi… Evlenmek onun asla sahip olamayacağı bir hazineydi. Bu can kırığını da kalbinin derin bir köşesine yuvarladı. Ne kadar çok birikiyorlardı kalbinde. Gün gelir hepsi teker teker kanamaya başlar mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESVED
PertualanganEsved; Karanlıkla sarılmış bir adam.... Lumina; Işığın içindeki parıltılar kadar saf bir kadın.. Hak etmediği birşeye el uzatmak bütün dinlerin ortak günahıyken.. Cehenneme birinci sınıf bileti olan bir adam bunu umursar mıydı? Umursamadı Esved...