8.bölüm

305 38 4
                                    

Yorum ve oylarınızı bekliyorum, keyifli okumalar :)

💔

Bugün o gündü... Buğra'nın hayatındaki ikinci travmasının beşinci yılıydı. Elindeki çiçekleri mezarın üstüne bırakıp mezar taşını okşadı. Dolan gözlerinden puslu gözdüğü mezar taşına baktı. Sanki ordaymış gibi, onu görüyormuş gibi.

"Beş yıl oldu... Gözlerimin önünde hayatını bitireli beş yıl oldu. Sana yalvarışlarımı görmeyip beni bırakalı beş yıl...

Özür dilerim, aslında sabah gelmeliydim ama unuttum. Evet, ilk defa böyle oldu ama unuttum. Belki de aklım o kızla doluyken unuttum. Çok özür dilerim Beste. Ben sana verdiğim sözü tutamıyorum. Ne yapsam da sana benzeyen gözleri, dudakları gözümün önünden gitmiyor.

Başlarda onu çok itici bulmuştum ama onu tanıdıkça bana seni anımsattı. Kendimi sürekli ona bakarken buluyorum. Sanki sen ölmemişsin, Yağmur olarak yeniden hayata dönmüşsün gibi... Tepkileri bile aynı sen...

Söylesene, hayat bana böyle bir oyun oynarken sana karşı nasıl sözümü tutabilirim? Gerçi tutmasam ne yazar, o da istemiyor beni. Senin gibi annem gibi babam gibi o da beni istemiyor.

Kalbim çok ağrıyor... Şu yaşımda  kendimi yüz yaşında gibi hissediyorum. Herşey neden bu kadar anlamsız?

Ama ben yine de sizin gibi korkak olamıyorum. Hayatımı yaratandan önce bitirip beni seven insanları bırakamıyorum. Gerçi beni sevenlerde bi elin parmağını geçemeyecek kadar az ya... Kim beni sevsin ki, annesinin umursamadan yalnız bıraktığı adamı kim niye sevsin. Sende sevmedin zaten... Savaşmadın benim için."

Genç adamın gözünden ard arda akan yaşlarla yine görmeyen gözlerle bakmaya başlamıştı. Elinin tersiyle gözünden akan yaşları silip ayağa kalktı.
"Artık gelmeyeceğim. İkiniz de beni terk edip gittiniz bir an bile düşünmeden... Madem siz beni yok saydınız, artık gerçekten yokum."

Buraya sık sık gelip ağlamak rahatlatıyordu Buğra'yı, ama artık gelmeyecekti. Artık kimseden bir beklentiye de girmeyecekti. Ablası ve arkadaşları için sürdürdüğü hayata aynen devam edecekti. Yağmur'dan da uzak duracaktı. Madem o öyle istemişti... Zaten hataydı, bunca zamandan sonra birini sevmek olur muydu hiç? Şimdiye kadar sevdikleri ne yapmıştı?

Orkun'un gazıyla bu kadar ilerlemişti ama olmuyordu işte, yapamıyordu. Artık savaşmayacaktı...

Kabristandan çıkıp batan güneşi izleyerek boş boş oturdu. Amaçsızca etrafa bakarken bir grup genç kız çığlık atıp yanına koştu
"Buğraaaa. Bir fotoğraf çekilebilir miyiz?" diyen kızlara gülümseyip
"Tabi ki" diyerek hepsiyle tek tek fotoğraf çekildi. Kimi sarılıyor kimi ummadığı anda yanağına masum öpücükler konduruyordu. Bu sevgi gösterisinin başrolü olmak ona çok iyi gelmişti. Kendini karşılıksız seven insanların olduğunu bilmek de güzeldi.
Bir süre daha onlarla ayaküstü sohbet edip, sonra kızların arasından zorla kaçıp motoruna bindi.

Ayakları geri geri giderek huzursuz evine girdi. Babası yine boş boş tv karşısında vakit öldürüyordu.
"Ben geldim" diyerek koltuğa çöktüğünde babası gözünün ucuyla ona baktı
"Kredi kartları ekstrelerini yatırdın mı?" derken umursamaz çıkmıştı sesi. Buğra sinirle nefesini soluyup
"Evet ödedim." diye dişlerinin arasından konuşup alt kata indi.

Babasından bu denli nefret etmesi çok mu anormaldi? Bazen nefret bile yeterli gelmiyordu içindeki duyduğu anlatmak için. Çünkü baba dediği adam onu para aracı olarak görüyorsa bu olası bir durumdu.

Elektro gitarını fişe takıp kendi kendine birşeyler mırıldanırken, bir anda kapı açılınca bıkkınlıkla babasına baktı
"Ses çıkarmadan çalışıyorum baba, ne oldu?" diye sorduğunda adam elindeki telefonu gösterip
"Cep telefonu reklamında oynamayı kabul etmemişsin" derken aslında nasıl etmezsin diyordu.

DENGESİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin