Bir kaç gün geçmişti aradan ve Buğra artık Yağmur'dan umudu kesmişti. Çünkü ona defalarca kez ulaşmaya çalışsa da ya telefona yada mesajlarına cevap gelmemişti.
Odasından çıkıp alt kata indiğinde evindeki huzurla gülümsedi. Babası bir haftadır yoktu evde. Çünkü Göksu'yla karşılaşmak istemiyordu. Biliyordu ki kızı Buğra'nın başına gelenlerden onu suçlayacaktı ve bu sefer kendini savunamayacaktı.
Bazen keşke annesi yerine babası ölseydi diye düşünmeden edemiyordu genç adam. Oğluna karşı bir gram bile merhameti sevgisi olmayan bi adamı kim baba diye sevebilirdi ki.
Aklına gelenlerle yüzü asıldı...Bir hafta önce...
Stüdyodan eve geldiğinde tek istediği yorgun bedenini yatağa atıp, iyi bir uyku çekmekti Buğra'nın.
Salondan gelen yüksek sesle sinirleri başına üşüştü. Dış kapıyı oldukça gürültü yaparak kapatınca , salondakilerin dikkatini çekmiş olmalıydı ki müzik sesi kapandı.
Salona geldiğinde içerdeki boş kalabalığa öylesine bir bakış atıp, yanındaki kadınla aptal bir muhabbet içinde olan babasına döndü.
İçinden ona bağırıp çağırmak geldi ama yapamadı. Bir çok cümle ve duyguyu sığdırdığı bakışıyla ona bakıp , tek kelime etmeden odasına yürüdü.
Ertesi sabah erken saatlerde yine aynı insanların gürültüsüyle uyanınca bu kez sessiz kalmayacağını bilerek, hışımla yataktan kalkıp alt kata indi.
Sabahın beşinde önlerinde bitmiş alkol şişeleriyle, insanda kusma istediği uyandıran tipler vardı karşısında.
"Defolun hepiniz!" diye bağırdığında karşısındaki grup bir an kararsız kalsa da Buğra'nın yeniden
"Hemen çıkın evimden!" diye bağırmasıyla hızla salonu terk etti.Giden insanların ardından babası sarsak adımlarla yanına geldi.
"Kimsin lan sen? Kimsin de benim misafirlerimi kovuyorsun?" dediğinde Buğra ona nefretle baktı.
"Pisliğini bu evden uzak tut tamam mı? Görmediğim herhangi bir yerde ne halt yersen ye ama, benim evimde değil." derken adam sinirle konsolun üzerindeki aile fotoğrafının çerçevesine yumruk attı."Bana kural mı koyuyorsun sen, kim olarak? O gitar çalıp seni zengin eden şöhretin varya, tek bir harekete bakar." derken az önce kırdığı fotoğraf çerçevesinin camını eline alıp Buğra'ya vurmak için kaldırdı. Genç adam yüzünü korumak için sağ kolunu kendine siper ederken, kolunu keskin camdan koruyamamıştı.
Oğluna düşündüğünden fazla bir yara açan adam korkuyla kendini evden dışarı atarken, Buğra kolundan akan kanları görünce, kan tutmasından dolayı bilincini kaybetti...
O kabus günün hatıraları yine düşüncelerini işgal edince, kafasını dağıtmak için mutfağa girip kahve yapmaya başladı.
Bu sırada ablası gelip yanağına öpücük kondurdu.
"Ben çıkıyorum yakışıklım. Koluna dikkat et olur mu?" diyince onun neşeli haline bakıp gülümsedi genç adam.
"Merak etme abla, o adam evde yokken bana bir zarar gelmez" dediğinde ablasının gülümsemesi bi an solsa da ona belli etmeyip
"Görüşürüz canım" diyerek evden çıktı.Kahvesini hazırlayınca salona giren adamı bekleyen bir sürpriz vardı.
"Yağmur! Ne zaman geldin?" diyerek şaşkınlığını gizleyemedi.Genç kız çekingen bakışlarla kapıyı gösterip
"Ablan çıkarken karşılaştık da kapıyı açık bıraktı" dedi. Sanki birşeyler daha söyleyecekmiş de cesareti yokmuş gibi hali vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENGESİZ
FanfictionBuğra, ünlü bir rock grubunun gitaristi ve alt vokalidir. Ancak madalyonun görünen yüzündeki ışıltılı hayatının, tam tersi karanlık bir sahne arkası vardır. Yalanlar üzerine kurulmuş hayatında, kaybettiği yönünü bulmak için, ona pusula olacak duygu...