8 ay sonra...
Babasıyla karşılıklı oturmuş, tavla oynuyorlardı. Yandaki sehpada yarılanmış çayları ve babasının eşi Elif hanımın yaptığı kurabiyeler vardı.
Böyle bir fotoğrafın içinde olduğuna hâlâ inanamıyordu Buğra.
Aylar önce ayakları geri geri giderek gelmişti bu şehre. Halil bey yüksek tansiyondan dolayı felç tehlikesi geçirmişti ve 4-5 ay fizik tedavi görmüştü.
Bu süreçte Buğra da hep yanındaydı. Tuhaftı ama buraya ve bu aileye alışmıştı. Sadece bazı anlar, kalbindeki boşluk canını acıtıyordu.
Ve o bazenler her geçen gün çoğalıyordu.
Safranbolu'da Yağmur ile dolaştığı sokaklarda yürüyor, onu anımsıyordu.
Özlemişti... Çok fazlaydı ama aşkı kadar hayal kırıklığı da tazeydi. Uzaklaşınca azalır sanmıştı ama geçmiyordu.
Ablasıyla arası bir nebze olsun düzelmiş gibiydi, ama yine de sadece telefonda görüşmüştü bu süreçte.
Her ne kadar kabul etmek istemese de, babasının ailesiyle yaşamak ona iyi gelmişti. Biri 8, diğeri 5 yaşında iki kardeşi vardı. Abi olmak ona garip gelse de bu duyguyu da benimsemişti.
"Buğra abi! Yakala!" diyen Efe ile üzerine gelen basketbol topunu son anda yakalamıştı.
"Hadi maç yapalım" diye heyecanla yerinde zıplayıp, hayali basket atıyor gibi hareketler yapıyordu. Genç adam, babasına dönüp,
"Gidip şunun ifadesini alayım en iyisi." dediğinde Halil bey anlayışla başını salladı.
Onlar evin bahçesine inerken, küçük kızı da boyama kitabıyla karşısına gelmişti.
"Baba bak, bunu abimle boyayacağız." dediğinde saçlarını okşayıp öpücük kondurdu.
"Buğra abin, Efe abiyle bir maç yapsın, seninle de boyama yapacak kızım, biraz sabırlı ol, tamam mı?" dediğinde küçük kız güzel bir gülümseme ile babasına başını salladı.
Buğra, Efe'ye basketbol dersi verirken, çalan zil ile elindeki topu yere bırakıp, bahçe kapısına koştu.
Açtığı kapının gerisinde duran can dostları ile yüzüne eşsiz bir gülüş yayıldı.
"Vay!! Hoş geldiniz yaa, hangi rüzgar attı sizi buraya?" derken tek tek içeri giren arkadaşlarıyla sarılıyordu.
Orkun ona kız gibi omuz silkip, tripli bir tavırla,
"Baktık arkadaşımız bizi bırakma yolunda emin adımlarla yürüyor, biz de kendimizi hatırlatalım dedik." dediğinde ona da dostça sarıldı.Salonda otururlarken Halil bey ve Elif hanım da onlara katılmıştı. Efe, Murat'ın yanına oturmuş, abisiyle oynadığı basketbol maçını anlatırken, Kaan da kendine hayranlıkla bakan küçük kızla sohbet halindeydi.
"Çisem sen sanki en son konuştuğumuzdan beri daha bir güzelleşmişsin ya." derken kızın saçlarını savurup özgüvenle gülmesi herkesi kahkahalara boğmuştu.
Orkun daha sonra Buğra'ya yaklaşıp, ciddi bir ifadeyle baktı.
"Ne zaman döneceksin kardeşim?" diye sorduğunda Buğra ona bilmiyorum dercesine omuz silkti.
"Bak, Gürkan abi sana belli etmiyor ama gelmeni çok istiyor artık. Babanın durumundan dolayı albüm çalışmalarını erteledik, bu sırada okulumuz bitti, Lost'ta yine çalmaya devam ettik ama, fısıltı gazetesi almış başını yürüyor. Artık İstanbul'daki hayatını düzene sokma zamanın geldi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENGESİZ
FanficBuğra, ünlü bir rock grubunun gitaristi ve alt vokalidir. Ancak madalyonun görünen yüzündeki ışıltılı hayatının, tam tersi karanlık bir sahne arkası vardır. Yalanlar üzerine kurulmuş hayatında, kaybettiği yönünü bulmak için, ona pusula olacak duygu...