Bahar
Düğünden iki gün önce…
Laysender odaya girip umursamazca yerine kurulan kadına bakıyordu. Kadın sadece bir gün ortadan kaybolmuş döndüğünde yanında “herşeyi” olduğunu iddia eden sinir bozucu bir adamla dönmüştü. Herşeyi! Ne anlamlara geliyordu acaba bu “Herşey”… Ne yapıp ne edip öğrenmeliydi. Bir de onca üzülmüştü kız acaba ondan hoşlanıyor muydu diye. O burada kendi kendisini yerken meğerse hanım efendi gününü gün ediyormuş.
Umut Laysender’ın ona kilitlenmiş bakışlarından kurtulabilmek için önünde ki kağıtlara sanki insanlığı kurtaracak önemli bir keşif yapacakmış gibi dikkatle bakıyordu. Adamın bakışları ensesinde toplanıp omuriliğinde sızlanmalar yaratarak derinlere doğru iniyordu. Bir gün de sadece bir günde ne kadar değişmişti bakışları. Mehmet etkisi olsa gerekti bu bakışların müsebbibi. Mehmet bütün gece Laysender’ın tepkilerini ölçmek için hiç davranmadığı kadar yakın davranmıştı kıza.
Dün gece her şey çok güzeldi ama Lumina nın bir ara mutfakta söyledikleri kafasını karıştırmıştı. “Bu adam sa..na de..li gibi aşık Umut. Gözle..rinden sana doğru kuru..lan köp..rüleri görme..mek için kör ol..mak lazım.”
Ama Lumina’nın gördüğü ancak Acar Hafiye’sinin rolunu oynarken ki profesyonelliği olabilirdi. Başka bir ihtimal aklının ucundan bile geçmemişti şimdiye kadar. Ama Allah şahit sabahtan beri Lumina’nın teorisini destekleyen anılar temsil gecesi gibi birer birer arzı endam ediyordu.
“Umut!”
Laysender’ın kulakları sağır eden bağırışıyla kendisine geldi. Kızgın gözlerini adamın derinlerine dikti öfkeyle. “Neden bağırıyorsun Laysender! Ödüm koptu!”
“Af edersin ama tam beş kere normal ses tonuyla seslendim ama bana bakmaya tenezzül etmediniz hanımefendi!”
“Biraz dalmış olmaz mıyım. Yine de bağırman gerekmezdi. Evet ne vardı?”
Bir de o minik burnunu kaldırıp diklenmiyor muydu! Laysender tek lokmada yutmak istiyordu onu.
“Modeller hazırlandı yarın kalıba girecekler son bir kez bakmak ister misin diye sormuştum.”
Umut heyecanla hemen yerinden kalktı. “Ay o zaman neden sabahtan beri söylemiyorsun Lay! Hemen gidelim hadi!”
Bir yandan çantasını topluyor bir yandan da konuşuyordu. Tam da bu nedenle yanına kadar sokulan adamı fark edememişti. Laysender’ın ilk olarak kokusu mest etti kadını. Sonra elleri acelesin bir şekilde bileğinden omzuna kadar süründü. Omzunu bulan parmaklar hafif bir baskıyla kızı yıldırım çarpmışa çevirmişti.
Diğer koluyla da aynı işlemi yaptıktan sonra kızı yavaşça kendisine çevirdi. O kadar yavaştı ki Umut saniyelerin kendi içlerinde binlere bölündüğünü düşünmeye başlamıştı. Teni karıncalanırken şimdi ki zamana konsantre olamıyordu bir türlü. Sanki bedeninden yükselmiş dışarıdan kendisini izliyordu.
“Sen ne yapıyorsun Aptal!” diye bağırıyordu içinde bir şeyler ki muhtemelen aklı fikri mantığı ve beyni kare as olmuş onu durdurmaya çalışıyorlardı ama nafile. Laysender çoktan başka şeylerin kontrolü altına girmişti. Mesela kızın aceleyle toplanırken dudağına baskı yapan o minik inci gibi dişleri… Ya da eliyle önüne düşen perçemlerini yüzünden uzaklaştırmaya çalışırken açılan ver her santimi binlerce davet barındıran boynu… Ya da dalgalar halinde havadaki oksijen tanecikleriyle savaşıp etrafını saran onu kendisinden uzaklaştıran kokusu…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESVED
AdventureEsved; Karanlıkla sarılmış bir adam.... Lumina; Işığın içindeki parıltılar kadar saf bir kadın.. Hak etmediği birşeye el uzatmak bütün dinlerin ortak günahıyken.. Cehenneme birinci sınıf bileti olan bir adam bunu umursar mıydı? Umursamadı Esved...