(Jungkook)
Yeni evimde dudaklarım ''o'' şeklini almış, çalmakta olduğum ıslığa, ritmik parmak şıklatma hareketim eşlik ediyordu ve ben bu neşemi balkonumda kahve içecek olmama borçluydum. Kahve fincanını parmaklarımın arasında sıkıca kavrayıp ağır adımlarla balkona ilerledim. Bakışlarımı yağmurun ardından parlamaya yüz tutmuş güneşe yönelttim. Gözlerimi bir süre kapatıp temiz havayı içime solurken duyduğum mırıldanma sesi dikkatimin hemen yan taraftaki balkona kaymasına sebep oldu ve bununla birlikte kaşlarım da istemsizce çatılmıştı.
''Lee Eun Mi.''
Dudaklarımdan istemsizce dökülen ismin sahibi şu an yan balkondan manzarayı seyrediyordu uzun siyah saçları hafif esen rüzgarın etkisiyle uçuşuyordu ve o inatla saçlarını kulağının arkasına sıkıştırmakla uğraşıyordu. Beyaz tenini, yarım ay şeklindeki koyu hareleri süslerken, minik burnu ve kırmızıya yakın dudakları güzelliğini ortaya seriyordu. Aradan üç yıl geçmesine rağmen hala ufak tefek duruyordu. Güzelliğinin yanı sıra minyon tipi onun oldukça tatlı görünmesine sebep oluyordu davranışlarına rağmen.
Kalp ritimlerimi alt üst eden bu manzarayı dakikalardır izlediğimin farkına varmama sebep olan telefonumun sesi, onun da beni fark etmesini geciktirmemişti. Bakışları kısa süreliğine beni bulduğunda benim aksime gayet düz bir şekilde bakıyordu ardından bakışlarını benden uzaklaştırıp içeriye girmesi uzun sürmedi. Yine aynı şeyi yapıyor olmalıydı, insanlarla göz temasında bile bulunmuyordu ya da buna tenezzül etmiyordu.
İç geçirip çalmaya devam eden telefonumu cebimden çıkarıp aramayı cevapladım.
''Jungkook?''
''Seni dinliyorum Jimin-shi.''
''Bir şey mi oldu? Sesin kötü geliyor.''
Yaşadığım anlık şoku henüz üzerimden atlatamamıştım. Yıllar sonra onu gördüğümde bu kadar etkileneceğimi düşünmüyordum fakat kalbim hala eskisi gibi çarpıyordu.
''Anlatırım sonra. Neden aradın?''
''Yoongi Hyung az önce beni evden kapı dışarı etti. Sana geleceğim fakat evinin adresini bilmiyorum.''
''Konum atacağım hemen. Yoongi Hyung neden kovdu seni?'' diye sordum. Gerçi pek mantıklı bir sebebi de olmayabilirdi. Yoongi Hyung tarafından her an her yerden kovulabilirdiniz bunu her sinirlerini bozduğunuzda yapardı fakat asıl sorun neredeyse her şeye sinirlerinin bozulabiliyor olmasıydı.
''Uyurken onu bir miktar rahatsız etmiş olabilirim.'' diye kıkırdağında ona hak ettiğine dair bir şeyler mırıldandım. Sonuçta uyuyan bir Yoongi'yi uyandırmak yapabileceğiniz en büyük hataydı. Bedelini canıyla ödemediğine şükretmeliydi.
''Her neyse kapatıyorum şimdi konum atmayı unutma.''
''Pekala'' diyerek aramayı sonlandırdığımda konum atıp tuş kilidimi kapatıp adımlarımı içeri yönlendirdim.
Neredeyse hiç içmediğim kahveyi lavaboya boşaltırken derin bir iç çekip bardağı tezgaha sertçe bıraktım. Ağır adımlarla deri koltuğuma ulaşıp kendimi üzerine attım. Gözlerimi kapatıp özlediğim silüeti düşünmeye başladım.
Onu ilk gördüğümde liseye henüz yeni başlamıştım. Elinde kitapları derse yetişmeye çalışırken karşılaşmıştık ve bugün olduğu gibi bakışlarını benden çekip sınıfına koşuşturmuştu. O günden sonra sürekli okulda onu görmeye çalışmış, bir şekilde konuşma fırsatı elde etmeye çalışmıştım fakat zamanla okulda Eun Mi herkes tarafından konuşulan biri haline gelmişti. Kimseyle konuşmadığı, onunla konuşmaya çalışan herkesi terslediği için ''Buzlar Kraliçesi'' olarak anılmaya başlamıştı. Kimisi onun peşinde koşan erkekler için zoru oynamaya çalıştığını öne sürüyor kimi ise kötü bir karaktere sahip olduğunu söylüyordu. Kimseyle arkadaşlık kurduğuna bile şahit olan yoktu onu herhangi birisiyle konuşurken gören de...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Truth Untold ❧ Jk
FanfictionElimi kendine doğru yavaşça çekerek dudaklarını avuç içime bastırdı. Bir müddet avucumda hissettiğim yumuşak baskı içimin titremesine sebep oldu. Elimi daha sıkı tutup aramızdaki boşluğa indirirken bakışlarını benimkilere odakladı. Öyle içten bakıy...