51. Zifiri~

19.8K 1.1K 300
                                    

Gün ki;

doğar her gecenin son nefesinde…

 

Lara bir balerin edasıyla minik Efsun’un arkasından ilerlemeye başladı. Genç kız az önce yerden başını kaldırmış buğday başakları gibiydi. Güzelliği onu görenleri bir süre sersemletiyordu. Daha 10 yaşında gelecekte çok canlar yakacağa benziyordu.

Kapının bir kere daha açılmasıyla içeriye giren ela gözlü kadın bakışlarıyla kız kardeşini bulduğunda, çehresinde ki o ulaşılamaz ifade yerini dingin bir göl kenarına bırakmıştı. Gülümseyerek bir araya geldiklerinde, öğlen güneşi misali gözleri kamaştıran bu üç perinin yanına ilerledi. Lumina, Sophia’ya içten bir gülümseme yolladı. Arkasına baktığında boş olduğunu gördüğünde ise mavilerine ilk kar düşmüştü bile.

“Gelmedi… Yine…”

Sophia sıkıntılı gözlerle tezgâhın arkasında müşterilerle ilgilenen Bulut’a baktı;

“O buradayken gelemezmiş! Kusura bakma ne olursun ne yaptıysam dinletemedim.”

İki aydır Mansur kafeye uğramıyordu. Bulut oraya geldiğinde beri. Lumina anlıyordu yeşil gözlü meleğini ama ondan uzak olmak çok canını yakıyordu. Her anı acı ve sancıyla geçen dört yıl boyunca, bir nefeslik yalnız bırakmamıştı Mansur onu.  Ve dört yıl boyunca tek bir gece deliksiz uyumamıştı. İkisi de acıyan yanlarına deva niyetine sarmışlardı Efsun’u. Efsun olmasaydı…

Başını sallayıp geçmişin hayaletlerinden kurtulmaya çalıştı. Bu güne odaklanmalıydı. Mansur iki aydır kafeye uğramamış, eve geldiğinde de sadece Efsun’la ilgilenmişti. Lumina ne yapmıştı ki Allah aşkına! Gözleri elinin tersiyle gözünü ovuşturan adama kaydı. Bu havalar hiç iyi gelmiyordu adama ve adamda hiç iyi gelmiyordu Lumina’ya şüphesiz.

Efsun minik ayaklarını pıtırdatarak tezgahın arkasına geçti. Onun değimiyle koskoca adamının yanına gelerek kollarını uzattı bir kez daha. Bulut küçük kızı kollarına aldı. Kız minik burnunu boynuna gömdüğünde,  istisnasız o kafede bulunan herkesin yüreği sızladı.

Küçük kız başını kaldırmadan boğuk sesiyle fısıldadı adama doğru; “Bulut bugün mü oyacak?”

Bulut, gözleri annesinin aynısı olan minik kıza baktı. Babasından hiçbir özellik almamıştı bu melek. Sarı altın tozları bırakıyordu dokunduğu yere tıpkı annesi gibi.  “Kim bilir minik burun. Belki bugün olur.”

Efsun başını sığındığı kuytulardan çıkarıp avucunda sakladığı şeyi adama doğru uzattı.

“Saçımı öysene Bulut. Sofi  öyemiyor.  Sen güsel öyüyorsun.”

Adam yutkunarak bir süre baktı kızın yüzüne. Kız da aynı ciddilikte bakıyordu ona doğru. Bir süre sonra yüzünde eşsiz bir gülümseme peyda oldu.

ESVEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin